Erdal Ergenç

ÖSYM Sınavlarındaki Garabetler…

ÖSYM SINAVLARINDAKİ GARABETLER…

Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz hafta sonu gençlerimizin kaderini şekillendiren (!) bir sınavın heyecanını yaşadık milletçe. Analar, babalar evlatlarını okul çevresinde buldukları gölgeliklerde beklerken, gençler sınavda ecel terleri dökmekteydiler. Kimi analar kalplerinin taaa derinliklerinden dualar terennüm ederken, kimi analar ise yanlarında getirdikleri Kuranı Kerim cüzlerini okuyarak çocuklarına manen destek olmaya çalıştılar. Babalar ise heyecanlarını, belki de telaşlarını göstermemek için olsa gerek, okul etrafında, sinelerine sıkışan gelecek kaygısına dualarla ve umutlarla yol bulmak için volta atıyorlardı.

Geleceklerinin şekillenmesinde önemli bir basamak olarak pazarlanan bu sınavda, 12 yıl boyunca zihinlere adeta dikte edilen bir müfredatın en ayırt edici soruları sorularak, gençlerimizin birbirini geçmesini ve dikte edilen müfredatı en iyi ezberleyenin en iyi üniversitelere gitmesi bekleniyor. Ezber diyorum çünkü 4 öğrenci büyüttüm ve her birinde aynı tecrübeyi yaşamak zorunda kaldım. Anlamak, idrak etmek başarının en güvenli yolu olabilirdi ama en hızlı ve en kısa yolu değildi maalesef. Başarı navigasyonuna göre en kısa ve en hızlı yol “ezberdi”.

Gerçekten bu böylemi oluyor tam olarak emin değilim. Hatta adeta kurada kendisine çıkan meslek için "bu meslekle ne alakam var acaba?" sorusunu soran o kadar çok gencimiz var ki!  Bu konuda yazılacak, söylenecek çok şey var ama benim dikkatinizi çekmek istediğim başka bir konu var;

Hemen hemen her yıl bu sınavlara kimi zaman saniyeler ölçüsünde kimi zaman dakikalar ölçüsünde geç kalan öğrenciler ve bu öğrencilerin ve ailelerinin yaşadığı dramı, trajediyi, haksızlığı anlatan haberleri birlikte izliyoruz. Ben kahroluyorum ekran başında. “Hafıza i beşer nisyan ile maluldür” sözü boş yere söylenmemiş. Unutmak insanoğlunun mayasında var. Erteler, önemsemez, unutur vs. bunlar hep insan için. Yine Pazar günkü sınavda kimliğini unutan bir kız kardeşimizin objektiflere yansıyan fotoğrafını görünce kahrettim bu çaresizliğime. “Anneni babanı ara, kimliğini hemen getirsinler” tavsiyesine verilen “Annem de babamda yok, onlar öldüler” şeklinde ki cevap kör bir bıçak gibi böğrüme batıverdi. Elindeki Sınava Giriş belgesini alana kadara her türlü güvenlik önleminden geçen kardeşime inanmadılar. Neyse ki bir şekilde kimliği ulaştırıldı da sınava girebildi Ayşe kızımız.

Birde bunlara sınav sırasında yaşanan olaylar ekleniyor sınav salonlarında. Ancak bunları hiç kimse duymuyor. Çünkü onur kırıcı,  insanı küçük düşüren (!) olaylar oluyor bunlar. Daha çok tuvalet ya da fizyolojik ihtiyaçlar nedeniyle yaşanan bu olayları duydukça kahrediyorum sistemin zorlamalarına, dayatmalarına. Oysa fizyolojik bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor bu durumlar. Her ne kadar sınav öncesi gidersen de bu ihtiyaçlarını, ya stres yükünden, ya da herhangi bir sebepten dolayı, sınav anında insanı zor durumda bırakabiliyor. Öyle ki sınava devam etmek ile bu ihtiyacını karşılamak arasında seçim yapmak zorunda kalınıyor çoğu zaman. Sınav anında, sınıfta onca arkadaşının arasında tuvalete çıkma izin verilmemesi nedeniyle altına kaçıran kız-erkek öğrenciler, karın ağrısından sorulara odaklanamayan öğrenciler, sınav anında oluşan fizyolojik problemler maalesef çocuklarımızı çok zor duruma sokuyor. Ayrıca aynı sınıfta sınav sorularını çözmekte olan diğer arkadaşları da, aynı stresi ve sıkıntıyı yaşamak zorunda bırakılıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki iyi niyeti suiistimal eden öğrenciler yok mu? Sorumluluk bilincinde olmayan, nerede nasıl ve hangi amaç için yaşayan gençlere bir ders vermek gerekmez mi? Elbette gerekir. Ancak bu örnekleri azaltmakta çoğaltmak da biz ebeveynlerin elindedir. Biz ‘dürüst, iyi niyetli, onurlu, vakur ve şahsımıza münhasır işlerimizde liyakat sahibi olursak evlatlarımız da bizim gibi olacaklardır. Hem sui misal emsal olmaz.

Gözetmenler elbette kendilerine verilen talimatlara uymak zorunda kalıyorlar. Çünkü hiç bir İnisiyatif kullanamıyorlar. Kendilerine ulaşan talimatnamede nasıl davranacakları bir bir ayrıntıları ile yazılmış ve bu kurallara katiyen uyulması emredilmiştir. Eee Emir kulu olmanın doğal sonucudur inisiyatif kullanamamak. Oysa bu sistemi kurgulayanlar insana güvenmek esastır ilkesinin yerine, potansiyel suç işleme kuvvesini özünde barındıran mahluklar olarak değerlendirmişler, sınava giren öğrencileri.

Bu beni, aynı zamanda duyan herkesi kahreden probleme bir çözüm bulmak gerektiğini düşünüyorum. Elbette verilecek izni kötü niyetle kullanacak insanlar olacaktır. Ancak onlarda bizim çocuklarımız. Verilen bu izni kötüye kullananlar uzaydan gelmedi ki! Biz yetiştirdik onları. Onları bu amansız yarışın içine sokup, rakiplerini geçmek için her yolu mübah gösteren bizler değil miyiz? Onlara, yalanı, hırsızlığı, rüşveti, haksız yere kazancı, öğreten bizler değil miyiz? Elimizi vicdanlarımızın üzerine koyalım ve büyüttüğümüz fidanları özürlerinden dolayı terk etmeyelim. O özürlerin sebebi bizleriz. Ellerimizle yaptıklarımızdan, dilimizle söylediklerimizden, bakışlarımızla ezdiğimizden bu özürler. Hatırlasanıza…

Konu bağlamından kopmadan gençlerimizin düşürüldüğü bu nahoş durumlardan, onur kırıcı, küçük düşürücü kuralları, düzenlemeleri, yönetmelikleri, tebliğleri yeniden gözden geçirip “insanca” çözümler bulmalıyız. Herkes elini taşın altına koymalı ve “iyi” insanlar yetiştirmek için “iyi” olmaya gayret etmeliyiz. Vesselam.

Erdal ERGENÇ  20-06-2022

2 Yorum

Fatih Pala

Fatih Pala

21 Haziran 2022
Eyvallah muhterem Hocam, Oldukça önemli ve yerinde düşünce, serzeniş, haykırışlar... Çocuklarımız, bizim ama ya yetiştiren el? İslâmî ve insanî izah ve insaftan yoksun bir sistem(sizlik) içinde akıyor zaman ve ömür ırmağı. Yüce Rabbimiz, razı olduğu nesilleri, razı olduğu sistem içerisinde, razı olduğu yönde yetiştirmeyi ve yoluna adamayı nasip etsin bizlere. Amîn.

H.Kıraç

H.Kıraç

21 Haziran 2022
İyilik iyidir Eline sağlık erdalcım

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri