AV. FEVZİ KONAÇ

Samuray Kılıcı İle Ölmek...

 SAMURAY KILICI İLE ÖLMEK…

Haberleri izliyorum. Bir avukat olarak adli meselelerle ilgili haberler hemen dikkatimi çeker. Aslında üçüncü sayfa haberi dediğimiz şiddet, aile dramı, intihar, kaza vs ile ilgili haberlerin reyting değeri dikkate alınarak bütün televizyon kanallarında bolca arzı endam ettiğini artık dozu kaçmış ve magazinel hale gelen görüntüleri her akşam haber kuşaklarında alışmış bir ruh haliyle izliyoruz. Çoğu dikkatimizi bile çekmiyor kimi zaman.

Dün akşam TRT 1 de haberleri izlerken birkaç ay evvel İstanbul’da işlenen ve insanım diyen herkesin tüylerini diken diken eden bir cinayet haberinin adli boyutu ile ilgili habere denk geldim. Hafızalarınızdan silmeniz mümkün mü? bilmem ama haber mimar bir kızımızın akşam vakti bir cadde üzerinde SAMURAY KILICI ile öldürülme dosyası idi. Tüm Türkiye’yi dehşete düşüren o olayın görüntüleri o günlerde internet üzerinden kaç kez önüme geldi ama kendimi toparlayıp bir türlü bakamadım. Aradan epeyce bir süre geçtikten sonra bütün cesaretimi toparlayarak katilin olay anındaki saldırısının bir bölümünü izledim. Kanım dondu, yüreğim titredi, içimden gözyaşı deryalar oldu boşaldı. Titredim, kahroldum, ağladım, ağladım, ağladım…

Kimdi bu katil ve bu kızımızla ne ilgisi vardı? Neden böyle bir olay meydana gelmişti? Zaman geçtikçe, detaylar kamuoyuna yansıdıkça hüznüm ve içimde yaşadığım acı derinleşti… büyüdü, büyüdü, büyüdü… ne kızımız adamı tanıyordu ne de adam bu kızımızı biliyordu. Katilin ifadelerine yansıdığına göre; “o gün birini öldürmeye karar vermişti ve kendisine mukabele edemeyecek, karşı koyamayacak birini seçeceğini” söylemişti. Akşam karanlığında trafiğin hızlıca aktığı bir zamanda park etmiş araçların gölgesine sığınarak gelen katil, hiçbir şeyden haberi olmayan masum gül yüzlü kızımıza arkadan kılıç darbeleri ile saldırmış ve defalarca tekrarlamıştı eylemini. Ağır yaralanan yavrumuz kurtulamadı. Azrail AS ile randevu haktı ama bu kadar acısı ve anlamsızı son zamanlarda görülmemişti.

Benim gibi şehir dışında eğitim gören kız çocuğu olan anne/babalar kaç gece uykusuz kaldı ve o masum o yavru için empati yaparak nasıl ağladı kim bilir? Hassas yürekler içlerinde nasıl depremler yaşadı bunu tahmin edebiliyorum. Ancak her gün gözümüzün içine sokulurcasına haber yapılıp, evimizin baş köşesine oturtulan cinayet haberleri ile artık duygularımızın törpülendiği, bu tip haberlere karşı bağışıklık kazandığımız bu zaman diliminde, alıştığımız rutinlerden olmayan bu olay tüm milletimizi, bizi silkeledi ve adeta şok etti.

Gelelim dün izlediğim haberin hukuki boyutuna ve bende bıraktığı travmaya. Savcılık olayı çalışmış ve bu cani katil için dava açmış. Açılan davda savcının önündeki mevzuat gereği isteyebileceği ceza belli. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Kanun gereği yasal sınır belli ve bunun dışında bir talepte zaten bulunamıyor. Daha öncede birçok olayda yazıp/çizmişliğim olması nedeniyle beni tanıyanlar bilirler ki, haberi izleyince yine içim içime sığmadı. Öfkelendim, hırslandım, dertlendim. Canavarca hislerle ve bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız bir aletle “Samuray Kılıcı” ile masum ve mazlum bir yavruyu katleden adam, son nefesini doğal yollardan verene kadar cezaevinde adeta misafirimiz olacak. Ne yazık ki ceza kanunumuz toplumsal refleksleri karşılamaktan uzak.

Cezaların caydırıcılığı ve kamu vicdanının teskin olması adına çıkın sokaklara ve sorun. Bu istenen ceza yüreğinizi teskin etti mi? tatmin oldunuz mu? bu ceza size göre yeterli mi? Bin kişiye sorulsun bir kişi bile buna “evet bu ceza benim vicdanımı tatmin etti, katil hak ettiğini buldu, o masum yavrunun kanı yerde kalmadı” demeyecektir. Ceza kanunu kişileri mutlu veya tatmin etmek için yok ki! diyenler olacaktır. Elbette bu bakış doğru olmakla beraber toplumun ruh sağlığı, huzuru açısından suç ve ceza arasındaki makul orantılılık, kaosun ve çatışmanın önündeki en önemli engeldir. Bu unutulmamalı.

Bu meselenin asıl muhatabı ve ateşin düştüğü yer olan mimar kızımızın anne/babasına sorulsa, onlar ne derler? merak ediyorum. Hepimizin evlerinden ırak olsun duasıyla diyorum ki; bu talep edilen ceza (verilen ceza ne olursa olsun o yavrunun tüyü geri gelmez bunu bilmekle birlikte) ama hiçbir ana babayı tatmin etmez ve etmeyecektir.

Tüm bu satırlardan sonra ifade etmem gerekirse; “Ne yani birilerini mutlu etmek için ne yapalım? Kısas mı uygulayalım? Burası laik Türkiye, burada İslam’ın referansları ile hüküm kurulamaz” diyenleri duyar gibiyim ve bende bunun böyle olduğunu en iyi bilenlerdenim. Ama bir şeyi daha iyi biliyorum ki; failin ve olayın bu kadar net belli olduğu bir konuda bile kamunun vicdani bakışını hiçe sayan kanunlarla, toplumsal huzur sağlanamıyor ve olayların önüne geçilemiyor.

Aslında cezaları artırmak çözüm değildir, en ağır cezaların olduğu ülkelerde bile bu olaylar devam ediyor, asıl mesele iyi insan yetiştirmektir, diyenleri de yok saymıyorum. Haklılar ama acaba böyle bir eylemi gerçekleştirmek isteyen biri aynı şekilde kendilerine de ceza tatbik edileceğini biliyor olsalar bu suçlar işlenir mi? veya azalır mı? bunu içimde sorguluyorum. Bu sorgulamama müsaade edilsin istiyorum.

Ama dedim ya; bu istenen ceza benim gibi bu olaydaki acıyı iliklerine kadar hisseden milyonları da teskin etmedi. İçimdeki canavar mı? yoksa insan mı? söyletiyor bilemem ama bu adama aynı kılıçla “gel bakalım o masum yavruya yaşattığın acıyı sende tat, o acımasızca vurduğun darbelerin ne ifade ettiğini, kesilen vücudun acısının ne olduğunu sende hisset bakalım” denilerek bir ceza tatbik edilmesinden başka hiçbir şeyin vicdanları teskin edemeyeceğini tahmin ediyorum. Çok mu acımasız bir bakış bilemiyorum ama; Samuray Kılıcı ile öldürmenin karşılığının, Samuray Kılıcı ile ölmek olduğunu düşünmek yüreğimdeki adalet duygusunu pekiştirip, karşılıyor.

Allah mimar Başak Cengiz kızımıza Cenneti le ikramda bulunsun. Giyemediği gelinliği orada nasip etsin…

1 Yorum

Mustafa KÜÇÜKTE

Mustafa KÜÇÜKTE

04 Ocak 2022
Başkanım toplum bir cinnetin içerisinde, hangisine üzülelim, hangisine yanalım hangisine gözyaşı dökelim. Allah sonumuzu hayr eylesin.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri