Mustafa Dündar

Leyleklerin Getirdiği Nesil: Z Kuşağı

          LEYLEKLERİN GETİRDİĞİ NESİL: Z KUŞAĞI

  Son yıllarda hemen hepimiz en az bir kez duymuşuzdur “Z kuşağı”nı. Televizyonlarda, sosyal medyada sürekli duyduğumuz; siyasetçilerin artık dilinden düşürmediği bu “Z kuşağı” genellikle 90’ların sonunda ya da 2000’den sonra doğmuş insanları ifade etmek için kullanılıyor.

  Evet, Z kuşağı olarak isimlendirilen nesil de insan… Onların Z kuşağı olarak adlandırılması insan oldukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bazılarımız onlara insandan farklı bir canlıymış gibi davranıyor. Bu durum son derece onur kırıcı. Yani onlar insan değil, Z kuşağı gibi bir algı olduğundan bahsedebiliriz kanaatimce. İşte tam da bu noktada Z kuşağı ile ilgili tartışmaların sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için Z kuşağının da insan olduklarının farkına varmamız gerekiyor. Biz bu insanları bir harfe sığdırarak üzerlerinden tanımlamalar yapıyor, bu insanların sürekli haksız olduklarını söylüyor ve şikayet ediyoruz…

  Yetişkinler yani şu an 40 yaş ve üzeri olan insanlar yani Z kuşağını yetiştirmiş olanlar bu nesilden son derece rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Bu duruma bir türlü anlam veremiyorum. Z kuşağı sanki uzaylılar tarafından özel yetiştirilmiş ve Türkiye’ye gönderilmiş ya da leylekler ağızlarındaki bezlere sarılı Z kuşağını geçerken Türkiye’ye bırakmış gibi davranıyorlar. Bu nesil, şu an şikâyet edenler tarafından yetiştirilmiş olan nesildir. Bu sebeple ben şu an yetişkinlerin üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmeden Z kuşağından şikâyet etme haklarının bulunmadığını düşünüyorum.

  Yetişkinler, Z kuşağından şikâyet ederken siyasetçiler de kendilerine oy toplamak için Z kuşağını kullanıyorlar. Yaşları itibariyle bir noktada yönlendirmeye müsait olan bu insanların siyasetçilerin gözünde “oy” olarak göründüğü kanaatindeyim. Şu an siyasetçilerin ciddi manada, samimi bir şekilde Z kuşağı olarak adlandırılan insanların sorunlarına eğildiklerini düşünmüyorum.

  İşsizlik, bu kuşağın en muzdarip olduğu konu mesela… Mamafih işsizlik sorununa ilişkin çözüm odaklı ciddi bir çalışma yapıldığı kanaatinde değilim. Sınavdan sınava giren bu kuşak, iş sahibi olmak istediklerini dile getirdiklerinde bu insanlara tekrar sınava girmeleri gerektiği söyleniyor. En yüksek puanı dahi alsa atanamayan insanlar dert yandıklarında tatmin edici cevaplar almak şöyle dursun siyasetçiler tarafından dikkate dahi alınmıyorlar. Hal böyle olunca herkes yurtdışına çıkma hayali kuruyor…

  Ülkesinden gitmek isteyen insanlara ben kız/a/mam. Asıl kızılması gereken bu insanları ülkesinden gitmek zorunda bırakanlardır. (Bu noktada genel kanaatimi ifade ettiğimi, herhangi bir kimseyi yahut partiyi itham etmediğimi de belirtmek isterim.) Bir ülkeyi yaşanılamaz hale getiren yetişkinler yüzünden ülkesinden gitmek isteyen gençlere kızmanın manası yok. Kaldı ki Z kuşağı olarak adlandırılan insanlarda, ülkesinde kalması halinde bir şeyleri düzeltmek için çalışma imkanının kendisine verileceği inancı da kalmamış durumda. Yani “ben ne yaparsam yapayım yine yüksek makamlardaki insanlar ya da yüksek makamlarda tanıdığı olan insanların dediği olacak” gibi bir kanaate sahipler. Acı bir durum ama maalesef gerçekler böyle. Buna inanmak istemeyenlerin, dilinden düşürmedikleri Z kuşağı ile bir kez olsun sohbet etmesini tavsiye ederim.

  Z kuşağı aşağı Z kuşağı yukarı sürekli onlara kızıyor, “geleceğimizi bu kuşağa mı bırakacağız” gibi cümleler kuruyor yetişkinler lakin kendilerinin Z kuşağına nasıl bir dünya bıraktılarını hiç düşünmüyorlar. En basit örneği müsilaj, Marmara denizinin gelmiş olduğu hal… Doğayı katlediyoruz… Rant, para uğruna çok kızılan Z kuşağının hayatını mahvediyoruz. Her yer beton bloklarla dolu. Üst üste yığılmış apartmanlar ağaçtan, yeşillikten, doğadan, komşuluktan bihaber; telefon, tablet, bilgisayarların sanal dünyasında kaybolan nesiller yetişmesine sebep oluyor…

  Şehirleri aldık Z kuşağının elinden… Eskiden şehirlerin bir ruhu vardı. Biz bu şehirlerin ruhunu katlettik… Ruhsuz şehirlerden ruhsuz insanlar yetişiyor… Çocukların, gençlerin artık ufkunun dar olduğu ifade ediliyor. Başını kaldırıp göğe baktığında bulutu değil, balkonları gören çocukların ufkunun geniş olması nasıl beklenir?

  Herkes şikâyet ediyor lakin kimse kendine dönüp bakmıyor. Z kuşağı olarak ifade edilen insanları ciddiye alıp çalışan, çabalayan çok az insan görüyorum. Bu insanların birçoğu münferit olarak çalışmalar yapıyor. Toplu olarak yapılan çalışmalara ise verilebilecek en güzel örnek Yusuf Kaplan’ın öncülüğünde kurulan Medeniyet Tasavvuru Okulu’dur. Z kuşağından şikâyet etmek yerine bir hikâye inşa ediyor Medeniyet Tasavvuru Okulu… Artık bu nesilden şikâyet etmeyi bırakmalı, onları anlamaya çalışmalı ve onlar için bir şeyler yapmalıyız.

  Tekrar söyleyelim, Z kuşağı olarak ifade edilen nesil de insan. Onlardan şikâyet edenler aslında kendilerinden şikayetçi oluyorlar çünkü bu kuşağı leylekler bırakmadı bu topraklara. Belki de geçmişten beri olduğu gibi yetişkinler kendi hatalarını görmemek yahut üstünü örtmek için bu kuşağın leylekler tarafından Türkiye’ye bırakıldığına inanmak istiyorlar…

  Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri