Mustafa Dündar

Büyük Eserler ya da Mühim Meseleler

            BÜYÜK ESERLER ya da MÜHİM MESELELER

            Fena bir hastalığa yakalandık…

            Bu hastalık, tedavi edilmezse bizi öldürecek. Belki de çoktan öldük fakat toprak atanımız olmadığı için uyuduğumuzu zannediyoruz.

İster kabul edelim ister etmeyelim ama ortada ciddi bir problem var. Nicelik ve nitelik konusunda sağlıklı bir ayrım ve tercih yapamıyoruz. Büyük eserler inşa ederken mühim meseleleri ihmal ediyoruz!.. Devlet büyüklerimiz başta olmak üzere hiç kimsenin ciddiye almadığı bu problem, kanser gibi her tarafımızı sarmış durumda ve sarmaya da devam ediyor. “Ruhuna Fatiha” denilecek kıvama geliyoruz yavaş yavaş.

Özellikle son dönemlerde nicelik ile nitelik arasında doğru orantı varmış gibi hareket ediyoruz. Niceliğe olağanüstü önem verirken niteliğin de kendiliğinden artacağını zannediyoruz. Ancak zannettiğimiz gibi olmuyor. Niceliği bu kadar önemseyince haliyle niteliği ihmal ediyoruz ve bize, kendi ellerimizle yaptığımız imha araçları kalıyor.

            Büyük eserler yaparken mühim meseleleri ihmal ediyoruz ve bu gidişle ihmal ettiklerimiz vakti gelince bizi imha edecek!.. Gençleri, eğitimi, sağlığı, kültürümüzü, geleceği… ihmal ediyoruz!

Mesela, her ilde üniversiteler açıldı. Öyle zannediyorum ki her yere üniversite açınca Türkiye’nin önünü açacak çok sayıda aydın yetiştireceğiz, Türkiye eğitimde şahlanacak, Türkiye’yi kimse tutamayacak diye düşünüldü… Sonuç ise hüsran. Üniversitelerin, üniversitelerde verilen eğitimin hali ortada. Peki, her yeri üniversite ile doldurmak yerine olanları güçlendirseydik, sağlam bir eğitim sistemi oluştursaydık, idealist nesiller yetiştirmeye odaklansaydık, herkesi üniversite okumaya zorlamasaydık, kendini inandığı davaya adamış akademisyenler yetiştirseydik, Türkiye’nin önünü açacak, her türlü çıkar ilişkisinden uzak aydınlar yetiştirseydik kötü mü olurdu? Şu an ülkemiz gelecek tasavvuru olmayan, hayattan bıkmış, boş yere okuduğunu düşünen üniversite mezunu işsizlerle dolu. Üniversite artık gençlere, öğrencilere bir şey ver/e/miyor. Eskiden yine insanlara bir şeyler katar, ufkunu açarmış insanların üniversite. Şimdilerde o da yok. Bu durum gençlerin değil, bu sistemi inşa edenlerin ayıbı…

            Her yere İmam hatip liseleri açıldı. Zannedildi ki böyle olunca çok sayıda şuurlu Müslümanlar yetişecek. Sonuç ise yine hüsran. Kimse kimseyi kandırmasın, hatalarımızı halının altına süpürmeyelim! Hatalarımızla yüzleşelim, yüzleşelim ki hatalarımızdan dönebilelim ve zararımızı tazmin edebilelim… Her yere açılan imam hatip liseleri ile birlikte üniversitelerde olduğu gibi imam hatip liselerinde de nitelik düştü ve deizm, ateizm gençler arasında hızla yayılmaya başladı. Halbuki sınırlı sayıda imam hatip olsaydı ve gerçekten isteyenler gitseydi; kaliteli bir eğitim verilseydi ve bu ülkenin önünü açacak kişiler yetişseydi kötü mü olurdu? Belki de bu ülkenin önünü açacak gençleri, niceliği tercih ederek heba ettik…

            Her yere cami inşa edildi, devasa büyüklükte camiler… Peki, İslam ne kadar yaşanıyor taşı toprağı cami olan ülkemizde? Her yeri cami ile doldurmak İslam’ı tam manasıyla yaşamak ya da çok iyi bir Müslüman olmak demek midir? Her yere cami yapmak mı önemli yoksa İslami şuura sahip, İslam’ı yaşayan, Allah’ın emirlerini korkmadan vatandaş ya da devlet başkanı fark etmeksizin söyleyebilen insanlar yetiştirmek mi?

“Adalet Sarayı” ismi ile çok büyük binalar yapıldı. Büyük binalar yapıldı ama halkın yargıya duyduğu güven, ülkemizdeki adalet sistemi ortada… Haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, ahlaksızlık, adam kayırma, adaletsizlik artıyorsa bir toplumda, o toplum, büyük “adalet sarayları” ile mi ayakta durur yoksa sağlam bir hukuk mantığı, hukuk sistemi oluşturularak mı? Büyük adliyeler inşa ederek adaleti tesis edebileceğimizi düşündük ama niteliği, niceliğe kurban verdiğimizi yine fark edemedik…

            Her yere hastaneler, devasa büyüklükte hastaneler yaptık ama sağlık sistemi, ülkemizde tıp biliminin hali ortada. Ne doktorlar hayatından memnun ne de tıp alanında elle tutulur bir gelişme var. Evet, geçmişe göre hastalar biraz rahatladı ama tıp biliminin gelişmesi ya da sağlık alanında ilerlemek sadece hasta memnuniyeti ile ölçülemeyecek kadar mühim bir mesele. Çok değil, geçtiğimiz günlerde bebeklere yanlışlıkla Kovid aşısı vurulduğunu söyledi bir sağlıkçı. Geldiğimiz nokta bu işte! Yanlışlıkla insan hayatı ile oynuyoruz!.. Ülkemizde henüz “aşı”yı bile artısı ile eksisi ile tam olarak, bilimsel olarak tartışamıyoruz. Nicelik, sağlıkta da niteliğe galip geldi…

            Her zaman için niceliğin, niteliğin önüne geçmemesi gerektiğini savundum ve savunuyorum. Görev aldığım çeşitli vakıf ve STK’larda da bunu dile getirmişimdir. Çok kişi ile çok sayıda niteliksiz programlar yapmaktansa az kişi ile az sayıda nitelikli, ses getiren, soluk getiren programlar yapmayı yeğlerim.

            Çok sayıda hastaneye sahip olmakla tıp alanında ilerlenmiyor, büyük adliyeler yaparak adalet tesis edilmiyor, her yeri büyük camiler ile doldurarak en iyi Müslümanlar olunmuyor, her yere üniversiteler açarak “aydınlar” yetiştirilemiyor…

Bir sorun var!..

Büyük eserler yaparak kurtulacağımızı zannediyoruz. Büyük eserler yapalım ama büyük eserler yaparken de mühim meseleleri ihmal etmeyelim yoksa yaptığımız eserlerin de bir manası kalmayacak!..

Nicelik artınca nitelik kendiliğinden artmıyor. Bunu fark etmemiz lazım artık… Bu nitelik mevzusunu başta devlet büyükleri olmak üzere hepimizin dert edinmesi lazım… Niteliği, niceliğe kurban vermeye devam edersek niteliksiz eserlerimiz arasında boğulup gideceğiz, aciz insanlar gibi!..

Vesselam.

           

           

 

           

3 Yorum

Ahmet SAZAK

Ahmet SAZAK

27 Eylül 2021
Çok güzel ve yerinde tespitlerde bulunmuşsun. İnşallah toplumun büyük kısmı da aynı çizgiye gelirde bu yanlışlardan kurtuluruz. Bu güzel yazım için teşekkür eder,başarılar dilerim.

Muhsin Sazak

Muhsin Sazak

27 Eylül 2021
Kesinlikle katılıyorum. Eğitimin verimli olması okul sayısının çokluğu değil tecrübeli donanımlı eğitmen kadrosu ile alakalıdır. Aynı şekilde hastane hizmetleri de bilgi birikimi ve tecrübe sahibi doktorlarla daha iyi seviyede yürütülür. Keza islamiyetin sevdirilmesi geniş kitlelere yayılması cami çokluğundan ziyade bilgili erdemli hafızlarımız ve din görevlilerimizin sayesinde daha başarılı olacaktır.

Sadiz

Sadiz

28 Eylül 2021
Bu çok önemli ve güncelliğini asla yitirmeyecek bir konu ülkemiz için umarım yöneticilerde popülist siyaset yapmayı bırakır ve ülkemiz ve halkımız için doğru adımlar atarlar

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri