AV. FEVZİ KONAÇ

İstiklal Marşı Ve Mehmet Akif Duasına Başkaca Bir Amin!!

İSTİKLAL MARŞI ve MEHMET AKİF DUASINA BAŞKACA BİR AMİN!!

Dün İstiklal Marşımızın kabulü nedeniyle sosyal medyada binlerce arkadaşımızın Mehmet Akif’e ait sözü paylaştığını görünce içimden geçenleri kaleme almak istedim. Akif merhuma ait söz elbette amin denilebilecek bir dua niteliğinde. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”

Ama bilmeyenler için ifade etmek isterim ki; bu cümle bir hatıranın son cümleleri. Gelin bu hatıranın bir de başını görelim. Hafız Asım Şakir anlatıyor;

“Akif Bey hasta yatıyor, ben her gün yanındayım. Ne yapıyorum? Gelen giden ziyaretçileri ağırlıyorum. Bakın size bir hadise anlatayım. Bir gün Hakkı Tarık Us, Ruşen Eşref ve adını hatırlayamadığım bir başka zat geldiler. Hakkı Tarık, “Üstad, dün akşam Gazi Hazretleriyle beraberdik. Sizden sevgiyle, sitayişle bahsetti. Güzel sözler söyledi. Ve hatta -dikkat buyurun sözlerime- kendilerine hiss-i adavetim (düşmanlık hissim) yoktur. Eğer olsaydı dedi, Türkiye’ye dönmesine müsaade etmezdim, İstiklal Marşı’nı da kaldırırdım.”

Akif Bey, “Demek öyle” diyerek doğruldu, “Asım bana yardım et!” dedi, arkasına yastık koydum. Bir yandan da içimden, “Eyvah, şimdi olmadık bir söz söyleyecek!” diye geçiriyordum. Şöyle biraz eğildi: “Hakkı Beyefendi, dedi, hatırlar mısınız, biz Gazi’yle harp sahasında ön saflarda beraber gezdik, beraber yürüdük. Kendisini Meclis’te sonuna kadar destekledik. Bu böyleyken Gazi hazretlerinin adavet (düşmanlık) kelimesini telaffuz etmesine hayret ettim. Beni memlekete sokmayabilirdi, lütfettiler, kendilerine minnettarım. İstiklal Marşı’na gelince, dedi, işte onu kaldıramazdı. Nasıl kaldırırdı ki, Meclis’te ilk okunduğu gün, Tunalı Hilmi hariç, herkes ayakta dinledi, kendileri de dâhil.”

Yorulmuştu yavaşça geriye yaslanırken, “İstiklal Marşı bir daha yazılamaz” dedi. “Kimse yazamaz, ben de yazamam!” dedi. Sonra sözlerini derinden gelen bir sesle, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” dedi, sustu. Kitaplarda bu olayın sonunu anlatıyorlar da, nedense başını anlatmıyorlar. Sebebini anlamıyorum.” *

İstiklal Marşının kabulünden sonra yaşadığı maceraları ve Mehmet Akif’in yaşadığı acıları tarih kitaplarından okuyunca, içimden her 12 Mart’ta bir kez daha Akif’in duasına “aminnn” demek geçiyor. Ama toplumda her şey yüzeysel biliniyor. Bugün şanla şerefle okuduğumuz marşımızın başından geçenleri, Akif’le ilgili yaşanan acıları bu paylaşımları yapanlar biliyorlar mı? Emin değilim. İlginç olan Milli Marşımızı 1925/1937/1961 tarihlerinde üç kez kaldırma girişimleri olmuş. 1925 tarihinde yeni bir marş yazılması için yapılan ilk yarışmanın detayları şöyledir.

Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olduğu bu dönemde İnönü Hükümeti yönetimdedir. Aynı zamanda 1925 yılı pek çok alanda inkılâpların hız kazandığı bir süreçtir. Örneğin şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Takrir-i Sükûn Kanunu gibi pek çok yenilik bu tarihlere rastlar.

Peki niçin marş değiştirilemedi?

Milli ruhu ve Milli Mücadeleyi yansıtacak bir şiir ortaya konulsaydı belki de değiştirile­cekti. Ama olmadı. Yazılan bütün şiirler ya masa başında hazırlanmışlardı, ya da ısmarlama yöntemlerle yazıldıklarından samimiyetten uzaktı. Bu sebeple sadece milleti değil, belki de yarışmayı düzenleyenleri bile tatmin edecek bir eser ortaya çıkarılamamıştı. 1921’de ki ilk müsabakada da aynı netice ortaya çıkmamış mıydı? Yarışmaya katılan 724 şiirden hiçbirisi beğenilmemişti de marşı yazma görevi Mehmet Âkif’e tevdi edilmişti.

Marşımızı değiştirme girişimleri bununla sınırlı kalmamış, 1937 yılında yeniden Milli Marş yazdırılmasına teşebbüs edilmişti. İstiklal Marşı'nın değiştirilmesi için Ulus Gazetesi yazarıFalih Rıfkı Atay'ın başlattığı, İsmet İnönü'nün de desteklediği bir çalışma başlatılmıştır. Ulus gazetesi aracılığıyla düzenlenen yarışma da, Falih Rıfkı Atay, Necip Fazıl’a da katılması için teklif götürmüştü. O da bunu, müsabakanın iptal edilip marşı kendisinin yazması koşuluyla kabul etmiş ve nihayetinde “Büyük Doğu” marşını yazmıştı. Bu girişimlerden sonra bu defa bazılarının İkinci Cumhuriyet olarak andığı 27 Mayıs müdahalesi akabinde (1961) yine Maarif Vekaleti’nin İstiklâl Marşımızı değiştirmek istediğini tarih kitaplarından öğreniyoruz.

 Marşı kaldıramadılar ama ruhunu çaldılar...!!

İşte böyle... hepimizin büyük bir coşkuyla sahiplendiği İstiklal Marşı'nı bile bu ülkede kaldırmak isteyenler olmuş. Bu girişimlerin birçok nedeni var ama en bariz sebeplerden biri bu marş yeryüzünde içinde Kelime-i Tevhid'i barındıran iki ülke marşından biridir. (Diğerini meraklısı bulsun inşaallah.) Bu yüzden tüm devrimlerin amacını ve hedefini içeren (!) alternatif marşlar bestelensin istendi. Marşın sözlerinde yer alan Hakk'a tapmayı/itaati önlemek, marşın ruhundaki imanı ve İslam vurgusunu unutturmak için bu ülkede neler yapıldı neler! Marşın rest çekilen muhatabı Garp'a karşı mücadelede kazanılan bağımsızlıktan sonra kendimiz olmaktan çıkıp, onların her şeyini alarak ve onlara benzeyerek, bizi aranıza alın, diye ne taklalar atıldı. Marşımızı kaldıramadılar ama devrimlerle içini boşalttılar ne yazık ki!!

Sosyal medyada aynı hislerimi kaleme almış ve demiştim ki; ben her 12 Mart'ta yapılan duayı herkes gibi yapmıyorum. 101 yıllık serüvene bakarak; evet, Allah bu millete yeniden İstiklal Marşı yazdırmasın, eyvallah. Zaten marş durduğu yerde duruyor. Ama bence asıl dua şu olmalı;
 Allah bu millete İstiklal Marşı'nın ruhunu kavramayı, mesajını hakkıyla anlamayı ve yaşamayı lütfetsin. Batıyı ülkemizden defettikten sonra yazılan, batıdan kurtuluşun simgesi olan İstiklal Marşı'nı alkışlayıp, batılılaşmak adına girmediğimiz kılığın ve taklidin kalmadığını görmeyi nasip etsin. İstiklal ve özgürlüğün hakkıyla anlaşılamadığı bu ülkede acilen uyanmaz isek, dünyanın en güzel marşının bile hükmünün olmayacağını akletmeyi nasip etsin.

Not: Marşı kaleme alan Mehmet Akif Ersoy'un cumhuriyet döneminde başına neler geldiğini ve ne zulümler gördüğünü yazmıyorum bile... yani dostlar bağışlayın ama marş öksüz & yazanı mazlum & biz ise sadece slogan derdindeyiz!

Kalemin ve hikmetin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile...

*(Beşir Ayvazoğlu’nun Hafız Asım’la röportajı, Tercüman, 18-20 Mart 1988. Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil, Mehmet Akif Albümü, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013, s. 100.)

1 Yorum

HURİYE ERDUGAN

HURİYE ERDUGAN

14 Mart 2022
İnsan bazı yazıları okuduktan sonra uyanıyor .. Allah affetsin bizleri . 😥

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri