ÖĞR. GÖR. OSMAN UTKAN

-YENİ- TALAS’TA BİR İFTAR SOFRASI

TALAS’TA  BİR İFTAR SOFRASI

Ramazan’ın ikinci günü, yani Pazar günü, ÖSYM’nin bir sınavında görevim vardı. Ramazan Ramazan sınav biraz yoruyor. Haliyle eve gelir gelmez uyudum. Arada telefonum çaldı. Daha tam dinlenemeden uyanmak zorunda kaldım. Konuşurken arkadaşım, benim şu sıralar yalnız olduğumu da bildiğinden, Talas Belediyesi’nin Mevlana Sosyal Tesisinde ücretsiz iftar verdiğini, söyledi.

Şaşırdım doğrusu. Çünkü orası çok güzel ve nezih bir tesistir. Ramazan ayında hele müşterisi eksilmeyecek bir yerdir. İnanamadım ilk anda. “Dur bir arayayım şu Mevlana Sosyal Tesisini” dedim ve aradım. Telefonu açan arkadaşa, orada iftar verilip verilmediğini, sordum.  Hattaki kişi, her gün üç yüz kişiye iftar verildiğini, söyledi. Teşekkür edip görüşmeyi bitirdim.

Akşam iftar için hazırlık yapmam gerek. O kadar üşeniyordum ki. En iyisi ben Mevlana tesisine gidip iftarımı orada yapayım, diye düşündüm. İftara bir saat varken evden çıkıp, tesise vardım. Görevli arkadaşlar herkese buyur ediyor ve güler yüzle onları karşılıyorlardı. Gayet güzel bir şekilde yönlendirmeleri de yapıyorlardı.

İftarı beklerken masamızda oturan diğer misafirlerle uzun uzun sohbete daldık. Mahallemizden yeni insanlarla tanıştık. Karşımdaki abi Halef Hoca caddesinde oturuyormuş ve emekliymiş. Yanımdaki genç arkadaşım Ziraat Fakültesi’nde okuyormuş. Diğer birisi İstikbal’de çalışıyormuş.  Birkaçı daha öğrenciymiş. Farklı şehirlerden gelmişler.

Herkes sabırla ve heyecanla iftar saatini bekliyordu. Masada eksik bir şey yok. Hurmadan suya, ayrana; ekmekten tuza, kaşığa her şey düşünülmüştü. Konuşurken “Allah razı olsun bu hizmeti sunanlardan” diye çokça dua edildiğini duydum.

Gelenler evlerinde de iftar yapabileceklerini ama Ramazanın heyecanını daha çok hissetmek için toplu iftar yapmaya karar vermişler. “Toplulukta bereket var” dedi, yaşlı olan. “Maşallah ne kadar çok kişi bir arada iftar ediyoruz.” dedim, ben de. Bereketin paylaşmaktan, birlik ve bütünlükten geldiğini bilen bir milletiz. Ekmek paylaşılınca azalmıyor; bilakis çoğalıyordu.

İftarı beklerken bazı gençler Kasımpaşa-Galatasaray maçını izleyip heyecanlı heyecanlı yorumlar yapıyorlardı. Galatasaray bırakmaz bu saatten sonra derken, Galatasaray bir gol yedi ve maç berabere bitti. Maçın ne olduğunun önemi yoktu. Ramazan neşesine hiçbir şey engel olamazdı.

İftara çok az bir vakit kalmıştı ki Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın tesise giriş yaptı. Masalara bir bir uğrayarak, herkese “hoş geldiniz” etti. Kimisine dokundu, kimisine hal hatır sordu. İnsanların yüzünde bir gülümseme. Ulaşamadıklarına ise el sallayarak selam verdi. Mustafa Başkan orada tam olarak halkın içinde halktan birisiydi. Allah razı olsun ondan.

Birkaç dakika sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ve Ak Parti’nin Genç İl Başkanı olan Hüseyin Okandan’da tesise gelip masa masa gezerek selam verdiler. Ve hepsi gençlerin olduğu bir masaya oturdular. Onlarla sohbete tutuştular.

Birazdan güzelce paketlenmiş olan iftar yemekleri hızlıca dağıtıldı. Artık ezan yakındı. Saatler kontrol edilip kaç dakika kaldığına bakılıyordu. Herkes kendi çapında dualar etmeye başladı. Vakit gelip ezan okununca Allah’ın rahmeti de tecelli ediyordu adeta. Deruni bir huzur kaplamıştı her yeri.

İftardan sonra dışarda semaver hazırlanmış fokur fokur kaynıyordu. Kokteyl masaları konulmuştu. Misafirlerin konforu için her şey detaylı bir şekilde düşünülmüştü. İftar yapmanın sevinciyle yüzlerde huzurlu bir güzellik vardı.

Başkana bir fotoğraf ile bir mesaj yazdım. Mesajda “Bir oruçluya iftar ettiren kişi için oruç tutanın sevabı kadar ecir vardır. (Hz. Muhammed)” hadisini yazdım. Başkan günün en karlı çıkanıydı bu anlamda. O kendi orucuna ek olarak, çarpı 300 sevap almıştı.

İftar ettikten sonra akşam namazını tesisin yanındaki camide kıldım. Camiden çıktığımda caminin bankında oturan üç genç vardı. Öğrenci olduklarını anlıyordum, konuşmalarından. Yine anladığım kadarıyla onlardan birisi babasıyla görüntülü konuşuyordu. Biraz önce belediye başkanıyla konuştuklarını heyecanlı bir şekilde anlatıyordu. “Başkan şöyle dedi, ben böyle dedim; o şöyle şaka yaptı, biz ona şöyle cevap verdik” gibisinden konuşmalar devam ederken yanlarından tebessüm ederek geçip, eve doğru yürüdüm.

Emeği geçenlerden Allah razı olsun. İnsana değerin çok güzel bir örneğini görme fırsatını yakaladım bugün.  Bir ümmet sofrasında oturmanın lezzetini tattım. Vesile olanlara çok teşekkür ederim.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri