Mustafa Dündar

Çocuklar, Köpekler, Duygular Ve İtidal..

            ÇOCUKLAR, KÖPEKLER, DUYGULAR VE İTİDAL

  Geçtiğimiz haftalarda küçük bir kız çocuğuna köpek saldırmıştı. Bu ilk değildi ve son da olmayacak muhtemelen. Saldırının ardından hemen Yüce Twitter Divanı toplandı ve konuyu değerlendirmeye başladı. Divandaki kimi üyeler köpeklerin itlaf edilmesi gerektiğini söylerken kimileri de çocukların tek başına sokağa çıkmaması gerektiğini belirtti. Kimi üyeler ise köpeklerin de tıpkı insanlar gibi sokaklarda özgürce dolaşma haklarının olduğunu, onların bu haklarının engellenmemesi gerektiğini ifade etti. Olan olmuştu, ilk değildi ve son da olmayacaktı…

  Toplum olarak sorunlara kalıcı çözümler üretemememizin nedeni daima duygularımızı ön planda tutmamız. Anlık duygu patlamalarıyla tepki verdiğimiz olayları, anlık olarak da unutuyoruz. Mesela şu an çoğu kişinin aklında köpek saldırıları, mağdur olan insanlar yok ta ki yeni bir saldırı yaşanana kadar. Hal böyle olunca bu soruna bir çözüm de bulamıyoruz. Bulsak da günü kurtarmaya yönelik, sakat çözümler oluyor. Çözüm bulabilmek için evvela sorunu tanımak, sorunun kaynağına inmek, çağı tanımak, kavramlarımız ile düşünmek ve itidalli hareket etmek mecburiyetindeyiz. Ontolojik hiyerarşiye isyan edilen bir çağda yaşanan olaylara evrensel çözümler sunabilmek için her şeyden önce kendi kavramlarımızı üretmek, kendi kavramlarımızla düşünmek ve hareket etmek büyük önem arz ediyor. Zira kendimiz ol/a/maz ve kendimiz düşün/e/mezsek farklı ideolojilerin tahakkümü altına girmeye mecbur kalırız ki örneklerini günümüzde de yaşamaktayız.

  Toplum olarak olaylara bir türlü itidalli yaklaşamıyoruz. Sürekli duygularımızla hareket ediyoruz. Bu durum oldukça tehlikeli. Zira bir toplumu yönlendirmenin en kolay yolu, topumun duygularını manipüle etmektir. Evet, insan olarak hepimizin duyguları var lakin bazı durumlarda duygularımızın tahakkümünden sıyrılıp mantık çerçevesinde, itidalli hareket etmeliyiz. Eğer duygularımızın bizi yönlendirmesine izin verirsek, duygularımızı yönlendirenler kolaylıkla bizi de yönlendirebilir. Farkında olmadan kabul etmememiz gereken şeyleri bize kabul ettirebilir. Sonradan başımızı ellerimizin arasına alır ve bir “ah!” çekeriz ama iş işten geçmiş olur. Şöyle geçen on yıla dönüp bir bakarsak bu durumu yaşadığımızı görürüz.

  Köpek küçük çocuğa saldırdı, görüntüler sosyal medyada yayıldı ve ardından tepkiler geldi. Sonrasında ise bu soruna tez zamanda bir çözüm bulunacağına dair bir açıklama yapıldı. Açıklamanın ardından köpeklerin eziyet edilerek toplatıldığına dair görüntüler paylaşıldı sosyal medyada. Köpeklerin korku dolu gözlerle görevlilerden kaçtıkları ve çevredeki insanlara sığındıkları görüntüler… Bu sefer de Yüce Twitter Divanı’nda nasıl böyle bir şey yapılabilir diye tartışmaya başladı üyeler. Bu durumun hemen düzeltilmesi gerektiğini söylediler. Ardından bu duruma da el atılacağına ilişkin bir açıklama yapıldı. Yine duygularımızla hareket ettik. Yine itidalli düşünemedik ve hareket edemedik. Maalesef…

  Köpek saldırılarından dolayı birçok kişinin, özellikle de çocukların canı yandı. İnsanlarda tamiri zor travmalar oluştu. Bu ciddi bir sorun. Gerek sokak köpekleri gerekse de tasması çözülmüş sahipli köpekler insanlar ve özellikle çocuklar için ciddi bir tehlike. Bir çözüm bulunmalı. İnsanı, tanrı konumuna yükselten ve şimdi de hayvanlar ile insanları aynı statüye getirmek isteyen “ontolojik hiyerarşi” karşıtlarına rağmen bir çözüm bulunmalı. Çözüm bulurken de duygularımızla değil, itidalli hareket etmeliyiz. Zira kalıcı bir çözüm ancak ve ancak bu şekilde bulunabilir.

  Peki çözüm nedir?

  Birçok öneri sunulabilir lakin köpeklerin itlaf edilmesi veya eziyet edilerek toplatılması ya da toplatıldıktan sonra onlara eziyet edilmesi asla ama asla bir çözüm değildir! Zira yer ile gök arasındaki bütün varlıklar bize emanettir. Emanete zulmetmek bizim kitabımızda yazmaz! Bizler rüzgârın geliş açısından, göç yollarına kadar ince hesaplamalar ile kuşlar incinmesin, zarar görmesin diye son derece estetik kuş evleri yapan ecdadın torunlarıyız. Bunu zihnimize kazımalıyız. Hamasi söylemlerin ötesinde yaşayarak tanıtmalıyız ecdadımızı, tarihimizi… Çocuklar da bize emanet, köpekler de. Tıpkı tabiatın bize emanet olduğu gibi… O halde emanetlere en iyi şekilde sahip çıkmalıyız. Çocukların mağdur edilmediği, köpeklerin zarar görmediği ve “emanet” olarak sahiplendikleri hayvanları sokakta başıboş bırakanların cezasız kalmadığı bir düzen kurulabilir diye düşünüyorum. Bu kişilerin ceza alması zannediyorum “hayvan severlerin” zoruna da gitmeyecektir. Zira bir hayvana yapılacak en büyük kötülük, onu sahiplendikten sonra sokağa terk etmek olacaktır.

  Sokak köpekleri özelinde konuşacak olursak itlaf etmeden ya da kısırlaştırıp tekrar sokağa bırakmadan da bu köpeklerin, insanlara zarar vermelerinin önüne geçilebilir. Burada idareye büyük iş düşüyor. Şayet idare bu yükün altından kalkamıyorsa hayvan severlerin bağışları ile kurulacak barınaklarda hayvanların rahat bir şekilde beslenebileceği, tabiatına uygun hareket edebileceği, insanların istediği vakit gidip görebilecekleri ve sevebilecekleri bir ortam oluşturulabilir. Bir çözüm olabilir mi, olabilir. Bu şekilde hayvanlar da zarar görmemiş olur, çocuklar da. Ontolojik hiyerarşiye isyan eden güruhun da duygularımızı manipüle ederek bizleri yönlendirmesinin bir nebze önüne geçmiş oluruz.

  Bu konu üzerinde ciddi çalışmalar yapılmalı, ilgililerin bir araya geleceği komisyonlarda kendi kavramlarımızla kalıcı ve evrensel çözümler bulunmalı!

  Vesselam.

1 Yorum

İbrahim DÜNDAR

İbrahim DÜNDAR

05 Ocak 2022
Güncel bir konuya değinmişsin Mustafa. Bu yazıyı okuyan herkes kendine bir pay çıkarmalı. Ellerine sağlık.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri