Mustafa Dündar

Önemi Anlaşılmayan Bölüm: Gastronomi

  ÖNEMİ ANLAŞILMAYAN BÖLÜM: GASTRONOMİ

  Gastronomi, genel olarak “yemek bilimi” ya da “yemek sanatı” olarak açıklanmakta ve halk arasında da böyle bilinmektedir. Ben de böyle biliyordum ta ki Gaziantep Üniversitesi Gastronomi bölümünde yüksek lisans yapan bir arkadaşım ile tanışana kadar. Bölümüne aşık, oldukça bilgili ve donanımlı, alanına hâkim, bu ülkeye nasıl faydalı olurumun derdine düşmüş, bu dünyaya veda etmeden evvel arkasında faydalı bir çalışma bırakmak isteyen ve bu uğurda -gördüğüm kadarıyla- canla başla çalışan bir insan…

  Alanım olmadığı için bu konu hakkında aslında yazmak istemiyordum lakin kıymetli arkadaşımla konuşmalarımız neticesinde ondan öğrendiğim bilgileri ve sohbetlerimizi özetleyip kâğıda dökmek istedim. Yani işi bilenin söylediklerini aktarmış olacağım bir bakıma. Zaten arkadaşım da alanı ile ilgili yazılar yazıyor, bilgilerini aktarıyor işin bileni olarak.

  Yazının başında da belirttiğim üzere gastronomiyi ben de yemek bilimi olarak biliyordum. Evet, “yemek bilimi” tanımı da gastronomiyi karşılıyor lakin gastronomi bu kadar sığ değilmiş, bunu öğrendim. Gastronomi, multidisipliner bir alanmış. Arkadaşım ile ettiğimiz sohbetlerde dikkatimi en çok çeken durum da onun derin bir tarih bilgisine sahip olmasıydı. Yemeklerden, mutfaktan bahsederken aslında tarihten bahsediyordu. Tarih ile iç içe anlatıyordu. Medeniyetlerden, savaşlardan, kıtlıktan, dinlerden, tasavvuftan bahsediyordu… Mutfak kültüründen, yemeklerin bir miras olarak gelecek nesillere aktarılmasından, medeniyetlerin birbirlerine olan etkisinden, yaşanan olayların mutfağı nasıl etkilediğinden uzun uzun bahsediyordu.

  Evet, mutfak bir kültürdür. Her toplumun, medeniyetin kendine has bir yemek kültürü; her coğrafyanın kendine has bir mutfağı vardır. Medeniyetler birbirlerinden etkilenseler de her birinin kendine özgü mutfağı, yemekleri bulunmaktadır. Dinlerin, tarikatların yemeğe, mutfağa bakış açılarının dahi farklılık gösterdiğini öğrendim arkadaşımdan. Mevlevilikte mutfak sadece yemeklerin piştiği bir yer değil, dervişlerin çile çektiği, olgunlaştıkları bir yermiş aynı zamanda. Mutfak, içinde çok derin manaların bulunduğu bir yermiş Mevlevilikte…

  Bir toplumun yemek kültürü, mutfağı o toplumun karakterini, yaşayışını göstermektedir. “İnsan, ne yiyorsa odur” sözünün doğruluğuna gönülden inanlardanım. Bu sebeple bir toplumun yediği besinler, o toplumun geleceğini belirler diyorum.

  Arkadaşım ile yaptığımız sohbetlerden çıkardığım bir sonucu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Gastronomi, önemli bir bölüm lakin biz bu önemi henüz anlayabilmiş değiliz. Mutfak kültürümüzü koruyabilmemiz, tarihsel süreç içerisindeki yemek kültürümüzü günümüz ve gelecek ile buluşturabilmemiz, “milli” mutfağımızı koruyabilmemiz ve geliştirebilmemiz, Atalarımızın ve diğer medeniyetlerin nasıl beslendiklerini öğrenebilmemiz için gastronomi bilimine önem vermemiz, bu bilimin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Ancak arkadaşım, bunun önünde çok büyük bir engel olduğunu söylüyor. Bu engel de gastronomi bölümüne alan dışı alımların yapılması. Turizm, gıda mühendisliği, diyetisyenlik gibi alanlardan da gastronomi bölümüne alımlar yapılması, gastronomi bölümü mezunlarının kendi alanlarında yüksek lisans yapamamalarına, kadroya girememelerine neden oluyor. Gerek artan rakip sayısının gerek diğer bölüm öğrencilerinin ALES’te daha avantajlı olmasının bu sonucu doğurduğunu ifade ediyor arkadaşım.

  Umarım tez vakitte gastronomi bölümü ile ilgili elle tutulur çalışmalar yapılır ve bu bölümü okuyan, mesleğine aşık, gelecek vadeden, ülkesi ve insanlık için alanında uzman olarak çalışmak isteyen insanların önü açılır. En azından alan dışı alımlarda bir kota vs. belirlenebilir ve bölümü okuyan öğrenciler de avantajlı konuma geçebilir. Ülkemizde yaşanan üniversite krizinin de çözümü için atılmış bir adım olur belki…

  Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri