AV. FEVZİ KONAÇ

Çıplaklık & Özgürlük & Kıskanmak & Plaj Havası & Karacaoğlan…

ÇIPLAKLIK & ÖZGÜRLÜK & KISKANMAK & PLAJ HAVASI & KARACAOĞLAN…

Yaz geldi havalar alabildiğince ısındı. Kimileri bu sıcağın etkisinden kurtulmak adına tatil beldelerine kaçtı. Kimileri ise galiba gidememenin hüznü ile sahil beldelerinin havasını şehrimize taşıdı. Deniz yok ama plajın tüm argümanları sokaklarımızda arzı endam ediyor. Ne söylemek istediğimi içimi yakan manzaraları tarif ederek açayım. Plaj kıyafetiyle Kayseri sokaklarında dolaşan kadın/kız manzaraları bir yandan ahlaki bozulmamıza işaret ederken diğer yandan özgürlük anlayışımızın nerelere geldiğini göstermesi açısından ibretlik bir görüntüye dönüşmüş durumda. Affedilsin ama inanın kadın eti görmemek adına sokağa çıkmamanın hayırlı olduğu bir süreç yaşıyoruz. Sokaklar ve alışveriş merkezleri (yine affınıza sığınarak yazıyorum ki); göbek ve beden pazarlama arenalarına dönmüş durumda. Ne tarafa bakarsanız bakın manzara aynı.

Hasbelkader bu tip gezen bir kadına bakan bir erkeğin tacizci ve ırz düşmanı olarak bedel ödemesi inanın an meselesi. Feministlerin sloganını hatırlayın “benim bedenim & benim vücudum” söylemi ile açıldıkça açılmak onlar için özgürlük olarak değerlendiriliyor. Ancak bizim gibilerin özgürlüğünü kısıtlamak anlamına geldiğinin farkında bile değiller. Sokağa çıkıp başımızı dikerek gezemez olduk. Ve daha kötüsü hâkim olamadığımız çocuklarımız ve neslimiz bu hayat tarzından etkilenip, taklit etmek anlamında ifsat olma tehlikesi yaşıyorlar.

Değerli hanımefendiler! lütfen yatak odası kıyafetini evinizde, plaj kıyafetini deniz ve havuz kenarında giyiniz. Ya da idarecilerimiz bu garabete son vermek için plaj getirsinler şehre!!

Geldiğimiz bu süreçte çıplak kadını özgür & ona bakan erkeği sapık gören anlayışa ne diyelim? Mahrem duygusu ile tırnağını yabancı bir erkekten sakınan ninelerimizin, boncuk takıp göbek şov yapan torunlarına nasıl katlanalım? Yatak odası kıyafetleri gibi elbiselerle kendisini cümle aleme seyrettirip bundan zerre kadar çekinmeyen bu tip kadın ve kızlarımıza ne söyleyelim? Burası deniz kenarı bir şehir değil burası Kayseri. Velev ki sahil kenti olsa bile bu çıplaklık merakını içimize sindiremezken, tabiri caizse suyu çeşmede gördüğümüz bu şehirde düştüğümüz hali ve buna alışmış ruhlarımızı nereye koyalım?


Beni asıl üzen merakımı mucip bir başka konu ise; bu manzaralara konu olan o kadın ve kızların anne & babaları yok mudur? abi ve kardeşleri yok mudur? eş ve akrabaları yok mudur? şayet var ise; ey bu kızlarımızın yakınları sizde hiç kıskanma duygusu kalmadı mı? bütün sokağın dikkatini çeken bir kızın ailesi olarak bu durum sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Haya, edep, utanma, ahlak gibi duygulardan hiç nasibiniz kalmadı mı? evladınızın veya kardeşinizin bu hali sizi hiç üzmüyor mu? Kadın ve kızlarımız ahlaken bazı hassasiyetlerini kaybederken, erkekler olarak neyi kaybettiğimizin farkında mıyız? Sadakatsizlik ve aldatmaların buralardan beslendiğini görmüyor muyuz? Sokaktaki bütün gözlerin çevrildiği bir yakınınızın yanında dolaşırken hiç utanmıyor veya hiddetlenmiyor musunuz?

Artık sokakta dolaşmaktan bir erkek olarak inanın bizler utanır olduk. Bu bozulma sadece seküler kesimin değil bütün toplumun imtihanı artık. Dindarlarda dahil olmak üzere tiktok nesli ve sosyal medyanın büyüttüğü kadın ve kızlarımıza baş gelemez olduk. Suça ve ahlaksızlığa giden yolların taşlarını kendi ellerimizle dizerken, doğal olarak ortaya çıkan taciz ve istismar suçlarının artışının gerekçelerini bulmak adına çırpınıp duruyoruz.

Aslında fatura çıktığında kendi ellerimizle bataklığa çevirdiğimiz dünyada neden çok sivri sinek olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Acı ki halimiz bu...

Bir kısım aklı evveller diyorlar ki; “-Bakmayın kardeşim… görmeyin… sizin gözünüz kadınlar üzerinde mi?” Bu tiplere ne söylenir bilmem ama sorunun sadece bizim rahatsız olmamız veya onlara dikkat ettiğimiz olarak anlaşılması başka bir hüzün meselesi. Çağdaş ve medeni olmanın yolunun bu özgürlüklerin ve çıplaklığın sınırsız kullanılmasından geçtiğini düşünen, kıskanma ve haya damarları tıkanmış olanlarla tartışmanın bir anlamı olmadığını bilerek diyorum ki, bu kadar çıplaklık sadece aklı olmayan her yeri meydanda olan hayvanlarda var! Sorun bu manzaraya birilerinin bakması değil, sen hala anlamadın mı?

Çağdaş (!) batıya sadece onların sınırsız ahlaki serbestileri açısından benzemek uğruna çıplaklığı özgürlük görenlere bir çift sözüm var. Çıplaklığın önlenemediği batı dünyasında kadın taciz ve istismarının, tecavüzün önlenemez bir noktaya geldiğini öncelikle herkes bilsin. İstanbul Sözleşmesinin temel mantığının batıda yaşanan bu taciz ve tecavüz vakıalarının önlenemeyişi olduğu gerçeğini herkes duysun. Çağdaş batı (!) çıplaklık ve sınırsız özgürlük üzerinden çöküyor. Kıskanma ve haya duyguları tükenmiş toplum aile olmaktan uzaklaşıyor. Nesil yaşlanıyor ve toplumun geleceği karanlığa doğru gidiyor. Özgürlük sınır tanımayınca roller karışıyor, kadın ve erkeğin artık değer ve anlamı kalmıyor. Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan batı toplumları fıtratı bozmanın ağır bedelini ödüyorlar. Bütün gizemini kaybeden kadın sadece çıplaklık öznesi olmakla en büyük kötülüğü kendine yaptığını fark ettiğinde iş işten geçmiş oluyor.

O yüzden ben; benim şehrimin sokaklarının et pazarına dönmesinden hüzünlüyüm. Benim kızım ve kardeşim mesabesindeki her kadının özgürlük adına kendini sergilemesinden rahatsızım. Kadının bir pazarlama metası olarak kullanılmasından canım yanıyor. Yukarıdaki tüm serzenişlerimin temelinde kendisini savuran bu rüzgâra karşı farkındalıktan uzak kızlarımızın, kıyafetleri ile yatak odalarını ve plajı şehrimizin sokaklarına taşımasına itirazım var. Kendisini değerli kılan bütün mahremini ilk kez eşinin görmesi gereken kadınımızın ve kızımızın, bu mahremini bütün toplumun gözlerinin önüne sermesinden rahatsız olmayan eş ve erkek kardeşlere, babalara sitemim var. Yapmayın ne olur, koruyun ailenizin mahremini.

Yanında yarı çıplak gezdirdiği ve sokaktaki bütün erkeklerin bedenini serbestçe görüp izlediği eşini, kızını, ablasını ve yakınını zerre kıskanmayan erkeklere kızgınım. Yazıyı sevdiğine karşı erkek hassasiyetini inceden tasvir eden ve uzaktan sevdiği yârine masumiyet/hassasiyet kokan sakınmayı anlatan, Karacaoğlan’ın bir şiirinde geçen alıntı ile bitireyim.

Ey benim bahtı yârim,
Gönlümün tahtı yârim,
Yüzünde göz izi var,
Sana kim baktı yârim…

Sevdiğinin yüzündeki göz izinden bile onu sakınan Karacaoğlan’lardan, yanında yarı çıplak gezen en yakınını bile kıskanmayan adamlara (!) nasıl döndük? Yüzdeki göz izine bile katlanamayan Karacaoğlan’ların torunlarına neler oldu? Bana biri bunu anlatsın…!!

3 Yorum

Ahmet ceylan

Ahmet ceylan

22 Temmuz 2023
Harika bir yazi tebrik ederim

Zeki

Zeki

22 Temmuz 2023
Aynı durumu yaşıyorum. ALLAH razı olsun. Düşüncelerimize tercüman olmuşsunuz.

Atalay Şahin

Atalay Şahin

23 Temmuz 2023
Memleketimizin "hal-i pür melal"i !

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri