- 24 Ağustos 2022 - İlahi Adalet Ve Müslümanlar
- 19 Ağustos 2022 - Kaostan Kozmosa: Adalet
- 16 Haziran 2022 - Ya Komplo Değilse
- 13 Haziran 2022 - The Economist Dergisi Ve Buğday Tarlaları
- 13 Nisan 2022 - Yaşadığımız Çağ: Postmodern Cahiliye Dönemi
- 07 Mart 2022 - Medeniyet Tasavvuru Okulu
- 19 Ocak 2022 - Anlatmanın Tesirli Yolu: Yaşamak
- 05 Ocak 2022 - Çocuklar, Köpekler, Duygular Ve İtidal..
- 22 Aralık 2021 - Hukuk Eğitimi Üzerine Eleştiriler
- 12 Aralık 2021 - İnce Çizgi: Hakikat
- 24 Kasım 2021 - Mezarlardan Yükselen Bahar
- 05 Kasım 2021 - Kelebek Etkisi
- 29 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar ve Neden “MTO”
- 20 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar
- 08 Ekim 2021 - İnsan Biriktirmek
- 27 Eylül 2021 - Büyük Eserler ya da Mühim Meseleler
- 23 Ağustos 2021 - Önemi Anlaşılmayan Bölüm: Gastronomi
- 17 Ağustos 2021 - Şakir'in Zikri:''Bu Da Geçer Ya Hu''
- 19 Temmuz 2021 - Kalem Yahut Defter Olmak
- 05 Temmuz 2021 - Leyleklerin Getirdiği Nesil: Z Kuşağı
- 28 Haziran 2021 - Unuttuk Biz!
- 21 Haziran 2021 - Bir Koruma Tedbiri Olarak “Tutuklama”
- 17 Haziran 2021 - TGM: Twitter Güvenlik Mahkemesi
- 06 Haziran 2021 - Masumiyet Karinesi Nereye Gidiyor
- 24 Mayıs 2021 - Zafer Değil Sefer
- 09 Mayıs 2021 - Marangoz'u Anlamak
- 02 Mayıs 2021 - Baba
- 25 Nisan 2021 - Mescid-i Aksa’yı Gördüm Düşümde
- 18 Nisan 2021 - Bir Toplumun ''Bağışıklık Sistemi'': Aile
- 12 Nisan 2021 - Merhaba Ya Şehr-i Ramazan
- 04 Nisan 2021 - Afet-i Gam
- 28 Mart 2021 - Kur'an Masaya İmamlar Sahaya
- 20 Mart 2021 - Transhümanizm Ve Lgbt
- 15 Mart 2021 - Esaretin Yeni Adı: Teknolojinin Nimeti
- 08 Mart 2021 - Hesap Vereceğiz
- 28 Şubat 2021 - 26 Şubat 1992: Hocalı Katliamı
- 21 Şubat 2021 - Emanet Bilinci
Mustafa Dündar
Doğu Türkistan'da İnsan Olmak
DOĞU TÜRKİSTAN’DA İNSAN OLMAK
3 sene önce Yalova’da İHH ile “İslam Coğrafyasında Güncel Durum” konulu bir program yapmıştık. Bu programda bana sunuculuk görevi verilmişti ve şöyle bir metin hazırlamıştım:
“Ortadoğu’da çocuk olmak, ‘baba Allah rızası için beni bırakma’ demektir.
Ortadoğu’da çocuk olmak ‘Allah’ım sen bana sabır ver, baba beni Allah için bırakma’ demektir.
Ortadoğu’da çocuk olmak henüz yeni doğmuşken cansız bedeninin beton yığınlarının arasından çıkarılmasıdır.
Ortadoğu’da baba olmak; sabah çocuğunu son kez öpmek, daha sevgisine doyamadan onu toprağa gömmektir.
Ortadoğu’da anne olmak, beslenemediği için çocuğunu emzirememek demektir.
Ortadoğu’da insan olmak ise hatırlanmamak demektir.”
Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar karşısında ise;
“Doğu Türkistan’da çocuk olmak, anne sevgisine doyamadan toplama kamplarına yerleştirilmek demektir.
Doğu Türkistan’da çocuk olmak, kendi kültüründen uzaklaştırılıp Çin kültürüne göre yetiştirilmek demektir.
Doğu Türkistan’da çocuk olmak, uyandığında evinde bir Çinli erkek görmek demektir.
Doğu Türkistan’da baba olmak; köle gibi çalıştırılmak, çocuklarından haber alamamak ve eşini evde bir Çinli erkekle bırakmak zorunda kalmak demektir.
Doğu Türkistan’da anne olmak, henüz yeni doğmuş çocuğunu elinden aldıkları için emzirememek demektir.
Doğu Türkistan’da insan olmak ise umursanmamak demektir.” diyorum.
Yıllardır Doğu Türkistan’da Çin; Doğu Türkistanlı Uygur Türk’ü kardeşlerimize sırf Müslüman oldukları için soykırım yapıyor, İslam’a ait ne kadar değer varsa hepsini ortadan kaldırıyor. Köklü tarihi geçmişe sahip olan camiler, türbeler yıkılıyor. İnsanlar kendi kültürlerinden uzaklaştırılıyor, kendilerine yabancı hale getiriliyorlar. Müslümanların İslam’ı özgürce yaşamalarına izin verilmiyor.
Doğu Türkistan’da Müslüman olarak yaşamak neredeyse imkânsız. Namaz kılmak, oruç tutmak, abdest almak, kadınların başörtüsü takması, helal-haram ayrımı yapılması yasak. Müslümanlar domuz eti yemeye zorlanıyorlar. Bunları kabul etmeyen, İslam’a uygun yaşamak isteyenler ise terörist ilan ediliyorlar. Müslüman olarak yaşamak isteyen bu insanlar ya kamplara götürülüyor ya da hapishaneye. Kamplarda da hapishanede de Müslümanlar işkence görüyorlar ve inançlarından vazgeçmeye zorlanıyorlar.
Kamplarda çocuklar Çin kültürüne göre yetiştiriliyor ve İslam’dan, kendi kültürlerinden uzaklaştırılıyorlar. İnsanlar türlü işkencelere maruz kalıyor. Eğitim adı altında Çin kanunları ezberletiliyor ve bu kanunları ezberleyemeyenlere veya kelimeleri yanlış söyleyenlere işkence yapılıyor. Helal-haram ayrımı yapmak yasak kamplarda ve bu ayrımı yapanlar ya öldürülüyorlar ya da ağır işkencelere maruz kalıyorlar. Kısaca kamplarda insanlar İslam’dan uzaklaştırılıyorlar.
Çin’in isteklerini yerine getirmeyen, Müslüman olarak yaşamak isteyenler terörist ilan ediliyor ve cezaevine atılıyorlar. Cezaevlerinde akla hayale gelmeyecek işkence görüyor Müslümanlar. Hücrelere olması gerekenden daha fazla insan yerleştiriliyor ve hücrelerde insanların el ve ayakları kelepçeleniyor. Tuvalet ihtiyacını gidermek için dahi kelepçeler çıkarılmıyor. Tuvalet hücrenin içerisinde ve herkesin yüzü tuvalete dönük yani bir kimse tuvaletini herkesin gözü önünde yapmak zorunda kalıyor. İnsanların banyo yapma imkanları yok ve bu yüzden bitleniyorlar. Kadınlara tecavüz ediliyor ve insanlar burada yazamayacağım daha nice işkencelere maruz kalıyorlar…
Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimizden bazıları oradaki zulümden kaçmayı başarıp Türkiye’ye sığındılar. Amerika, Rusya, Almanya, BAE ya da Suudi Arabistan değil Türkiye’ye sığındılar! Bu insanların başka ülkelere değil de Türkiye’ye sığınmaları tevekkeli değil. Türkiye, mazlumların umududur. Türkiye, mazlumların sesidir. Türkiye, İslam’ın son kalesidir. Türkiye, Türkiye’den büyüktür! Doğu Türkistanlılar, Türkiye’yi ikinci vatanları olarak görüyorlar. Türkiye’de canlarına bir zarar gelmeyeceğinden eminler, seslerini daha gür duyurabileceklerini düşünüyorlar. Türkiye’deki Müslüman kardeşleri ile omuz omuza vererek Çin’in zulmüne son verebileceklerini düşünüyorlar.
Son günlerde ailelerinden haber alamayan Doğu Türkistanlı Müslümanlar çeşitli illerde eylem yapıyorlar. Bu eylemlere destek veren bir avuç insan var onun haricinde ne yazık ki kimsenin kulağı duymuyor. Ağzından “Türk” kelimesini düşürmeyen (bazı) insanlar Uygur Türklerini görmüyor, ağzını her açtığında “İslam”dan bahseden (bazı) insanlar Doğu Türkistan’daki Müslümanların sesini duymuyor, her fırsatta “insan hakları”ndan dem vuran (bazı) insanlar Doğu Türkistan’daki insanlara sırtını çeviriyorlar. Bu mazlum Müslümanlara destek vermek şöyle dursun geçtiğimiz günlerde ailelerinden haber almak isteyen bu insanların eylem yapmalarına izin verilmedi. Son olarak Kayseri’de geçen gün bir cami önünde eylem yapan Doğu Türkistanlılar çekiştirilerek uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bu görüntüler hem bizim hem de Türkiye’ye sığınmış olan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin canını çok yaktı.
Bu insanlar Türkiye’de konuşamayacaksa nerede konuşacak, tepkilerini Türkiye’de gösteremeyecekse nerede gösterecek? Çin, Müslümanlara işkence, katliam, zulüm uyguluyor. Bizler bu zulmün karşısında dimdik durmalıyız, kadınların toplu tecavüzlerine, insanların onurlarının ayaklar altına alınmasına, çocukların ailelerinden koparılmasına, işkenceye, zulme “dur” demeliyiz. Bunu diyemiyorsak en azından bu insanların seslerini kısmamalıyız, eylemlerine engel olmamalıyız.
Çin’in zulmüne ortak olamayız biz, olmamalıyız! Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi susturarak, onları engelleyerek bu zulme ortak oluyoruz. Bunun vebali çok büyük! Biz, dünyayı ayağa kaldırmalıyız! Çin’de Doğu Türkistanlı Müslüman Türklere soykırım yapılıyor. Susamayız!
Gecemiz gündüzümüz Doğu Türkistan olmalı!...
Doğu Türkistan ikinci Endülüs olmadan bir şeyler yapmalı!...
5 Yorum
Suzan Dündar
14 Şubat 2021Ferhat Karaboğa
14 Şubat 2021Muhsin Sazak
14 Şubat 2021Osman KARTUN
14 Şubat 2021Sadiz
15 Şubat 2021