Mustafa Dündar

Hesap Vereceğiz

HESAP VERECEĞİZ

Bu yazdıklarım evvela kendime verdiğim bir nasihattir. Şairin de dediği gibi “Sözü önce söyleyeyim özüme / Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım” diyorum. Çuvaldızı kendimize iğneyi başkalarına batırmamız gerekiyor. Ortada bir sıkıntı varsa bunun müsebbibini uzakta değil evleviyetle kendi içimizde aramalıyız. 

Elbet bir gün öleceğiz. Bizim de selamızı verecekler, namazımızı kılacaklar. Biz de beyaz kefene sarılacağız. Ne kadar uzak geliyor değil mi insana? Bizi de tekbirler eşliğinde derince kazılmış bir çukura koyacaklar. Üzerimize tahtalar yerleştirecekler siper olarak, direkt toprak üzerimize gelmesin diye ve başlayacaklar toprak atmaya. Toprağı ilk atanlar bizi en çok seven insanlar olacak sonra herkes küreği almak için sıra bekleyecek. En son herkes görevimizi ifa ettik diyerek eve gidecek…

Mutlaka ama mutlaka bir gün öleceğiz. Ölümsüzlüğü arayanlara inat öleceğiz. Bunu ben demiyorum, Allah diyor. Enbiya suresi 34 ve 35. ayetler gayet açık: 

“Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?

Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz.”

Öleceğiz ve yine Allah’a döneceğiz. Hesap vereceğiz. Yediğimiz bir yemek için bile hesap öderken dünya hayatımızın hesabını vermeyeceğimizi düşünmek olmaz. 

Yaşadığımız her günün, her saatin, her anın, gençliğimizin, yaşlılığımızın hesabını vereceğiz. Yaptığımız her işten hesaba çekileceğiz. Ağzımızdan çıkan her harfin hesabını vereceğiz. Sadece yaptıklarımızın, söylediklerimizin de değil; yapmamız gerekirken yağmadığımız her işin, söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözün hesabını vereceğiz. 

Ne kadar dehşet verici! 

Söylememiz gereken o kadar çok söz var ki! 

Yapmamız gereken o kadar çok iş var ki!

Aynı zamanda söylemediğimiz o kadar çok söz ve yapmadığımız o kadar çok iş var ki!..

Geçirdiğimiz her anın hesabını verecek olmak çok ürkütücü değil mi? Boşa geçen her dakika… Zaman, güneşin altında kalmış buz gibidir. Ne zaman erdiğinin farkına bile varmayız.

Mesela televizyon karşısında bize hiçbir faydası olmayan diziler ve tartışma programları ile geçirdiğimiz onca saatin hesabını nasıl vereceğiz? Faydalı bir iş ile iştigal etme, kendimizi geliştirme, insanlığa faydalı olacak fert olma imkânımız varken biz hangi geçerli sebebe dayanarak saatlerce beynimizi, kendimizi âtıl halde bırakıyoruz?

Yapmamız gerekirken yapmadığımız her işin hesabını verecek olmamız… Korkutmuyor mu sizi? Mesela bir öğrenci bir saat daha fazla çalışıp insanlığa daha faydalı biri olabilecekken çalışmadığı o bir saatin hesabını nasıl verecek? Netflix’i eleştiriyoruz son günlerde. Ahlakı yozlaştıran, eşcinselliği teşvik eden diziler filmler var diyoruz. Kınayalım diyoruz. -Zaten bizim en fazla yaptığımız iş kınamak, ötesine bir türlü geçemiyoruz!- Şimdi soruyorum; zamanında böyle bir platform içerisinde yer alabilecekken uzak durup kendi kültürüne, örfüne uygun içerik üretmeyen ya da bu platforma alternatif üretebilecek kabiliyette olup da buna yanaşmayan insanlar bunun hesabını nasıl verecek? Böyle insanları teşvik edebilecek, finanse edebilecek konumda olup da bunu yapmayanlar nasıl hesap verecek? Unutmayalım yapmamız gerekirken yapmadığımız her işin de hesabını vereceğiz!..

Söylediğimiz her sözün hesabını verecek olmak tüyler ürpertici. Düşünmeden konuştuğumuz zamanlar, dilimizle kırdığımız kalpler, malayani konuşmalar… Bundan daha korkunç olanı ise söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekilecek olmamız. Uykularımızın kaçması lazım! Sırf koltuğundan olmamak için, sırf liderine ters düşmemek için haksızlık karşısında susanlar nasıl hesap verecek? Sırf birilerine iyi görünmek için, birilerinin kalbi kırılmasın diye Allah’ın emrini ve rızasını ikinci plana atarak iki kelam etmekten imtina edenler nasıl verecek bunun hesabını? Bizler en yüksek perdeden haykırmamız gereken haksızlıklar karşısında suspus olmanın hesabını nasıl vereceğiz?

Hayrı konuşmamız gerekirken sustuğumuz, hakkı müdafaa etmemiz gerekirken başımızı önümüze eğdiğimiz, Müslümanlara yapılan zulümleri görmezden geldiğimiz, insanlığa daha faydalı olabilecekken çalışmayıp yattığımız günlerin hesabını nasıl vereceğiz?

Evet bir gün mutlaka öleceğiz, selamız verilecek, namazımız kılınacak. Madem ki öleceğiz, madem ki Allah’a döndürüleceğiz o halde bu gelip geçici dünya hayatı için hesabını veremeyeceğimiz işler yapmaya ne gerek var? 

Biz şairin dediği gibi her neyi yaparsak Allah için yapalım. Konuşmamız, susmamız, eylemlerimiz, sohbetimiz, ilişkilerimiz, hülasa her şeyimiz Allah için olsun, O’nun emirlerine ve rızasına uygun olsun. İşte o zaman yeryüzü yaşanılabilir hale gelir. 

Vesselam.

1 Yorum

İBRAHİM  DÜNDAR

İBRAHİM DÜNDAR

08 Mart 2021
Allah senden razı olsun oğlum.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri