- 24 Ağustos 2022 - İlahi Adalet Ve Müslümanlar
- 19 Ağustos 2022 - Kaostan Kozmosa: Adalet
- 16 Haziran 2022 - Ya Komplo Değilse
- 13 Haziran 2022 - The Economist Dergisi Ve Buğday Tarlaları
- 13 Nisan 2022 - Yaşadığımız Çağ: Postmodern Cahiliye Dönemi
- 07 Mart 2022 - Medeniyet Tasavvuru Okulu
- 19 Ocak 2022 - Anlatmanın Tesirli Yolu: Yaşamak
- 05 Ocak 2022 - Çocuklar, Köpekler, Duygular Ve İtidal..
- 22 Aralık 2021 - Hukuk Eğitimi Üzerine Eleştiriler
- 12 Aralık 2021 - İnce Çizgi: Hakikat
- 24 Kasım 2021 - Mezarlardan Yükselen Bahar
- 05 Kasım 2021 - Kelebek Etkisi
- 29 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar ve Neden “MTO”
- 20 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar
- 08 Ekim 2021 - İnsan Biriktirmek
- 27 Eylül 2021 - Büyük Eserler ya da Mühim Meseleler
- 23 Ağustos 2021 - Önemi Anlaşılmayan Bölüm: Gastronomi
- 17 Ağustos 2021 - Şakir'in Zikri:''Bu Da Geçer Ya Hu''
- 19 Temmuz 2021 - Kalem Yahut Defter Olmak
- 05 Temmuz 2021 - Leyleklerin Getirdiği Nesil: Z Kuşağı
- 28 Haziran 2021 - Unuttuk Biz!
- 21 Haziran 2021 - Bir Koruma Tedbiri Olarak “Tutuklama”
- 17 Haziran 2021 - TGM: Twitter Güvenlik Mahkemesi
- 06 Haziran 2021 - Masumiyet Karinesi Nereye Gidiyor
- 24 Mayıs 2021 - Zafer Değil Sefer
- 09 Mayıs 2021 - Marangoz'u Anlamak
- 02 Mayıs 2021 - Baba
- 25 Nisan 2021 - Mescid-i Aksa’yı Gördüm Düşümde
- 18 Nisan 2021 - Bir Toplumun ''Bağışıklık Sistemi'': Aile
- 12 Nisan 2021 - Merhaba Ya Şehr-i Ramazan
- 04 Nisan 2021 - Afet-i Gam
- 28 Mart 2021 - Kur'an Masaya İmamlar Sahaya
- 20 Mart 2021 - Transhümanizm Ve Lgbt
- 15 Mart 2021 - Esaretin Yeni Adı: Teknolojinin Nimeti
- 28 Şubat 2021 - 26 Şubat 1992: Hocalı Katliamı
- 21 Şubat 2021 - Emanet Bilinci
- 13 Şubat 2021 - Doğu Türkistan'da İnsan Olmak
Mustafa Dündar
Hesap Vereceğiz
HESAP VERECEĞİZ
Bu yazdıklarım evvela kendime verdiğim bir nasihattir. Şairin de dediği gibi “Sözü önce söyleyeyim özüme / Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım” diyorum. Çuvaldızı kendimize iğneyi başkalarına batırmamız gerekiyor. Ortada bir sıkıntı varsa bunun müsebbibini uzakta değil evleviyetle kendi içimizde aramalıyız.
Elbet bir gün öleceğiz. Bizim de selamızı verecekler, namazımızı kılacaklar. Biz de beyaz kefene sarılacağız. Ne kadar uzak geliyor değil mi insana? Bizi de tekbirler eşliğinde derince kazılmış bir çukura koyacaklar. Üzerimize tahtalar yerleştirecekler siper olarak, direkt toprak üzerimize gelmesin diye ve başlayacaklar toprak atmaya. Toprağı ilk atanlar bizi en çok seven insanlar olacak sonra herkes küreği almak için sıra bekleyecek. En son herkes görevimizi ifa ettik diyerek eve gidecek…
Mutlaka ama mutlaka bir gün öleceğiz. Ölümsüzlüğü arayanlara inat öleceğiz. Bunu ben demiyorum, Allah diyor. Enbiya suresi 34 ve 35. ayetler gayet açık:
“Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?
Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz.”
Öleceğiz ve yine Allah’a döneceğiz. Hesap vereceğiz. Yediğimiz bir yemek için bile hesap öderken dünya hayatımızın hesabını vermeyeceğimizi düşünmek olmaz.
Yaşadığımız her günün, her saatin, her anın, gençliğimizin, yaşlılığımızın hesabını vereceğiz. Yaptığımız her işten hesaba çekileceğiz. Ağzımızdan çıkan her harfin hesabını vereceğiz. Sadece yaptıklarımızın, söylediklerimizin de değil; yapmamız gerekirken yağmadığımız her işin, söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözün hesabını vereceğiz.
Ne kadar dehşet verici!
Söylememiz gereken o kadar çok söz var ki!
Yapmamız gereken o kadar çok iş var ki!
Aynı zamanda söylemediğimiz o kadar çok söz ve yapmadığımız o kadar çok iş var ki!..
Geçirdiğimiz her anın hesabını verecek olmak çok ürkütücü değil mi? Boşa geçen her dakika… Zaman, güneşin altında kalmış buz gibidir. Ne zaman erdiğinin farkına bile varmayız.
Mesela televizyon karşısında bize hiçbir faydası olmayan diziler ve tartışma programları ile geçirdiğimiz onca saatin hesabını nasıl vereceğiz? Faydalı bir iş ile iştigal etme, kendimizi geliştirme, insanlığa faydalı olacak fert olma imkânımız varken biz hangi geçerli sebebe dayanarak saatlerce beynimizi, kendimizi âtıl halde bırakıyoruz?
Yapmamız gerekirken yapmadığımız her işin hesabını verecek olmamız… Korkutmuyor mu sizi? Mesela bir öğrenci bir saat daha fazla çalışıp insanlığa daha faydalı biri olabilecekken çalışmadığı o bir saatin hesabını nasıl verecek? Netflix’i eleştiriyoruz son günlerde. Ahlakı yozlaştıran, eşcinselliği teşvik eden diziler filmler var diyoruz. Kınayalım diyoruz. -Zaten bizim en fazla yaptığımız iş kınamak, ötesine bir türlü geçemiyoruz!- Şimdi soruyorum; zamanında böyle bir platform içerisinde yer alabilecekken uzak durup kendi kültürüne, örfüne uygun içerik üretmeyen ya da bu platforma alternatif üretebilecek kabiliyette olup da buna yanaşmayan insanlar bunun hesabını nasıl verecek? Böyle insanları teşvik edebilecek, finanse edebilecek konumda olup da bunu yapmayanlar nasıl hesap verecek? Unutmayalım yapmamız gerekirken yapmadığımız her işin de hesabını vereceğiz!..
Söylediğimiz her sözün hesabını verecek olmak tüyler ürpertici. Düşünmeden konuştuğumuz zamanlar, dilimizle kırdığımız kalpler, malayani konuşmalar… Bundan daha korkunç olanı ise söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekilecek olmamız. Uykularımızın kaçması lazım! Sırf koltuğundan olmamak için, sırf liderine ters düşmemek için haksızlık karşısında susanlar nasıl hesap verecek? Sırf birilerine iyi görünmek için, birilerinin kalbi kırılmasın diye Allah’ın emrini ve rızasını ikinci plana atarak iki kelam etmekten imtina edenler nasıl verecek bunun hesabını? Bizler en yüksek perdeden haykırmamız gereken haksızlıklar karşısında suspus olmanın hesabını nasıl vereceğiz?
Hayrı konuşmamız gerekirken sustuğumuz, hakkı müdafaa etmemiz gerekirken başımızı önümüze eğdiğimiz, Müslümanlara yapılan zulümleri görmezden geldiğimiz, insanlığa daha faydalı olabilecekken çalışmayıp yattığımız günlerin hesabını nasıl vereceğiz?
Evet bir gün mutlaka öleceğiz, selamız verilecek, namazımız kılınacak. Madem ki öleceğiz, madem ki Allah’a döndürüleceğiz o halde bu gelip geçici dünya hayatı için hesabını veremeyeceğimiz işler yapmaya ne gerek var?
Biz şairin dediği gibi her neyi yaparsak Allah için yapalım. Konuşmamız, susmamız, eylemlerimiz, sohbetimiz, ilişkilerimiz, hülasa her şeyimiz Allah için olsun, O’nun emirlerine ve rızasına uygun olsun. İşte o zaman yeryüzü yaşanılabilir hale gelir.
Vesselam.
1 Yorum
İBRAHİM DÜNDAR
08 Mart 2021