AV. FEVZİ KONAÇ

Boykot’ta… İzzet’te… Allah İçin Vermekte Nasip İşidir…!!

BOYKOT’TA… İZZET’TE… ALLAH İÇİN VERMEKTE NASİP İŞİDİR…!!

40 güne yaklaştı. Acı, hüzün, kan ve gözyaşı günlük hayatımızın bir parçası oldu. Paramparça çocuklar, çocuklarını parça parça gömen anneler/babalar, anne babalarının yüzünü son kez öpüp onlara veda eden çocuklar. Dayanılması güç bir imtihan ve üç maymunu oynayan dünya. Cami, okul, hastane, kilise demeden bomba olup yağan katil bir işgalci. 7 Ekim’den bugüne kadar soykırım yaşanırken ancak 35. gün bir araya gelen İslam (!) Dünyası. İslam İşbirliği Teşkilat toplantısından çıkan (pardon çıkmayan) cılız ve korkak açıklama. Yalnız başına kaderlerine terk edilen bir avuç mazlum ama bana göre dünyanın en izzetli inanmış insanları Gazze’li Müslümanlar…

Yeryüzünün insaf ve merhamet sahibi birçok ülkesinde ayağa kalkan insanlık. Yaşanan katliamlara karşı Siyonizm’e ve fanatizm yüklü Yahudi’ye karşı oluşan büyük bir öfke. Ama bütün bunlara rağmen Yahudi sermayesine ve Siyonist ideolojiye köle olmuş başta Amerika eliyle köpekleşen İsrail’e karşı çaresizlik görüntüsü. Bu manzaranın neresine yanalım? Bilemem ama içim içime sığmıyor ve utancımdan artık Gazze’den gelen videolara bakamıyorum.

Kime kızayım?

İslam aleminin kukla ve uşak olmuş liderlerine mi? Silah ve teknoloji olarak düştüğümüz acizliğe mi? İki uçak gemisine karşı yaşadığımız korkaklığa mı? 57 ülkenin üye olduğu İİT’nın adından başka hiçbir yerinde İslam’ın izinin olmamasına mı? Ümmetin bölünmüşlüğü üzerinden olmayan iş birliğine mi? Somut olarak karar alma gücü bile olmayan teşkilatsızlığına mı? Birkaç ülke dışında Siyonizm’e esir olmuş (güya) İslam ülkelerine mi? Gazze’yi ve Kudüs’ü koruyup kollayacak bir gücümüzün olmamasına mı?

Artık ülkeler bazında bir umudumun olmadığını ifade etmek isterim. Bu iş yine insanlığını ve vicdanını Siyonizm’e henüz kaptırmamış milletler üzerinden çözülecek. Bu hassasiyeti olan insanlar ülkelerinin tavrını belirleyecek ve kendi gibi olmayan iktidarları ya zorlayacak ya da başındaki liderlerini ve iktidarlarını değiştirecek. Gelecek, bu vicdan sahibi insanlığın eliyle şekil alacak buna inanıyorum.

Duyarsız İslam alemine bakarak ve manevi merkezlerimize odaklanarak zannediyorduk ki; sadece Mekke’miz, Medine’miz, Kudüs’ümüz işgal altında. Bugün anladık ki; millet olarak büyük bir kısmımız öncelikle zihinsel olarak işgal altında. Bunun yanında ruhumuz, bilincimiz, ticaretimiz, televizyonlarımız, medyamız, internetimiz, tüketimimiz ve insani tüm ihtiyaçlarımızın temini konusunda ülkemiz insanı işgal altında. Boykot gibi bir silahı kullanmaktan bile aciziz. Çünkü affedilsin ama donumuza kadar Yahudi sermayesinin kontrolü altındayız. Mamule karşı boykot yaparken, biraz didikleyince görünen o ki, bizim dediğimiz firmaların ürettiği yerli malın bile hammaddesi Yahudi sermayesini kontrolü altında. Cebimizdeki her kuruş harcamanın bir bölümü Yahudi sermayesinin cebine akıyor. Yatarken, kalkarken, otururken ve ibadet ederken bile bu kölelik sisteminin kölesi bireyler haline geldiğimizi görmenin acısı içindeyim.

Bir aydır bu boykot meselesine dikkat ediyorum. Batı şehirlerimizde büyük bir çoğunluğun böyle bir hassasiyeti yok. Doğuya geldikçe durum biraz daha “iyi”. Bu (iyi) nitelememin toplumsal karşılığı bana göre kendi şehrimiz Kayseri’de bile %5’leri bulmuyor. Adından nefret ettiğim markaların köfte ve kahvecisi müşteri dolup taşıyor. Bizim şehrimizde bile durum bu ise varın siz manevi hassasiyeti olmayan diğer şehirleri anlayın. Boykot bir yana; dernekler ve vakıflar olarak birtakım etkinliklerle toplumsal bir farkındalık inşa edilmeye çalışılırken, şehrimizin büyük bir bölümünün buna karşı iltifatı yok. Yürüyüşler tenha, toplantılar cılız, mitingler küçük ve heyecansız. Bu şehre bunu yakıştıramıyorum. Bilemiyorum ama galiba bu felaket kapıyı çalmadan kılını kıpırdatmayacak bir insan portresi ile karşı karşıyayız. Dünya yıkılsa umurunda olmayacak bir zihinsel işgal ve travmadan geçiyoruz. Halbuki tehlike çanları Netanyahu ve ABD ağzıyla bizim için çalıyor. Adamlar toprağınızda gözümüz var diye bangır bangır bağırıyor. Bir kısım nasipsizler ise bu mesele Filistinlilerin meselesidir, bizim değil diyecek kadar gaflet içindeler.

Pazar günü yine bir avuç merhamet yüklü anne “sessiz çığlık” adı altında Gazze’deki katliama dikkat çekmek için yürüdüler. Yine bir avuç hassas kalp yürüdü. Acıyı hissettiklerini ve paylaştıklarını sessizce haykırdılar. Yürüyüşü görenlerin birçoğunun; ne olduğunu bile merak etmedikleri bir umursamazlığın arasında anneler ve çocukları izzeti kuşanarak tavır koydular. Allah hepsinden razı olsun. Bu duyarsızlığa uzun süre anlam veremeyen biri olarak imdadıma yetişen Hamas komutanı Ebu Ubeyde diliyle bir hissimi ifade etmek isterim. Ebu Ubeyde’ye;

“-Neden İslam ülkelerinden yardım istemiyorsunuz?” diye soruyorlar. O ise;
“-Biz yardımı ancak Allah'tan isteriz… O’da kimi layık görürse onu vesile kılar.
“-Zulme sessiz kalanlar bilsin ki, Allah onları bu zafere layık görmemiştir.”… diye destansı bir cevapla tarihe not düşüyor ve biz Müslümanlara ağır bir tokat vuruyor.

Kayseri’de çok sevdiğim bir kardeşim bu şehrin bu meseleye ilgisizliğine ve şuursuzluğuna dair sitem ederken onunla bu veciz yaklaşımı paylaşmış ve demiştim ki; “Genetiğimizi öyle bozdular ki; imanımızı ve İslami hassasiyetlerimizi öyle çaldılar ki, kimlikte yazan Müslüman (gerçi o da yazmıyor artık) dışında manevi iklimi kalmayan ucube bir millete dönüştük. O yüzden Müslüman kardeşi için yürümekte, boykotta, ekmeğinden paylaşmakta, onu kardeş bilip derdiyle dertlenmekte bir nasip işidir…”

Bunca negatif söz üzerine şu son şahitliğimi yazarak bitireyim; dün Pazar olması nedeniyle meydandaki Filistinle Dayanışma Platformu çadırında biraz oturma fırsatı buldum. Kızılay yardım kutusuna Gazze için para atanlar vardı. Görüntüleri itibarıyla ekonomik olarak fakir oldukları belli, kağıt toplayarak geçindikleri görüntülerinden anlaşılan iki hanım kardeşimiz kucaklarında bebekleri ve çocuk arabalarıyla çadırın önünden geçerken biraz ileride birden durdular. Önce biri ceplerini karıştırıp bulduğu kırışık birkaç kağıt parayı alarak geldi ve kutuya attı. Sonra diğeri beline sardığı kuşağın içinden bulduğu birkaç tane demir bozuk parayı kutuya attı. Benim onları izlediğimi bilmeden ve görmeden, ihlasla ve samimi bir yürekle… iki merhamet yüklü anne… Gazze’ye elindeki belki de son paralarını atarak hızlıca uzaklaştılar.

Bir yanda gelip geçerken görüp hüzünlendiğimiz; keyiflerinden zerre ödün vermeden Kayseri Park ve Forum gibi AVM’lerde lüks tüketimlerinin hazzını yaşayan, tiktoklara attıkları kahve bardaklarıyla adam olduklarını zanneden zengin şuursuzlar, diğer yanda ise kağıt toplayarak ekmek arayan o iki anne. Birine bir kahve boykotu bile nasip olmazken, diğerine yürekten verilen birkaç kuruşun izzeti… bu nasip işi değil de nedir?

İnsanlığı ve Gazze’yi bu yüreği merhamet dolu gariban anneler ve şehadet şerbetini izzetle içen oradaki bir avuç Müslüman kurtaracak… Dün; bu milletin külüne üflesen altından iman fışkırır sözünün doğruluğuna, o iki gariban anne üzerinden gözyaşlarımla yeniden iman ettim…!!

Kalemin ve bilginin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile…

(Memleket Gazetesi köşe yazısıdır. 15.11.2023)

2 Yorum

Kemal Mete

Kemal Mete

15 Kasım 2023
El Hak doğru İyilik de nasip işidir. Maalesef insanlar rahat oldukça duyarsız oluyorlar.

Ismail CIKLAATL

Ismail CIKLAATL

16 Aralık 2023
Insanlar rahat oldukca duyarsiz oluyorlarsa; Ijyiligin nasip işi olmadigi acik ve net oryaya cikiyor. Kul olarak yaratilmamiz bütün hasenatlari kendi Eller ve fiillerimizle kazanmamiz gerektiğidir. Bu NASIP İşi iyilik ve Hayr/Hasenat kutlesinden Ne kadarini azimetle koparip almamizin adidir. O nasip bu kismet derken yan gel yat ve Allaha emret o senin için yaratsin. Bu degilmidir ummetin zillet hali? Dualarimiz çabasiz.gayretsiz kulluk ortaya koymadan emret Allah senin icin yapsın.!. Bu nedir? SEN OLDUN ILAH; ILAH OLDU KUL.. SEN DUURSUZCA YAŞA ALLAH SANA HIZMET EDER DEGILMI? YAZIK.! MUHABBETLE.💖

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri