AV. FEVZİ KONAÇ

Bayramlarımızı İşgal Ettirmeyelim…!!

BAYRAMLARIMIZI İŞGAL ETTİRMEYELİM…!!

Hüzünlü bir bayramın sonunda ruhum savrulurken özlemle dedim ki…
Keşke, bayram çocukluğumuzdaki gibi yine güzellikler getirebilseydi…
Keşke, bir gün önce alınan bayramlık ayakkabıları yine yastığımızın hemen yanına koyarak yatabilseydik
Keşke, yaşıyor olsalardı da gece yatarken dede/babaannelerimizin gözlerine bakarak bizi bayram namazına kaldırmaları için yalvarabilseydik.
Keşke, gece pişen yahniden yalvar yakar bir tabak annelerimizden koparıp yiyebilseydik
Keşke, bayram namazına giderken dedelerimizin elinden tutup sorular sorarak yollarda yürüyebilseydik…
Keşke, kılmayı bilmediğimiz bayram namazında ürkekçe sağa sola bakıp namaz kılma taklidi yapabilseydik…
Keşke, bayram namazı çıkışında hiç tanımadığımız insanların elini öperek başımızın okşanmasını yeniden tadabilseydik…
Keşke, her bayram kabir ziyaretinde Fatiha okunan mezarda kimin yattığını çocuk saflığında sorarken, insanlar neden toprağa giriyor sorusuna kaçamak cevaplar veren büyüklerimizin özlemlerini çözebilseydik…
Keşke, bir araya geldiğimiz ailenin tüm fertlerinin ellerini öperek, yan gözle bayram harçlığı verecekler mi? diye yine heyecanla bekleyebilseydik…
Keşke, misafir için alınan bayram şekerinden ve tatlılardan gizli gizli yiyebilmek için evin büyüklerinin dalgınlığından yararlanabilseydik…
Keşke, ilk önce en fazla harçlık veren akrabalarımıza ve komşularımıza ziyarete gitmenin hazzını yaşayabilseydik…
Keşke, gittiğimiz bayramlaşmada çok sevdiğimiz sarmadan biraz daha verdiklerindeki o keyfi yeniden hissedebilseydik…
Keşke, her evde karşımıza çıkan olağan bayram şekerinden başka, çikolata tutan bir evde ikinci çikolatayı almanın tatlı mutluluğunu tekrar tekrar anılarımızın arasına katabilseydik…

Ve bayramın ilk günü… eve döndüğümüzde günün hasılatını sayarken balonların renklerine doya doya bakıp, şekerlerin, çikolataların hangi sırayla yenileceğinin… bayram harçlıklarıyla neler alınabileceğinin hayallerini yeniden kurabilseydik… bunları yapamayan çocuklarımız için bilmem ama sanki her şey büyüsünü kaybetti! Ne de güzeldi çocukluğumuzda her şey; sonra aklıma ağzımıza sakız ettiğimiz o meşhur cümle geldi… “Nerede o eski bayramlar”… 

Evet… nerede o eski bayramlar? demek, ağlamak ve hatta haykırmak geliyor içimden. Ama sonra bayramların suçu ne? diyerek, aslolanın o bayram mutluluğunu ve zenginliğini yaşatan, orucun mükafatı olan bayramın kıymetini bilen “nerede o eski Müslümanlar?” demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Bir ay oruç tutan Müslümanlara Allah’ın ikramı olan bayram gününde, savrulan yüreğime ve yaşadığım çelişkili iç dünyama onu teskin edecek bir ilaç arıyorum. Bu duygusallık içinde Kudüs’te ve Gazze’de bayram günü yaşanan ve film gibi izlediğimiz manzaralar geliyor. Atılan bombalar, yıkılan evler, Şehit olan çocuk, kadın, masum insanlar, sağ kalarak akşama kavuşma ihtimallerinin olup olmadığını bilemeyen kardeşlerim ve Mescid-i Aksa’nın çiğnenen mahremiyeti gönlümü acıtıyor.

Belki eski bayramların tadı yok, belki ana babamızın elini doya doya öpemedik, belki kabre ziyarete gidemedik, belki sıla-i rahim yapamadık. Ama bayram günü can güvenliğimiz ve hastalıktan korunmak adına sığındığımız evlerimizdeki mahzunluğumuzu bir kenara bırakırsak, ne Gazze gibi ne de Kudüs gibi bir acıyla imtihan olmadığımız bir bayramın içinden geçtiğimizi düşünüp, bu duygudan bile utanıp, Rabb’imden affımı dileyerek buruk bir teselli buluyorum.

Hayatımda ilk kez bayram öncesi hazırlıklarının heyecanını duymadan ve evimize gelecek misafirlerimize ikram edecek bayram şekeri almadan bir bayrama girdim. Hüzün dolu yüreğim Alemlerinin Rabb’inin ikramı olan bayramı yaşamaya elvermedi. Komşularımızın uzaktan bile olsa bayramlarını tebrik etmek içimden gelmedi. 

Ta ki bayramın ikinci günü doktor bir kardeşimle konuşana kadar. 
Telefonda onunla bayramlaştıktan sonra Gazze’li bir kardeşimizden bahsederek; "Onlar (İsrail) ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl zalim olurlarsa olsunlar, bombalar da yağdırsalar, Rabb’ime olan kulluğumu ihmal etmeyeceğim... sabah kalkacağım, bayram kıyafetlerimi giyip, sokağa çıkarak Ramazan Bayram’ını kutlamaya devam edeceğim..." dediğini anlattı. Allahuekber. Yeniden savrulduğumu ifade etmeliyim. Hem şehadete hazırlıklı olmak hem de zalimlerin bayramımızı işgal etmesine müsaade etmemek adına bu duruşu gözyaşlarıyla, duayla ve gıpta ile gönlüme yazdım. Evime sıkışıp kalmışken hemen anne ve babamı riske atmak pahasına, Rabb’ime sığınıp gidip onların ellerini öptüm ve bayramlaştım.

Bayramın bitmesine bir saat kala son gece, Kudüs’ü, Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı dertlendiğimiz çok sevdiğim kardeşlerimle teknolojinin verdiği imkanla zoom üzerinden bayramlaşırken, dilimden dökülen cümleleri “nerede o eski bayramlar?” diyenlere atfen paylaşmak isterim;

“Bayram sadece anne babamızın elini öpmek, birkaç akrabayı ziyaret, aile içi yapılan merasim, birkaç tabak yenilen tatlı veya birkaç çocuğa verilen harçlık değildir. Bütün bunları yapamadık diye mahzun olmayın. Bayram, kimi zaman zulme uğrayan bir mazlumun derdini gidermeye çalışmak, zalimin karşısında durmak, ekmeğinizi bölüp Aksa’da nöbet tutanlara iftar sofrası kurmak, Kudüs şehidi bir kardeşimizin yetimine bayramlık göndermek veya rüyalarında tüm Müslümanları kucaklamanın planlarını yapmaktır. Sizler ramazan ayı boyunca tüm bunlar için gayret ettiniz ve şahidim ki fedakarlık gösterdiniz. Eski bayramların ritüelleri olmasa da, bütün bunları yaparak Allah’ın ikramının ruhunu yaşattınız. Tatlınızda, şekerinizde, sıla-i rahiminizde bunlar oldu. Bundan güzel bayram olur mu?” diyerek onlarla dertleştim…

Bilemiyorum sözlerim kendimi kandırmak adına züğürt tesellisi midir? Ama Gazze’li kardeşimizden öğrendiğim duruşun verdiği ruhla, ben eski bayramların hazzını “Müslümanlar kardeştir” ilahi emrinin gereğini yerine getirmenin çabasıyla ve uzaktaki kardeşlerimin acısıyla hemhal olmanın gönül bayramını yaşarken… son anda bile olsa geçmişin tadını bulamamanın hüznü ve bugünün zulmü ile bayramlarımızın işgaline izin vermemenin huzurunu yaşadım. Elhamdülillah… ve tüm acılara rağmen dedim ki; elimizdekinin hakkını verebilirsek, inanıyorum ki bayram gibi bayramlar lütfeder Rabb’imiz… 

Kalemin ve bilginin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile… 

Memleket Gazetesi Köşe Yazısı... 18/05/2021

1 Yorum

A. B

A. B

28 Mayıs 2021
Oraya ziyareti bir bayram sabahına denk gelen Türkiyeli bir hanım anlattı. bayram namazı ve tekbirleri sonrasında duygulanıp dua ederken yanındaki Filistinli dürterek sormuş"hayrola neyin var".. "Kudüs işgal altında Aksa özgür değil ona ağlıyorum". Aldığı cevap algılarımızı altüst edecek cinsten : " Hayır! Bugün yevm-ül ferah, sevinç günü, ağlamak yok!" ****** Yazınız tümüyle çok anlamlı olmuş ama son kısımlar " YaRabbi bana taşınacak suyu göster, kırılacak odunu" diyen gönüllere cevap niteliğinde.. Yapabileceklerimizi sıralayıp işimizi kolaylaştırmışsınız. Sağolun

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri