Av.Fevzi Konaç

Bu Devirde Genç Olmak Çok Zor !!

BU DEVİRDE GENÇ OLMAK ÇOK ZOR!!

Bu devirdeki genç kardeşlerimize öyle acıyor ve üzülüyorum ki. Onların imtihanı, bizim gençliğimize göre kat be kat zor inanın. Hep söylüyorum, zamanımızın gençlerine televizyonlardan, internetten, gazetelerden, sokaktan cinsellik bombardımanı yapılıyor adeta ve çıplaklık zirvede. Ne tarafa dönseniz cinselliği çağrıştıran bir obje ile karşı karşıyasınız. Bir dizide, bir afişte, bir reklamda veya bir haberin içine serpiştirilen fotoğrafta. Yaş itibarıyla, yaradılış gereği genlerden gelen cinsel dürtülerin zirvede olduğu bir dönemde olan bir gencin, bu yönünün tahrik edilmesi fırsatını veren bir çok materyal, görsel olarak adeta boca ediliyor gençliğin üzerine.

Durum böyle iken yasal zorunluluk, ekonomik sebepler veya empoze edilen erken evliliğin kötülükleri (!) nedeniyle evlenmek mümkün olmuyor. Fıtraten her bireyde farklı farklı olsa da, ortalama 15 yaşında cinsel isteği uyanmaya başlayan bir gence, neredeyse 30 yaşına kadar bekle, bütün bu istek ve arzularını ertele deniyor. Elbette haklı gerekçeler olmakla birlikte her gence evlenmeden önce okul, askerlik, diploma, kariyer ve ekonomik rahatlık kazanması empoze  ediliyor. Tüm yaradılış gerçeklerini ve fıtratı yok sayarak, cinsel taleplerini baskıla ve ötele deniyor. Meşru yolların olabildiğince kapalı, gayrimeşru yolların sonuna kadar açık olduğu zamanda üstelik. Yıllardır kanayan bir yara olarak genç erkeklerin küçük yaşta evlilik yapması nedeniyle yasayı çiğnediği gerekçesiyle (!) TCK gereği istismar ve cinsel saldırı suçundan yargılanıp hapse girdiği ülkemizde, aynı yaş grubu genç erkek ve kızlara, flörtün ve kız/erkek arkadaşlığının olabildiğince özendirildiği ve serbest olduğu bir ortamın yaman çelişkisini yaşıyoruz.

Bir tarafta durum bu iken; diğer tarafta ise dört bir yandan bir tahrik söz konusu. Televizyondan basit bir örnek vereyim. Geçmişte bir dönem bir kaç ay dikkatle televizyon dizilerini ve dizilerin isimlerini tek tek takip etmiştim. O dönemde yaşanan gayrimeşru bir ilişki neticesi, intihar eden bir liseli genç kızımızın ardından bir yazıda bu durumu kaleme almıştım. Bir kaç yıl önceki tespit ettiğim dizilerdeki isimlere bugün belki aynı kelime üzerinden yenilerini ekleyebiliriz. O dönemde dizi isimleri şöyle idi. KİRALIK AŞK...  ACI AŞK... AŞK YENİDEN... AŞKLARIN EN GÜZELİ... İNADINA AŞK... İLİŞKİ DURUMU:KARIŞIK... ACİL AŞK ARANIYOR... AŞK ve GÜNAH... BİR GARİP AŞK... AŞK ZAMANI... HAYATIMIN AŞKI... KARA PARA AŞK...  AŞK EMEK İSTER... BİR AŞK HİKAYESİ... AŞK... AŞK... AŞK... yeter mi bilmem?

Yanılıyor muyum? bilmem ama mesaj çok açık ve tabiri caizse deniyor ki; "Gençler hemen bir sevgili edinin ve cinsel dürtülerinize engel olmayın, mutlaka bir kız veya erkek arkadaş bulun, hayatınızı özgürce yaşayın, kız/erkek arkadaşı olmayan bir genç adamdan bile sayılmıyor”... evet durum aynen bu idi ne yazık ki. Bu tahrikle karşı karşıya kalan gençler ne yapsın? Ruhuna karşı yapılan bu saldırıya nasıl dayansın? Bu cinsel tahriklere karşı kendini nasıl korusun? Özellikle dizilerde rol model olarak sunulan en güzel ve en yakışıklı dizi yıldızları hayalleri de süsleyince, aşılması zor bir imtihan ve çok zor bir durum.

Özgürce her şeyi yaşayan gençler olmakla birlikte örf, adet ve inancının baskısını(!) yaşayan veya sırf helal kaygısı nedeniyle kendini frenleyen gençler iki arada bir derede kalıyorlar. Zor imtihan inanın. Karamsar olmalı mıyız? Bilemiyorum ama, kırmızı çizgileri olmayan bir genci; kimi zaman bir tecavüzün, kimi zaman bir cinsel istismarın, kimi zamansa bir tacizin faili veya mağduru olarak görüyoruz!

Her şey adım adım gözümüzün önünde geliştiği halde, toplum olarak böyle bir olayla karşılaştığımız zaman birden bire büyük bir infiale kapılıp, adeta şok oluyoruz. Ancak üzülerek ifade etmek gerekirse bu gidişata karşı zerre kadar hassasiyet göstermediğimiz sürece, bu olaylara dair verdiğimiz anlık tepkiler de hiç bir anlam taşımıyor. Sokak... TV... İnternet... Magazin... evimizin içinde, gözlerimizin içine baka baka gençliği bu risklere doğru taşırken sesi çıkmayan bizler, bir tecavüz veya tacizle, adeta dehşete kapılıp ağlıyor, sızlıyor ve tepkisel olarak coşuyoruz. Ama tıpkı timsahın gözyaşları gibi ve Basra harab olduktan sonra!

Şimdi soralım; suçlu kim? Sadece suçun içindeki çocuklar mı? Yıllar önceki olayda canına kıyan kızımız mı veya buna sebep olan mı? Okul mu? Sistem mi? Öğretmen mi? Aileler mi? Öğrenci mi? Bu sorulara cevap bulmak için beyniniz çatlamıyorsa, bağırıp çağırmaya hakkınız var mı? Suçlu kim? Hep başkaları mı? Yoksa sessizce tüm olayları izlerken, gençliğin gözümüzün önünde yaşadığı savrulmalara karşı yaşananlara yüreği hiç yanmayan ve duyarsız kalan bizler mi?

Ne oldu bu gençliğe, topluma, millete? diye hayret edenlere de ben hayret ediyorum. Nerede yaşıyorsunuz? Uzayda mı? diye haykırmak geliyor içimden. Ne ekiyor ve bunun karşılığında  neyi biçmeyi bekliyorsunuz? Her şey an be an önümüzde yaşanırken, bu sessizliğimiz nedeniyle sadece gençler değil, bizlerde madden ve manen hızla çürüyoruz. Bu gençler bizim gençlerimiz, yavrularımız ve evlatlarımız. Gidişatın kötülüğünü ve hataları tespit etmekle yetinemeyiz. Hepsine üzülmek, ellerinden tutmak ve sahip çıkmak durumundayız.

Böyle bir ortamda tek tesellimiz var. Bir yandan hata ve kusurlarını telafi etmek için ellerinden tutacağımız gençler varken, diğer tarafta gönlü inancının ve imanının frenlemesine kulak vererek yaşayan, kendisini bu tehlikelerden koruyarak hayat süren Evliya gibi gençlerin varlığı. Bu dönemde böyle gençlerin ellerinden, alınlarından öpmek, sırtımızda taşımak boynumuzun borcudur. 23/02/2020

1 Yorum

macit

macit

24 Şubat 2020
Ajjah cc razı olsun fevzi bey .Dilinize yüreğinize sağlık.Rabbim sayılarınızı artırsın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri