ÖĞR. GÖR. OSMAN UTKAN

Hayat Kurtaran İyilik

HAYAT KURTARAN İYİLİK

Askerleri gibi ailesi ve çevresindeki herkes kendisine “komutanım” derdi. Mahalleden komşular ve esnaf onu görünce, “komutanım” diyerek, sanki ona tekmil verir gibi saygı ve sevgide kusur etmezlerdi. Farklı bölgelerde zor görevler üstlenmiş birisi olarak çevresi tarafından takdir edilirdi. Ordunun subay kadrosunda yer aldığından beri üstündeki üniformanın hakkını veren birisi olarak, gerek kışlada gerekse sivilde herkes tarafından çokça sevilirdi.

Komutan, her sene yaz aylarında olduğu gibi o yaz da tatil yapmak için ailesiyle birlikte yola çıkmıştı. Özel aracıyla geze geze, yol güzergâhındaki farklı yerlere uğrayarak yol alırlardı. Bu seferki tatil için Akdeniz birbirinden güzel sahil kasabalarını gezeceklerdi.  Planlanan yolculuğun sonunda ise Antalya’da konaklamak tatili orada bitirmek istiyorlardı.

Komutanda askeriyeden kalma, ciddi bir disiplin vardı. Yapılacak işleri tek tek planlayarak hareket ederdi. Yolculuk öncesinde yapılacaklar, alınacaklar, verilecekler, yolda izde lazım olacaklar, kalınacak yerler, verilecek molalar ve yemek yenilecek yerler gibi birçok hususu, defalarca üstünden geçerek kontrolleri yapmıştı.

Uzun yola çıkmadan önce, en önemli işlerin başında arabanın bakımları vardı. “Nihayetinde can taşıyorum” diyerek arabanın bakımlarında titiz davranırdı. Uzun zamandır gittiği ve güvendiği özel bir oto servisi vardı. Servis sahibinin ve oradaki ustaların işlerini iyi yaptıklarına olan inancı tamdı. Şimdiye kadar, onların yaptığı bakım ve tamiratlar sonrasında, aracında herhangi bir sıkıntı yaşamamıştı. Uzun yola çıkmadan önce özel oto servisinde arabasının rutin kontrollerini yaptırmıştı. Ağır bakımlarını zaten zamanı geldikçe yapan komutan yola çıkmadan evvel “Ustalar arabaya baksın eksiği gediği varsa tamamlasınlar” diye son bir kez işini sağlama almıştı.

 “Yolun ve yolcunun halini Allah bilir.” derler. Ne kadar sıkı hazırlıklar yapılsa da ufak tefek eksikler mutlaka olabilmektedir. Sıradan bir piknik dahi yapılacak olsa bazen eksiklikler ve aksaklıklar meydana gelebilmektedir. Çok basit görülen çakmağın ya da millet olarak olmazsa olmazımız tuzun unutulduğu olmuştur. Bu anlamda uzun yollara çıkılırken hassasiyet ve dikkat göstermek önemlidir.

Akşamdan hazırlanan valizler arabaya yerleştirildikten sonra, sabahın erken saatinde, yola çıkmışlardı. Komutanın sürdüğü arabada eşi ve iki çocuğu vardı. Keyiflerine diyecek yoktu. Nihayetinde aile boyu herkes bu günü iple çekmişti. Çocukların hazırladıkları müzik listesi de çalmaya başlamıştı. İstedikleri yerde duruyor ve fotoğraflar çekiyorlardı. Ankara’dan Akdeniz’e inmek için Konya’dan geçerek, ilçelere uğrayacaklardı. 

Çok güzel manzaralar eşliğinde yol alırken öğleye doğru arabadan beklenmedik sesler gelmeye başladı. Sanki arabanın motoru zorlanıyor ve çekmiyordu. Motorun sesinde de değişiklik olmuştu. Yazın sıcağından oldu her ne olduysa diye düşündü komutan. Hava sıcaklıkları ortalama otuz üç derece gibiydi. Motor hararetinde gözle görülür bir yükselme meydana gelmişti. Komutan arabanın ön kaputundan hafif duman yükselmeye başladığını görünce, arabayı hemen yolun kenarına geçerek durmak zorunda kaldı.

Arabayı çalıştırmak bu saatten sonra riskli olabilirdi. Arabayı stop ettikten sonra kaputu açtığında biriken duman bir anda dağıldı. Arabayı tamire götürmek gerekiyordu. Dağlık bir bölgede olduklarından dolayı telefonun da çekmediğini fark etti. Öğlen saatleri olduğu için hava da çok sıcaktı.

Herkes araban inmiş yolun kenarında beklemeye koyulmuşlardı. Komutan içinden “birisi dursa da bize yardımcı olsa” diye dua ediyordu. Bu durumdan herkes gibi o da çok sıkılmıştı. “Olacak iş miydi şimdi?” diye düşünüyordu.  Ne istiyorlardı; ne oldu. Hayal kırıklığı içinde, üzüntüyle bekleye başlamışlardı. Araba ile ilgilenirken birkaç araba hiç durmadan yanlarından hızlıca geçip gitti. İçinden “Ne olurdu biri dursa”  diye geçirdi.

Derken on dakika sonra, bir otomobil yanlarında durdu. Arabasında inen adam “Geçmiş olsun. İnşallah ciddi bir sıkıntı yoktur?” diye sordu. Komutan “Ne yazık ki yolda kaldık.” demeyle yetindi. Adam, “Eğer sizce uygunsa, hepiniz benim arabaya binin yakındaki ilçeye gidelim. Oradan siz arabayı aldırırsınız. Bu sıcakta ailecek beklemeyin burada.” diyerek onları ilçeye kadar götürdü. İlçeye kadar gelen komutan ve ailesi kendilerini oraya kadar getiren adama teşekkür ederek ayrıldılar.

Gerekli servis işlemleri yapılarak araba ile ilgili işler halledilinceye kadar orada bir geceliğine misafirhanede kaldılar. Zor bir şekilde başladıkları tatil güzergâhına hesapta olmayan bir ilçeyi de dâhil etmişlerdi. Diğer gün komutan, arabanın sıkıntısı giderilmiş olarak onu teslim aldı. Tatile kaldıkları yerden devam ettiler.

II

Aynı sene komutan, ikinci şark görevi için, Siirt’e atanmıştı. Ailesi Ankara’da kalıyordu. Komutan Ankara’ya gidiş geliş yapıyordu. Bazen uçakla bazen otobüsle bazen de hususi aracıyla gidip geliyordu. Ortalama ayda bir periyotla Ankara’ya geliyordu. Aile hasretini bir nebze olsun gidermeye çalışıyordu.

Atamasının üstünden takriben sekiz ay gibi bir süre geçmişti. Sıcak bir Temmuz günü, Ankara’dan,  sabah erkenden yola çıkmıştı. Ne kadar erken giderse o kadar iyiydi, onun için. Geceye kalmadan Mardin’i geçmesi ve birliğine ulaşması hayati bir önem taşıyordu.

Terörle mücadelenin kıran kırana geçtiği yıllardı. Terör örgütü mensuplarının akşam olduktan sonra yol kesip kimlik kontrolleri yaptığı yıllardı. Kendisi de asker olduğundan, eğer akşama kalacak olursa, kendisi için ciddi bir güvenlik riski oluşması muhtemeldi. Bu nedenle çıkış saatini ona göre ayarlamış, hesabını geceye kalmadan birliğine varmak üzerine yapmıştı.

Öğle saatlerine yakın bir saatte, Adana’ya doğru otobandan yol alırken, ilerde bir arabanın arıza yapıp yol kenarına durduğunu ve arabanın yanında da çoluk çocuk bir ailenin durduğunu gördü. Bu manzaranın bir benzerini yaklaşık bir sene önce kendisi de yaşamıştı. Konya’dan Antalya’ya giderken yolda kalmıştı. O sıcakta bir adam onlara yardımcı olmuştu. O gün yaşadıkları aklına geldi. Empati kurdu. Kendi kendine “Bu aileye yardımcı olmalıyım.” dedi.

Arabasını yavaşlatarak, takriben onlardan on metre kadar ileride durabilmişti. Arabasından inen komutan, onların yanına varıp “Geçmiş olsun. İnşallah ciddi bir sıkıntı yoktur?” diye sordu. Arabayla ilgilenen beyefendi, yolda kaldıklarını ve arabalarının arıza yaptıklarını söyledi. Bunun üzerine komutan, “Sizce uygunsa arabayı kilitleyelim. Ben sizi Adana’ya bırakayım. Siz sonra çaresine bakarsınız. Burada bu sıcakta beklemeyin” dedi. Onları arabasına alarak Adana’ya doğru yola koyuldular.

Komutan Adana’ya doğru yol alırken aklı Siirt’e geç kalmasındaydı. Çünkü Adana’ya girip onları bırakırsa epey zaman kaybedecek ve geceye kalacaktı. Bu da onun için çok riskli bir durum oluşturacaktı. Aile Adanalıydı ve orada yaşıyorlardı. Komutana ısrarla evlerine gelmesini bir kahve içmesini söylediler. Komutan her ne kadar gecikirim, dese de onlar ısrarlarından vaz geçmediler.

Komutan bu ailenin teşekkür babından olan ısrarlı davetlerini kıramadı. Onlarla eve çıkıp bir kahve içtikten sonra müsaade alarak yola çıktı. Takriben Adana’ya girmesi, evde kahve içmesi ve Adana’dan çıkması ona takriben bir buçuk saate mal olmuştu. “Artık hayırlısı!” diyerek yola çıkmıştı.

Şanlıurfa’yı geçtikten sonra akşam saatlerine girilmişti. Mardin, Kızıltepe’yi geçtikten sonra artık iyiden iyiye akşam olmuştu. Yol alırken ilerde bir hareketliliğin kalabalığın olduğunu fark etti. Arabasını kenara doğru çekerek yavaşladı ve durdu. Beylik tabancasını çıkarıp mermilerini kontrol ettikten sonra silahını ön kaputa koyarak ilerlemeye devam etti.

Komutan içinden eğer terör örgütü mensupları yolu kesmişlerse, asla teslim olmayacağını düşündü. Silahındaki bütün mermiler onlara karşı kullanacak, son mermiyi ise kendi kafasına sıkacaktı. Bu düşüncelerle kalabalığa yaklaşınca önce yanıp sirenleri gördü. Jandarma araçları ve asker güvenlik almışlardı.  Onları gören komutan artık rahatlamıştı.

Jandarmaya kendini tanıttıktan sonra, neler olduğunu, sordu. Görevli askerler, PKK’nın yol kestiğini ve ondan dolayı buraya geldiklerini söyledi. Komutan “Yol kesme ne zaman olmuş?” diye sorunca jandarma komutanı “bir buçuk saat önce” diye cevap verdi. Beyninde şimşekler çakan komutan hayretler içinde kaldı. Kendi kendine “eğer Adana’ya o aileye bırakmasaydım, yol kesmeye denk gelecektim. Belki de şimdi ölmüştüm” diye düşündü.

Yapılan bütün iyiliklerin hem dünyada hem de ahirette mutlaka karşılığı vardır. Az sadaka çok bela def eder, derler. Yapılan bir iyilik hayat kurtarabileceğini hiç düşünmemişti. Bu olay üzerine çokça şükreden komutan, kendisini çocuklarına bağışlayan Allah’a hamdederek yoluna devam etti.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri