- 24 Ağustos 2022 - İlahi Adalet Ve Müslümanlar
- 19 Ağustos 2022 - Kaostan Kozmosa: Adalet
- 16 Haziran 2022 - Ya Komplo Değilse
- 13 Haziran 2022 - The Economist Dergisi Ve Buğday Tarlaları
- 13 Nisan 2022 - Yaşadığımız Çağ: Postmodern Cahiliye Dönemi
- 07 Mart 2022 - Medeniyet Tasavvuru Okulu
- 19 Ocak 2022 - Anlatmanın Tesirli Yolu: Yaşamak
- 05 Ocak 2022 - Çocuklar, Köpekler, Duygular Ve İtidal..
- 22 Aralık 2021 - Hukuk Eğitimi Üzerine Eleştiriler
- 12 Aralık 2021 - İnce Çizgi: Hakikat
- 24 Kasım 2021 - Mezarlardan Yükselen Bahar
- 05 Kasım 2021 - Kelebek Etkisi
- 29 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar ve Neden “MTO”
- 20 Ekim 2021 - Hangi Müslümanlar
- 08 Ekim 2021 - İnsan Biriktirmek
- 27 Eylül 2021 - Büyük Eserler ya da Mühim Meseleler
- 23 Ağustos 2021 - Önemi Anlaşılmayan Bölüm: Gastronomi
- 17 Ağustos 2021 - Şakir'in Zikri:''Bu Da Geçer Ya Hu''
- 19 Temmuz 2021 - Kalem Yahut Defter Olmak
- 05 Temmuz 2021 - Leyleklerin Getirdiği Nesil: Z Kuşağı
- 28 Haziran 2021 - Unuttuk Biz!
- 21 Haziran 2021 - Bir Koruma Tedbiri Olarak “Tutuklama”
- 17 Haziran 2021 - TGM: Twitter Güvenlik Mahkemesi
- 06 Haziran 2021 - Masumiyet Karinesi Nereye Gidiyor
- 24 Mayıs 2021 - Zafer Değil Sefer
- 09 Mayıs 2021 - Marangoz'u Anlamak
- 02 Mayıs 2021 - Baba
- 25 Nisan 2021 - Mescid-i Aksa’yı Gördüm Düşümde
- 18 Nisan 2021 - Bir Toplumun ''Bağışıklık Sistemi'': Aile
- 12 Nisan 2021 - Merhaba Ya Şehr-i Ramazan
- 04 Nisan 2021 - Afet-i Gam
- 28 Mart 2021 - Kur'an Masaya İmamlar Sahaya
- 20 Mart 2021 - Transhümanizm Ve Lgbt
- 08 Mart 2021 - Hesap Vereceğiz
- 28 Şubat 2021 - 26 Şubat 1992: Hocalı Katliamı
- 21 Şubat 2021 - Emanet Bilinci
- 13 Şubat 2021 - Doğu Türkistan'da İnsan Olmak
Mustafa Dündar
Esaretin Yeni Adı: Teknolojinin Nimeti
ESARETİN YENİ ADI: TEKNOLOJİNİN NİMETİ
Kovid-19’un hayatımıza dahil edilmesi ile birlikte insanlar teknolojinin “nimetlerinden” daha fazla faydalanmaya başladı. Birçok insan hayatlarının büyük bir kısmını sanal dünyaya taşıdı. Sosyal medya, Zoom, Teams, Meeting gibi uygulamalar evlerine hapsolmuş insanlar için büyük bir kolaylık oldu.
Peki bu gibi uygulamalar gerçekten teknolojinin bir nimeti mi? Soruyu daha doğru şekilde soracak olursak; bu gibi uygulamalar “bizim” için gerçekten teknolojinin bir nimeti mi?
Öncelikle dijital bir dünyanın kurulduğunu belirtmekte fayda var. Evet bir dijital dünya kuruldu ve bu dünya bize ait değil! Biz yani Müslümanlar şu an bu dünyada tüketici konumundayız. Her ne kadar içerik üretiyor gibi görünsek de aslında birer tüketiciden farkımız yok. Biz şu an bize ait olmayan bir dünyanın bize sunduğu imkanlar dahilinde bu dünyayı tüketiyoruz. Biz, bize ait olmayan bir dünyada yaşıyoruz!
Kanaatimce bu dünyaya girmekte bir hayli geç kaldık. Geç olsa da girdik, bu da büyük bir adım lakin yetmez! İnsanlığı bünyesinde barındırabilecek kendimize ait bir dijital dünya kurmalıyız. Tüketen değil üreten olmalıyız. Bu şekilde potansiyel riskleri bertaraf edebilir ve bu dünyada söz sahibi olabiliriz. Ancak kendi dünyamızı kurarak ve başkalarının dünyalarını da tanıyarak “dünyanın” gidişatına yön verebiliriz!
Burada bir örnek verelim hemen. İsrail’den İHA (Heron) aldığımız dönemlerde bu İHA’ları istediğimiz gibi kullanabiliyor muyduk? Hayır, onlar istemezse kullanamıyorduk. Bize ait olmayan İHA’lar için övünerek İHA’larımız var diye sevinmek mantıklı mı? Peki biz kendi S/İHA’larımızı üretince ne oldu? Mazlumun yanında, zalimin karşısında özgürce kullanabildik! Şer için de kullanılabilen bir teknolojinin hayırda da kullanılabileceğini göstermiş olduk.
Şu an bize ait olmayan bir dijital dünyada yaşıyoruz, içerik üretiyoruz. Bize ait olmayan bir dünyada, bize ait olmayan uygulamalar ile içerik üretebiliyoruz diye sevinmemiz mantıklı mı? Ürettiğimiz içerikler bu dünyanın sahiplerinin izin verdiğinin ötesine geçemeyecek çünkü tabiri caizse ipler bizim elimizde değil. Biz ne kadar içerik üretsek de ürettiğimiz içeriklere bu dünyanın yöneticileri tarafından kısıtlama getirilebilir. Hatta bu yöneticiler bizi bu dünyadan kaldırabilirler de. Nitekim Twitter’da bunun somut örneklerini gördük ve görmekteyiz.
Dijital dünyanın bize ait olmadığını söyledik. Bize ait olmayan bir dünyada bize verilen imkanlar istenildiği zaman elimizden alınabilir. Yani aslında biz şu an “onların” izin verdiği ölçüde bir şeyler yapabiliyoruz. Onların imkanlarının esiri durumundayız. Bu imkanlar elimizden alınırsa hiçbir şey yapamaz hale geleceğiz.
Mesela Teams üzerinden ya da Zoom üzerinden dersler, programlar yapılıyor. Bazı cemaatler hadis, tefsir derslerini bu tarz uygulamalar üzerinden yapıyorlar. Gayet güzel lakin bu uygulamalar bize ait değil. Bizler sadece kullanıyoruz ve kullanırken de “Teknolojinin şu nimetleri de olmasa derslerden geri kalacağız” diyoruz. Peki bu “nimetlerin” bizim elimizden alınmayacağının garantisi var mı?
Yuval Noah Harari Financial Times’da yayınlanan bir yazısında Kovid-19 süreci ile bir ülkenin fiziksel olarak durduğunda dahi hayatına devam edebileceğinin öğrenildiğini söylüyor ve dijital altyapının çökmesi durumunda neler olabileceğinden bahsediyor. Hatta “bir sonraki Covid ne olacak” sorusuna yönelik tahminlerden birisinin de dijital altyapıya yönelik bir saldırı olduğunu söylüyor.
Dijital altyapımıza yönelik bir saldırı olursa ne olacak? Bizim bunu acilen düşünmemiz gerekiyor. WhatsApp’ın verileri paylaşması söz konusu olduğunda dahi bu kadar panikleyen ve ne yapacağını bilemez hale gelen bir toplumun dijital altyapısına yönelik bir saldırı olursa hali nice olur? Bizler bu saldırı ile henüz üniversitelerde 500 kişinin aynı anda derse girmesini kaldıramayan sistemler ile mi mücadele edeceğiz? Kamu kurumlarında biraz yoğunluk olunca çöken sistemler ile mi mücadele edeceğiz?
Şu an kurulmuş olan dijital dünya “emanet bilincine” sahip olan bir zihniyet tarafından değil “güç tutkusu” olan bir zihniyet tarafından kuruldu. Güç tutkusu, insanın kendisini durduramamasına neden olur. Bu zihniyetin en büyük arzusu en güçlü olmak, her şeyi ve herkesi kontrol altına almaktır. Bu yüzden yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan da insanlığın aleyhine olan bir faaliyeti gerçekleştirmekten de çekinmez. Yani dijital altyapıya yönelik bir saldırının olabileceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Biz şu an teknolojinin nimeti diyerek sadece bize sunulan imkanları tüketiyoruz, üretmiyoruz. Müslümanlar olarak yapmamız gereken en mühim şeyi yapmıyoruz: Düşünmüyoruz! Başımıza ne geldiğini, neler gelebileceğini, nasıl mücadele edeceğimizi düşünmüyoruz. Tüm dünyada bu meseleler üzerine kafa patlatılırken biz “teknolojinin nimetleri” vasıtasıyla saçma sapan iç siyaset ile, magazinden öteye geçmeyen haberler ile enerjimizi harcıyoruz!
Şimdi soruyorum; istedikleri zaman elimizden alabilecekleri “şeyler” gerçekten teknolojinin “nimeti” mi?
Sahi, evlere kapanmak zorunda kaldığımız şu dönemlerde elimizden bu “nimetleri” de alırlarsa ne yapacağız? Hadis derslerimizi, tefsir derslerimizi nerede yapacağız? Toplantılarımızı nerede yapacağız, eğitimi hangi mecrada sürdüreceğiz? Esaret altında yaşadığımızı ancak o zaman mı anlayacağız?
Tüm bunlar başımıza gelir mi bilmem ama gelebilir. O halde bizler bu dijital dünyanın içerisinde yer almalıyız lakin bu dünyayı tüketmek yerine, bize sunulan imkanlar ile elimizi kolumuzu bağlamak yerine nimet sandığımız ve aslında bizi esaret altında tutan uygulamalara alternatif sunmalıyız. İnsanlığın güven içerisinde yaşayacağı bir dünya kurmanın yollarını aramalıyız!
Her şeyden önce bu imkanların “nimet” değil gelip geçici uygulamalar olduğunun ve aslında bizler üzerinde tahakküm kurduğunun, bizleri esaret altında yaşattığının farkına varmalıyız.
Biz kendimize ait bir dijital dünya kurmalıyız.
Dijital dünyayı fethetmeliyiz!
Vesselam.
2 Yorum
Yusuf
16 Mart 2021İlhan Kassap
16 Mart 2021