AV. FEVZİ KONAÇ

JEOLOJİK DEPREMLER & İNSANİ/MANEVİ DEPREMLER…

JEOLOJİK DEPREMLER & İNSANİ/MANEVİ DEPREMLER...

6 Şubat... Hüzün günü... Acının yıl dönümü… Ağıtlar, dualar, hasretler ve hüzün dolu paylaşımlar.
Depremin zihnimdeki yeri 1999 depreminde yaşadığım o acı dolu hatıralarla doluyken, 6 şubatla acılarım güncellendi sanki. Bizde sallandık. Ölümün soğuk sesini duyduk, ensemizden gelen rüzgarını yaşadık o gece. Yeryüzü sallandı... Arz titredi... Toprak, betondan intikamını aldı... Binlerce canımızı bağrına bastı... Bu yaşanan kıyamet sahnesini gözle gördük, bedenen hissettik ve yaşadık... Canımız çok yandı... Ve aradan bir yıl geçti. Ara ara sallanarak kendini hatırlatan depremle yaşamayı öğreniyoruz.

Acının yıldönümünde sırası mı? Bilmem ama içimi kemiren soruya bir parantez açmak isterim. Yüreğim depremde vefat eden insanımıza yanıyorken, milyonlarca insan yurdundan, yuvasından olmuşken, yıkılan o çürük evleri ve şehirleri insanların inşa ettiğinin altını çizerek, şu hususu da ıskalamayalım isterim. Gözümüzün önünde, yaşarken sanki enkaz altında kalmış, canlı ceset gibi gördüğüm insanların halinden hareketle zihnime gelen soruya, gönlüm cevap arıyor. Sorum şu; Depremler kaça ayrılır? Bu soruya dair iç dünyamdan aldığım ilhamla dilim diyor ki;
1- Jeolojik Depremler
2- İnsani Depremler (ahlaki /manevi depremler...)

Bir dakika süren jeolojik deprem (zelzelede) binlerce insanımız toprak oldu ve şehirlerimiz savaştan çıkmış bir enkaz yığınına döndü. 100 yılda inşa edilen şehirler bir anda yerle bir oldu. Sonrası mı?

Ders aldık dedik; fay hatlarına ev yapılmayacak... Binalar sağlam ve az katlı olacak dedik... Zemini zayıf yerlere imar izni verilmeyecek dedik... Maddi hasarı gidermek için maddi gücümüzü devreye soktuk... Ekmeğimizi böldük, suyumuzu paylaştık... Geç kalmasına geç kalmıştık ama o ağır imtihanda yine de millet olduk ve bugün yaraları sarıyoruz... Evleri ve şehirleri yeniden inşa ediyoruz, hatalarımızı telafi etmek için seferber olduk, şehirlerimizi yeniden ayağa kaldıracağız inşallah.

Birde şu insani depremlere göz atalım mı? Yanılıyor muyum? Bilmem ama insani, manevi ve ahlaki depremler o kadar sessiz ve sinsice oluyor ki; kalp gözü açık olanlar haricinde ne kimse görüyor ne de hissediyor... An be an devam eden sarsıntılar yaşanıyor ama kimler bunun farkında?

6 Şubat 1 dakika sürdü... Acıyı zirvede gördük, yaşadık, hissettik...

Ama manevi/ahlaki depremler; her gün kendini kurumsal terörle, bir cinayetle, gaspla, uyuşturucuyla, istismarla, kadın ticaretiyle, televizyonlardaki sabah kuşağı programlarıyla, televizyon dizileriyle, tik toklarla, Instagramla ve bütün sosyal medya organlarıyla bağıra bağıra milletimizi salladığı halde en derin yaşadığımız bu depremi korkarım ki; ne hakkıyla gördük... Ne de hakkıyla hissettik/hissediyoruz.

Sokaklarımızda kötülük kol geziyor, uyuşturucu ilkokul kapılarına dayanmış, hırsızlık artık vaka-i adiye’den suç bile sayılmaz konuma gelmiş, internet üzerinden dolandırıcılık zirve yapmış, her gece tv ekranlarından millete pislik akıtılıyor, sosyal medya yavrularımızı elimizden almış ve lağım gibi işlev görüyor. Cinsel suçları hayamızdan konuşamıyoruz bile. Şehirler bir yana eşrefi mahluk denilen bir kısım insanımız enkaza dönmüş durumda. Bütün bunlar depremden daha mı az tehlikeli Allah aşkına? Halimiz inanın bu!

Jeolojik depremin şiddetini ölçen aletleri bulan insanlık; plansız şehirleşmeyi, yaptığı kalitesiz evleri, yanlış imarlaşmayı, hırsız müteahhitleri, suistimal eden idareciyi, suistimalleri richterde 6.9 ve 7.4 ile asrın felaketi diyerek ölçtü de, her gün milyonlarca insanın içinde savrulup gittiği manevi depremleri ölçecek alet icat edemedi. Yeryüzü sallanınca asrın felaketi olurda, insan/insanlık ölçülemez sallantılarla tarumar olurken yaşanan felaketin adı nedir? Bilen var mı?

6 Şubat 1 dakika sürdü. Yeni binalar ve şehirler inşa etmek telaşına düştük. Rezerv alanlar bulduk. Para temin ettik. Devlet olarak seferber olduk. Bütün bunlar takdire şayan işler elbette. Ama 365 gün her an, her dakika manevi depremlerin yıkıcı etkileriyle ruhen, kalben, imanen, manen ölen insanımız için onu koruyacak ne yaptık? Mesela zemini sağlam aile, değer aşılayan eğitim, ahlakı güzel öğretim, maneviyatı güçlü okullar, milli ve manevi ruh veren sistem ve bu manevi depreme dayanıklı iman dolu gönüller inşa edebildik mi? Hiçbirimiz coşkuyla evet diyemiyoruz değil mi?

Jeolojik depreme karşı zemini sağlam arazilere şehirleri taşımak hadi kolaydı da, bireyleri insani/manevi depremden korumak için nereye taşımalı? Sorusuna, cevap aramadık ve farkında değiliz ama bugün bunun ağır bedelini ödüyoruz.

Merhametinden “üşümesin” diye taksisine aldığı adamın kurşunuyla can veren taksici, manevi depremin enkazında kalmış bir caninin, enkazında (!) can verdi. Ve insanlık tarihine "kimseye güvenmeyeceksin" cümlesiyle ibretlik bir not düşen o katilin, zemini bozuk bir toplumun ürünü olduğunu bilememek ne acı. Fiziki depremde evler yıkılmasın diye demirini bol kullanalım diyebilirken, manevi depremlerin insanı enkaza çevirmemesi için merhametini, ahlakını, vicdanını, imanını bol koyalım diyemedikçe, korkarım ki; 6 Şubatlar bir dakika ama manevi depremler kıyamete kadar devam edecek.

Hatay'a, K.Maraş'a, Osmaniye'ye, Adıyaman'a, G.Antep’e ve Ş.Urfa'ya jeolojik depremin yaralarını sarmak için ekmek, su, battaniye, sıcak çorba, çadır ve en önemlisi insanlık olarak yağan devletimiz ve milletimiz vardı. Bu duruşun önemini iyi kavramalıyız. Yine devletimiz ve milletimiz tıpkı 6 Şubat’taki depremde olduğu gibi merhametli devlet ve insanlık duygusuyla, manevi depremlerin enkazındaki insanımıza acilen “ahlak ve maneviyat” olarak sahip çıkıp, tabiri caizse yağmadıkça… (jeolojik depremin altından kalkılır ama) insanımızı insan olmaktan çıkaran asıl depremin altından kalkılamaz olur. Elbette sağlam şehirler yapalım ancak unutmayalım ki; sağlam şehirler manen sağlam ve iyi insanlarla ayakta kalır. İyi insan; iyi mühendis, ahlaklı müteahhit, dürüst belediye başkanı, ehliyetli taşeron, temiz demirci kalıpçı demektir. İnsan bozulursa her şey bozulur. Düşünün bir ülkede bina sağlam ama sokak güvensiz, şehir sağlam ama sosyal ve toplumsal çürüme nedeniyle insanı kaybetmişsiniz.

O yüzden Şubat depremindeki enkaz altından gelen çığlıklara kulak verenler, manevi depremin enkazındaki insanların çığlıklarına sağır ve dilsiz kalamazlar. Kalırlarsa bu yıkım inanın depremden daha şiddetlidir. Jeolojik depremi telafi etmek belki uzun zaman alır, ekonomik güç ve sabır ister ama nihayetinde çözümü maddededir, kolaydır. Ancak manevi depreme etkin tedbirler alınmazsa enkazdan çıkmak zordur. Ürettiğiniz sağlam şehirlerde yaşayacak insan bulamazsınız. İşte asıl büyük deprem budur. Arzın sallanmasını kaygı edenler, insanın manen enkaza dönmesine engel olmak zorundadır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri