ÖĞR. GÖR. OSMAN UTKAN

Haramdan Hayır Gelmez

HARAMDAN HAYIR GELMEZ

Öğrenci olan Devran ve Semih aynı evde kalıyordu. Çoğu öğrenci evinde olduğu gibi, burslarını aldıkları hafta dışındaki günleri genellikle yokluk ve yoksullukla geçmekteydi. Paralarının olmadığı zamanlarda birbirlerine destek vererek birbirlerinin eksiklerini tamamlayarak zorlukları aşıyorlardı. Öyle dar zamanlarda dışarda yemek yerine daha çok evde yaptıkları, nispeten ucuza gelen yemekleri tercih ediyorlardı.

İki yakın dost ve aynı zamanda bu iki kafadar bir ara iddia kuponuna sardılar. İddia kuponları hazırlamak üstünde çalışmayı gerektirdiği için haftanın büyük kısmında analizleri ve yorumları takip ediyorlardı. Artık evdeki muhabbetleri de futbol üzerine oluyordu. Bu anlamda yapılan maçlar, yapılacak maçlar, takımların durumları ve futbolcuların sakatlıkları gibi birçok konuyla ilgileniyorlardı. İyi bir iddia kupunu yapabilmek için bunlar gerekliydi.

İki arkadaş, üstünde titizlikle çalıştıkları ilk kuponlarını kafa kafaya vererek hazırladı. Ama bu arada çok para verip te kendilerini kaptırmak istemiyorlardı. Eğlencesine oynuyorlardı, ne de olsa. Beşer lira vererek kuponu iddia bayisine verdiler. Maçları hafta sonu takip edip hazırladıkları kuponun kazanıp kazanmadıklarını merakla bekliyorlardı.

Maçlar nihayetlenince iki arkadaş çok sevinçliydi. Çünkü kuponlarını tutturmuşlardı. Dar günlerinde verdikleri paraya göre oldukça iyi sayılabilecek olan 113 lirayı kazanmışlardı. Hızlı bir şekilde iddia bayisine giderek kuponu verdiler ve kazandıkları parayı aldılar. Mutluluklarına diyecek yoktu.

“Ne yapalım bu parayla?” diye konuştular. Devran “Gidip kutlayalım. Kendimize ziyafet çekelim” dedi. Merkezde bir dönerciye gidip öğrenciler için ziyafet niteliğinde olan tavuk dürüm yemeye karar verdiler. Paralarına karşılık gelecek şekilde dürümler ve ayranları alıp afiyetle yediler. Karınlarını doyurduktan sonra Semih bir işi olduğunu söyleyerek ayrıldı.

Semih aynı gün akşamüstü ev arkadaşı Devran’ın kendisini telefonla aradığını gördü. Devran telefonda, çok rahatsız olduğunu karnının çok ağrıdığını söylüyordu. Bunun üzerine Semih hızlı bir şekilde eve geçerek arkadaşını alıp evin yakınında bulunan bir acil servise götürdü. Muayeneler tetkikler derken Devran’ın midesi yıkanmış ve kendisine serum takılmıştı. Ne yazık ki Devran öğlen yediği yemekten zehirlenmişti.

İki saat kadar hastanenin acilinde kaldıktan sonra doktor bir reçete yazarak onları taburcu etti. Doktor “yazılan ilaçları mutlaka almalarını” sıkı sıkıya tembihlemeden edemedi. İki arkadaş yorgun ve bitkin bir şekilde hastanenin karşısında bulunan nöbetçi eczaneye gittiler. Reçeteyi verip ilaçları aldılar. Semih “Ne kadar ödememiz gerekiyor?” diye sordu eczacıya. Eczacı, öyle bir fiyat söyledi ki, iki arkadaş adeta şok oldu. Çünkü ilaçların ücreti iddia kuponunda kazandıkları parayla aynıydı. Kupondan kazandıkları 113 liraydı. Eczanede ilaca karşılık verdikleri para da 113 liraydı. İki arkadaş hayretle birbirine bakıştılar.

İlerleyen günlerden bir gün başlarına gelen bu ilginç olayı, mahallede bulunan caminin imamına anlattılar. İmam “Kişinin rızkı daha dünyaya gelmeden tayin edilmiştir. Kimse ona mani olamaz. Ama o rızkı helal ya da haram etmek, insanların elindedir. Helal olan rızıktan istemek gerekiyor galiba.” diyerek onlara açıklama yaptı. Sonrasında imam efendi, Allah Resulü sevgili peygamberimizin, “Cebrail (AS) her geldiğinde, ‘Allah’ım, bana helâl rızık ve iyi bir iş nasip et’ diye dua etmemi söylerdi.” diye buyurduğunu da anlatarak sözlerini tamamladı.

1 Yorum

Bilal Erdoğan

Bilal Erdoğan

19 Eylül 2022
Babam rahmetli derdi ki; “Haramın binası olmaz” Aza kanaat iyidir.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri