Mustafa Dündar

Mezarlardan Yükselen Bahar

          MEZARLARDAN YÜKSELEN BAHAR

“Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır”

           

  Bir “öncü şahsiyet”imizi daha asıl vatanına uğurladık…

  Yaşarken kıymet bil/e/memek gibi bir huyumuz var. Üstad Sezai KARAKOÇ’u da bu huyumuza kurban ettik. Hayatta iken dikkate almadığımız, yalnız bıraktığımız, fikirlerini okuyup anlamaya çalışmadığımız Sezai Karakoç vefat ettikten sonra hepimiz “eyvah!” dedik. Birçoğumuz Üstad sağ iken neden ziyaret etmediğini sorguladı, bazılarımız ziyareti ertelediği için pişmanlık duydu, kimimiz de “nasıl olur da böyle bir insandan bihaber yaşayabilirim”in hesabını yaptı.

  Üstad vefat etti, evet, ama geride fikirlerini bıraktı. Bize ölüm gibi göründü lakin asıl şimdi yaşamaya başladı üstad.... Onunla tanışmak, onu ziyaret etmek, fikirlerinden istifade etmek hala mümkün. Umarım Nuri PAKDİL’de, Necip Fazıl’da olduğu gibi sadece ölüm yıl dönümünde, yılda bir kez şiirlerinden kesitler paylaşmak suretiyle hatırlamayız KARAKOÇ’u da. Zira en çok yaptığımız şey kıymet verir gibi görünüp unutmak…

  Yalnızdı Üstad. Böyle bir sistemde yaşamaktansa, yaşamamayı yeğlerim dercesine yalnızdı. Hakikat için çabalıyor, yazıp çiziyordu. Peki ne kadar karşılık buluyordu? Sorgulanabilir lakin insanlar anlamıyor diye ya da hiçbir şey değişmiyor diye köşesine çekilip oturmuyordu. Mücadele ediyor, üzerine düşeni yapıyordu. Zira Müslüman üzerine düşeni yapmakla mükelleftir gerisi Allah’ın takdiridir. Başka bir ifade ile Müslüman zaferden değil, seferden sorumludur. Seferini gerçekleştiriyordu KARAKOÇ. Mükafatını şimdi görecek inşallah…

  Mütefekkirler, mücadeleci insanlar ve insanlık için kendinden fedakarlık yapanlar, “edebiyat” yapılmayacak kadar büyük insanlardır. Mamafih Osmanlı Devleti meselesinde nasıl sözlerimiz hamasetten ileri geçmiyorsa, fikir insanlarımız hakkında da edebiyat yapmaktan öteye geçemiyoruz. Tabiri caizse öncü şahsiyetlerimizi edebiyata malzeme yapıyoruz. Halbuki fikir adamlarımızı, öncülerimizi anlamak; onların dertleri ile dertlenmek daha karlı olmaz mı? Necip Fazıl’dan şiirler okuyarak milli / manevi duygularımızı -tabiri caizse- şişirmek yerine onu anlamış olsaydık, derdinin mirasçısı olsaydık böyle olur muyduk? Kudüs Şairi’mizin güzel mısralarını paylaşırken aynı zamanda o mısraları anlamaya çalışsaydık Kudüs bu halde olur muydu? KARAKOÇ’u salt edebiyat yapmak için kullanmak yerine çektiği çileye ortak olsaydık…

  Velhasıl bir öncü şahsiyetimizi daha uğurladık.

  Öncü şahsiyetleri “öncü” yapan nedir peki? Nedir onları bu denli kıymetli kılan?

  Zannediyorum duruşları, bakışları, davaları, mücadeleleri, tevekkülleri ve tefekkürleri. Müslümanca bir duruş, Müslümanca bir bakış, Müslümanca bir mücadele… Hülasa İslam davasının neferleri olmaları ve bulundukları her ortamda, mevkide, makamda sadece ama sadece yapması gerekenleri yapmaları. Boksör, şair, yazar, siyasetçi… ne olursa olsunlar en önce Müslüman olduklarının bilincinde olan ve buna uygun hareket eden insanlar ancak “öncü şahsiyet” olabiliyor. İşte o zaman mezarlarından bir bahar yükseliyor ve öldükten sonra dahi dünyayı yaşanabilir kılacak fikirler, değerler bırakabiliyorlar…

  Bizlerin payına düşen nedir peki?

  Öncü şahsiyetlerimizi tanı/t/mak ve -en mühimi- onları anlamak! Diriliş nesli için, İslam’ın dirilişi için çalışan Sezai KARAKOÇ Üstadı anlamadan onun bıraktığı mirasa sahip çıkamayız. Evvela derdini anlamalıyız ve attığı adımları takip etmeli, nasihatlerine kulak vermeliyiz…

  Ne diyordu Üstad;
“Amacımız İslam âleminin dirilişidir, hareketidir. Bu harekete sahip çıkın, bu hareketi büyütün, geliştirin! Siyasetçiler size tabi olacaktır. Yoksa, böyle gücünüz olmazsa, siyasetçi sizi okşar fakat hiçbir zaman size itibar etmez, sizin sözünüzü dinlemez.”

  Evvela bu sözleri anlamamız, bu sözlerin ağırlığını omuzlarımızda hissetmemiz ve bu uğurda canla başla çalışmamız lazım. Yine Üstadın dediği gibi, “umudumuzu kaybetmeden” çalışmamız lazım. Zira en büyük felaket umudumuzu yitirmektir. Eğer böyle yapmazsak, Üstadı sadece ölüm yıldönümünde birkaç mısra ile anarsak hiçbir anlamı kalmaz yaptığımız işin!

  KARAKOÇ’a ve “hakikate” ermiş diğer öncü şahsiyetlere rahmet olsun. Yaşayan öncülerimize Allah hayırlı, imanlı, sağlıklı ömürler versin…

  Yaşayan öncülerimizin kıymetini hayattayken bilmek ve tüm öncülerimizin fikirlerinden istifade edebilmek duasıyla…

  Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri