MEHMET TOPUZ

-YENİ- YÜZEYSEL NETİCELER…

YÜZEYSEL NETİCELER…

Yüzeysel neticeler… İş takibinde ya da beşeriyete dair ortaya faydalı bir nesneyi insanlığın faydası yönünde bir ilerlemeye tabi tutmak, bir sonuca dair bir veri ile anlam bulabilir. Neyden bahsettiğim hususunda cümlenin sonuç kısmına ulaşmanız gerekecek gibi durmakta. Çünkü netice-i kelamda diye başlayacak olan son cümlenin paragraf yığınlarının ana temasını oluşturması yıllardır süregelen bir anlayış…

Beşeriyet, fikri ve düşünsel anlamda bir tekâmül halinde… Olması gerekenin bu olması gerektiği ve yüzyılların birikimi ve bu birikimin ilmi anlamda değerlendirilip geleceğe dair bir projeksiyon oluşturması olağanın dışında olmayan bir konudur. Ve bu konunun neticesi yüzeysel bir neticeye dönüşmesi de insanlık adına elbette bir başarı değildir. Size kişisel gelişim kitaplarında var olan ve satın almak için çabalanan bir başarıdan falan bahsetmiyorum. Başarı da sonuçta emek isteyen bir kavram… Fakat motivasyon elbette dışarıdan alınan organik olmayan bir cümlenin gölgesinde de yer edinebilir.

Bugünlerde kuzey yarım kürede kış mevsimi yaşanmaktadır. Bir takım amillerin etkisiyle her bir coğrafya da farklı kış manzaraları yaşanmakta ve beşeriyet dünya sathında, teknolojiden sanayiye kadar birçok mevzuyu konuşmaya devam etmektedir. Salgın hastalıklar sonucunda meydana gelen yıkıntılar, depremler, volkanik faaliyetler, savaşlar, madenler, sağlık sorunları…

Beşeriyet yarış halinde bir ilerlemenin tarihsel sürecini yaşarken insanlığını kaybetmenin bunalımını yaşamaya devam edecek gibi durmakta.

Ve burası önemli… Önemli olan ne ya da ne değil kısmında insanlığa dair, beşeriyetin yüzeysel neticeleri. Bugün bir kış mevsiminde soğuktan hayatını kaybeden bebeklerden bahsediyorum. Aç yatan insanların çığlığının duyulmadığı ya da kulak ardı edildiği bir düşünceden bahsediyorum. Yeraltı kaynaklarının yerinden ve yurdundan edilmiş insanlara rağmen hala nasıl sömürülmesi gerektiği anlayışından bahsediyorum. Ve zulüm altında Orta Asya’daki masumlardan bahsediyorum.

Şimdi soru şu… Beşeriyet gerçekten bir ilerleme halinde mi? Beşeriyet elbette bir ilerleme halinde fakat unutulan insanlık kavramından çok uzakta… Beşeriyet, olay mahalini terk etti. Ve insanlığını yaşanılan yokluğun, acının ve soykırımın tam ortasında bırakarak kaçtı. Ve güçlünün adaleti, adaletin gücünü yerle yeksan etti bugün dünya da…

Beşeriyet, insanlık namına şu soruyu tekrar sorması gerektiği kanaatindeyim. Gelişmişliğin ya da gelişmiş bir ülke olmanın parametreleri nelerdir? Bunun alt başlıklarını yeniden ekonomiden, sanayiden, milli gelirden, çevre anlayışından uzakta cevaplamak zorunda kalabilirsiniz. Gelişmiş ülke olmak; masumları yurtlarından etmek mi? Gelişmiş ülke olmak yerlerinden edilen insanların gelecek nesillere bırakılan kaynaklarını sömürmek mi? Gelişmiş ülke olmak, insanlığın faydasına olan durumları veto etmek mi?

Netice de, yüzeysel düşüncelerin kapitalist yığınları dünya üzerinde besleme alanı olan sömürü anlayışının süreci nereye götüreceğini kestirmek elbette zor. Ve bugün motivasyonu kapitalizm ve sömürü anlayışı olan bir zihniyetin ürünü insanlığın imtihanı oldu. Tarih boyunca bu hiç şaşmadı.

Ve yüzeysel neticelerin; insanlığın, beşeri yığınlardan oluşan kalıbı içerisinde dünyaya dair gündem kırıntılarını konuşmaya devam edecek gibi durması, gerçeklerden ise insanlığını sıyırmış olması elbette bir genellemeye tabi değil. İnsanlıktan, insanlığa dair hala bir umut var.

Ve bugün beşeriyete dair bir ilan verilse… Ey dünya! Kayıp olan “insanlık” aranıyor? Denilebilir.

Sağlıcakla kalın.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri