- 15 Ekim 2024 - ''KÖFTECİ'' YUSUF’LARI KUYUDAN ÇIKARMAK GEREK
- 03 Ekim 2024 - AYIK OLMAYA DAİR BİR MANİFESTO!
- 25 Mayıs 2024 - SOYKIRIM HİÇ BİTMEDİ!
- 25 Aralık 2023 - NEDEN KARŞI ÇIKIYORUZ?
- 28 Ekim 2023 - Sessizliğin Sağır Edici Çığlığı!
- 31 Mayıs 2023 - Başkanıma Açık Mektup
- 29 Mayıs 2023 - Zincirlerimizden mi Kurtuluyoruz?
- 14 Nisan 2023 - Ne Direniş Bitecek Ne De Zulüm
- 09 Mart 2023 - İttifaklar Arasındaki Görülmek İstenmeyen Fark
- 13 Şubat 2023 - Allah’ın Kudreti İle Yarışmak!
- 24 Kasım 2022 - Mesele Mustafa Kemal değil, Kemalizm…
- 21 Haziran 2022 - ÖSYM Sınavlarındaki Garabetler…
- 11 Haziran 2022 - Muhacirlerle İmtihanımız…
- 19 Şubat 2022 - Algıda Manipülasyon ve Gerçeklik Algısının Bozulması
- 18 Ağustos 2021 - Kimdir Bu Taliban ve Yaşananlara Nasıl Bakmalıyız ?
- 12 Temmuz 2021 - Onyedi Yaşında Olmak ve Mücadele
- 20 Mart 2021 - Şimdi Sıra Bizde…
- 04 Şubat 2021 - Mutluluğa Bir Adım...
- 23 Ocak 2021 - Kudüs…
- 14 Ağustos 2020 - İyilik Öncüleri (Habeşistan) -2-
- 05 Ağustos 2020 - İyilik Öncüleri
- 11 Temmuz 2020 - Ayasofya Kurtuldu, Ya Kalbimiz?
ERDAL ERGENÇ
Meryem ve İsa olabilmek…
Meryem ve İsa olabilmek…
Bu fotoğraflar o kadar çok dolaştı ki sosyal medyada.. bi o kadarda söz söylendi.
Fotoğraflardaki anneler Meryemi, kucaklarında tuttukları ölü bedenler ise İsa’yı, Hüseyin’i temsil ediyor diye düşünüyorum.
Bedel ödeyenler hep Meryem’ler ve İsa’lar oluyor…
Meryem olabilenler ve İsa olabilenler yani.
Allah dini yeryüzünde hâkim olsun, huzur sükûnet ve özgürlüğü yaşasın diye insanlık, ölecek çocuklar yetiştiren Meryem’ler yani.
Yani muhteremler, her annenin içgüdüsel yaptığı gibi narin ve hassas bedenlere sahip İsa’ları, Hüseyin’leri çetin tabiat şartlarına hazırlayarak insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak için delikanlılar yetiştiren Meryem’ler bedel ödüyorlar.
Her gün can özlerinin ne zaman bir siyonistle karşı karşıya gelip de şehit edileceği günü düşünürken, merhamet dolu bakışları ile bebeklerine süt emziren Meryem’ler yani.
Kahpece, alçakça ve bunu saklamadan, yüzüne ağızlarından salya akan köpeklerin havladığı gibi bağırarak katleden katillere “hasbunallahi ve nimel vekil” diyen Meryem’ler…
Bütün bu travmalara rağmen dimdik ayakta durabilen, “yine, yeniden” diyerek Allah’a sonsuz güvenerek ve dünyalık hiçbir güce değil de sadece ve sadece Allah’a dayanarak yürüyüşüne devam eden Meryem’ler.
Ne konforun kölesi olmuş, huzurları, kanepenin kenarına düşmüş bir kıl tanesinin ya da televizyon sehpasının üstünün tozlanmasından mütevellit bozulan anneler, ne de evlatlarının gelecekte kendi yaşadığı zorlukları yaşamasınlar diye zihnini bedenini ve kalbini kapitalizmin mengenesine kaptıran babalar yetiştiremezler Meryem’leri ve İsa’ları.
İsa olmak ise başkadır, bedel ödemek yetmez ona…
Asla vermek istemediğin emaneti vermek zorundasın İsa olmak istiyorsan eğer.
Dünyalar senin olsa ve bedel olarak “can”ın dışındaki varlığını vermeye razı olsan bile İsa olmak için canını vermeye “razı” olacaksın,
Sonrasında ne olacağını bilmeden, sadece Rabbin sana “vaat” ettiği hazineleri kazanmak niyeti ile hiçbir karşılık beklemeksizin “teslim” olacaksın İsa olabilmek için.
Nefsinin bitmek tükenmek bilmeyen her türlü talebine karşı iştahını bastıracak, şehvete, kontrolsüz öfkeye, nefret duygusuna ve en önemlisi dünya meyline dur diyebilecek çelik gibi bir iradeye sahip olmalısın İsa olabilmek için.
Barbar romanın, köhnemiş, yosun bağlamış lağım kokan, ahlaksızlığını sözüm ona medeniyet diye pazarlayan batı emperyalizmine karşı göğsünü gere gere “Ben Müslümanı diyenden daha güzel sözlü kim olabilir” gerçeğine boğun eğenler ancak İsa olabilir.
Ne güzel dedi Ahmet Turgut dün akşamki sohbetinde, Talut’un ordusundaki Davut olacaksın. Ben o Calut’u koruyan demirden yapılmış zırhın zayıf noktasını bulup Calut’u ve korkak ordusunu bozguna uğratıp zafere, özgürlüğe ulaşanlardan olacağım diyerek, korkusuzca sorumluluk alabilenler ancak binlerce yıl sonra adından söz ettirecek.
Yezid’in ve ordusunun yalancı heybetine aldanmayarak, kirli tehditlere, hakaretlere ve tüm hayasız ambargolarına rağmen “eğer ben Yezid’e teslim olursam, Allah’ın dinini savunacak, onun sancağını yükseltecek kimse kalmayacak” diyerek Allah’ın onurunu kuşanan ve ancak O’na teslim olan Hüseyin’ler yaşayacak sonsuza dek.
Bu günün Meryem’leri, İsa’ları Davut’ları Gazze’den yükseltiyor seslerini. Kadim Peygamberler coğrafyasının 75 yıldır zulüm ve tehcir altındaki Filistin topraklarından haykırıyorlar dünyaya onuru, izzeti ve şerefi.
Siyonist katillerin demir kubbesine, tanklarına, taşı taş üstünden komayan bombalarına aldırış etmeden izzetlice direniyorlar tüm dünyaya.
Geriye kalan 2 milyar Müslüman mı, Şeyh Ahmet Yasin’in Rabbine şikâyetini hatırlıyorum anca.
Kudüs’ün işgal edilmişliğine sebep, naçar kılınmış, uyuşturulmuş zihinlerimizin, bir çare gösteren, dürterek uyandıracak bir kahraman gelmesi için dua edebiliyorum birde…
Sonra dönüp nefsime; “bu yükün hesabını nasıl vereceksin muhterem?” diyerek susuyorum. En iyi yaptığım işi yani.
Erdal ERGENÇ
6 Rebiulahir 1445
KAYSERİ
Henüz Yorum yok