AV. FEVZİ KONAÇ

Devletin Merhamet Elini Tutmayan & Virüsün Şamarını Yer!!

DEVLETİN MERHAMET ELİNİ TUTMAYAN & VİRÜSÜN ŞAMARINI YER!!

Bu satırları okuyan aklı selim kardeşlerimizin benimle aynı şeyleri düşündüğünü umuyorum. Hayatımızı altüst eden bir hastalıkla mücadele ediyoruz. Daha doğrusu devletimizin yoğun gayreti ve sağlık personelimizin üstün performansı ile gelinen olumlu noktayı, millet olarak bozmaya dair elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz (!) Garip bir ruh halindeyiz. Virüsle savaşa meşhur bir benzetmede olduğu gibi tabiri caizse “Türk gibi başlamak & Alman gibi bitirmek” sözünde olduğu gibi çok önemli tedbirler ve kısıtlamalarla başladık. Ama ne yazık ki sonunu getiremedik. Sokağa çıkma yasakları, yaşlı ve genç nüfusla ilgili sınırlamalar, adliye ve eğitim alanlarındaki makul tedbirler, test sayısındaki hergün artan performans, yurt içi ve dışı seyahat yasakları ile ülkemiz tüm dünyaya örnek bir mücadele örneği sergiledi.

Kış ayları geçtikten sonra baharla birlikte toplumun beklentileri, hayatın akışının zorladığı hususlar, tarım sektörünün tarlasına gitme mecburiyeti, turizm işletmelerinin ekonomik olarak geldiği zor durum, küçük esnafın kapattığı işyerinden doğan zararları, hizmet sektöründe çalışan ama kısıtlamalar nedeniyle işsiz kalan milyonların sıkıntısı elbette devletin bir kısım alanlarda “kontrollü bir serbestliğe” geçmeyi zorunlu kıldı. Bununla ilgili olarakta devletimiz millet olarak bizlerden biraz fedakarlık talep etti. Elbette bunu anlamak mümkün.

Takdir edileceği gibi devlet işleyen bir mekanizma. Çarkların dönmesi gerekiyor. Alınan her kısıtlama kararı ülkemizin çarklarının dönmesine olumsuz etki yapıyor. Hastalıkla mücadelede bir yandan hayata dair sınırlamalar getirilirken, diğer yandan oluşan büyük mali açığı kapatabilmek için devletimiz elinden geleni yaptı. Bunu görmeyen gözler ya bakmayı bilmiyor ya da nankörlük ediyor.

 Şimdi yapılan “bu serbestiyete geçiş erken oldu” diye yapılan eleştirilere bakıyorum da, eğer ilk zaman alınan tedbirler aynı katılıkta devam etseydi, nasıl bedeller ödenir ve neler olurdu bunu düşünmek gerekir. Devletin tedbir almaya gücü yeter. Bir emirle tüm hayatı dondurabilirdi ama belli bir sürenin sonunda böyle yapmadı.  Çünkü devletin demir yumruğu olduğu gibi pamuk gibi okşayan bir ele sahip olması gerektiğini de düşünüyorum. İşte o merhametli pamuk el alınan tedbirlerle ilgili gelinen olumlu havayı da dikkate alarak vatandaşına “kontrollü sosyal hayat” ölçüsü koyarak hayatımızı, ticaretimizi, ibadetimizi, mesleğimizi, tatilimizi yapabileceğimiz bir serbesti alanı tanıdı. Tanıdı tanımasına da, malesef vatandaşına kendi hayatı için elzem olduğunu düşündüğü bir maskeyi taktıramadı. Mesafeyi korumayı anlatamadı.  Temizlikte titiz olması gerektiğini dinletemedi. Düğün dernek işlerimize bir düzen vermemizi istedi ama bunu vatandaşına duyuramadı.  Suç devlette mi? diye iç geçirenleri rahatlatayım. Bana göre bütün bu uyarılara rağmen vatandaş durumun ciddiyetini bir türlü gerektiği gibi kavrayamadı. Peki ne oldu? Müthiş bir performans gösterip hayatımızdan ve gündemimizden çıkaracağımız virüs, şimdi daha da güçlenerek geri döndü.

Devletimiz ilk zamanlarda alınan tedbirler nedeniyle bozulan bazı dengelerin yeniden inşası ve zararların telafisi için merhamet etti. Kurallara uyarak hayatımızı kolaylaştırmak istedi. Ama biz vatandaş olarak devletin merhamet elini teperek, sanki virüsün şamarına yüzümüzü uzattık. Bu yüzden ne kadar acı bir tablo yaşıyoruz, hüzünlenmemek elde değil.

Bakın ve vicdanınızı sorgulayın. Bu son hafta tam 8 doktor ve onlarca sağlık personeli kardeşimiz bizim vurdum duymazlığımız ve kural tanımazlığımız yüzünden hayatını kaybetti. Sizi/bizi kurtarmak isterken, kendilerini kurtaramayıp virüse mağlup oldular. Sen/ben bir maskeyi takmadığımız, bir düğün zevkimizden ödün vermediğimiz, bir metrelik mesafemizi koruyamadığımız için can verdiler. Acı ki bugün bütün emeklerin ve çekilen çilelerin heba edildiği bir süreç yaşıyoruz.

Bu şehirde ve tüm ülkede sağlıkçılarımız; kahramanca bizim sağlığımızı güvende tutmaya çalışırken, biz halay çekmeye (!) devam ederek büyük bir vebal altına girdiğimizin farkında bile değiliz. Bizzat şahidim. Bu şehirde bu işin başındaki Sağlık Müdürümüz ve tüm ekibi gece yarılarına kadar tek tek hasta takip ediyorlar. Çırpınıyorlar. Uyku ve mesaideki zaman kavramını yitirdiler. Hastaneler doldu taştı. Hergün, “bugün hangimize virüs bulaşacak” endişesiyle günlerdir yavrularını görmeyen, evlerinden uzak kalmış, uykularını yitirmiş sağlık personeli kardeşlerimiz var. Anamız, babamız, kardeşlerimiz ve komşularımız bile bizden kaçarken onlar bizi günbe gün tek tek takip ediyorlar. İki davul ve zurna sesi duyacağız diye kendilerini piste atıp, hastalığın pik yapmasına katkı sağlayan tipler, bu kardeşlerimizin alınterlerinin ve aldıkları risklerin hakkını nasıl ödeyecekler? bilmiyorum.

Devletimiz hayat devam etsin dedi. Ticaret uğradığı zararı telafi etsin dedi. Adalet ve eğitim sistemi durdu, bunlar yeniden eski işlevine kavuşsun dedi. Vatandaşına güvendi ama biz bunun anlamını idrak edemedik ve devletin merhamet elini ittik. Virüs şimdi teker teker kapımızı çalıyor. Kimini ahiret alemine taşıyor, kimini ölümün soğuk sesi ile uyarıyor.

Son söz; ey kardeşim sana soruyorum... pahalı cep telefonuna kıyamadığın için  arkasına  kılıf  taktın, önüne cam koruyucu yapıştırdın. Peki bir telefon kadar da yok mu? senin canının kıymeti. Tüm emekleri zayi ettin ama ağzına bir maske takamadın!!

Ne olur bari bugünden sonra kurallara uyarak  devletin merhamet elini tut ve virüse sen şamar at!!

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri