MEHMET TOPUZ

SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ…

SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ…

Sorunları konuşmaktan, çözümleri gözden kaçırıyoruz gibime geliyor. Durumun bundan ibaret olması da şaibeli… Sorunları hiç konuşmayalım ya da görmezden gelelim demiyor böyle bir bakış açısını da çokta doğru bulmadığımı paragraf başında belirtmek isterim. Fakat çözümlerin de konuşulması gerektiği beşeriyetin çözüm üretme anlayışında olması gerektiği kanaatindeyim. Sorunlar elbette olacak peki çözüm nerede?

Çözüm üretmek, aslında beynin ya da bireyin tecrübe mekanizmasını ne kadar çalıştırdığı ile mi alakalı olsa gerek? İhtimal dâhilinde… Böylece problemin kaynağına dair bir ipucu da edinilmiş olunabilir mi? Ya da çözüm üreten derdin dermanını arama derdinde olanlara karşı ön yargının nedeni nedir acep ola? Bu aslında genel bir yargı gibi durmakta... Burası insani fıtratın etki alanının içerisinde olabilir mi?

Aslında bugün dünya sathında bir takım doğal afetler yaşanmaya devam etmektedir. Batı Anadolu denizinde adalar üzerinde depremler etkisini göstermeye başlamış, fay hatları Balkan coğrafyasından, Asya’nın iç kesimlerine doğru ilerleyen hat üzerinde göç faaliyetlerinin yaşanmasına ve insanların yaşam alanlarını terk etmelerine neden olmuştur. Yerleşim birimlerin de binaların sağlamlığı insan zihninde şüpheye dâhil olmuş ve güvensizlikten kaynaklı bir göç olgusu tarihi dönemler içerisinde yaşanmıştır.

Ne yapılıp ya da yapılmaması hususunda ise; beşeriyetin kendisine tekrar bir dönmesi ve ben ne yapıyorum demesi artık bir gereklilik gibi gözükmekte. Kaynak beşeriyetin ta kendisi. Bunu şunun için söylüyorum tarihi devirler içerisinde deprem ifadesini duymayan ya da fay hatlarının varlığından haberdar olmayan kalmamıştır büyük ihtimal. Ya da hala haberdar olmayan var mıdır?

Burada dünya sathında yer edinen diğer bir sorunu daha konuşabiliriz. Konuşmak çözüme bir katkı sağlar mı? Elbette… Problemin kaynağına dair verilere sahip olmak, bir bilinçlenmeyi beraberinde getirebilir mi? Bu cümledeki soru işareti için bir parantez daha açabilir ve bu kısmı da konuşabiliriz. Şöyle cümle de soru işaretini oluşturan soru ekinden ziyade cümle gerçekten bir soru işaretini kendine ve beşeriyete dair barındırmakta. Bilinçlenmeyi beraberinde getirip getirmediği ise; şüpheye mahal vermeye devam ediyor.

Dünya sathında yer edinen diğer bir ifade özellikle hava kirliliği gibi bir durumdan dünya ülkeleri muzdarip. Herkes şikâyetçi, şikâyet edenle, edilen ya da şikâyete konu olan olgunun içeriği aynı kapıya çıkmaya devam ediyor. Çeşitli hastalıkların arttığı yönünde uzmanların ifadeleri söz konusu. Konuyu istatistiklere boğma derdinde değilim. Fakat problemin kaynağı ile problemden muzdarip olanın aynı çizgide yer alması da günümüz dünya sorunlarından biri gibi durmakta. Bunu da ayrı bir konu başlığında konuşabiliriz belki.

İnsanın olumlu ya da olumsuz anlamda katkı ve yanlışları elbette söz konusu… Dünyaya dair beşeriyetin çekim alanında yer edinen birçok ifade merkezde ki yerini korumaya devam ediyor. Erozyondan tutun, kutupların erimesine sel ve taşkın olaylarına kadar… Hatta beşeriyetin yoksulluk ifadesinden alın konuyu savaşlara, soykırımlara ve sömürgeciliğe kadar…

Çözüm ne? Netice de yine sorunlardan bahsetmiş olmanın verdiği rahatlıkla çözümün ne olduğunu söylemeden geçmek çok büyük eksiklik olur. Tekrar etmenin bir sorun teşkil etmeyeceğini düşünerek çözüme dair şunu söyleyebilirim.

“ Sorunları konuşmaktan galiba çözümleri gözden kaçırıyoruz.”

Sağlıcakla…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri