DR. CEMİL PASLI

Her Zaman, Her Şeye Rağmen Kazanmak mı?

Her Zaman, Her Şeye Rağmen Kazanmak mı?

İslam Ümranı ile Batı Medeniyeti sürekli mücadele halindedir.

En dar dairede kalp ile nefis (ego) arasında başlayan mücadele durgun bir suya attığımızda oluşan halkalar misali genişleyerek açılan alanlarda devam eder.

İki sisteminde ilkeleri vardır:

        1.İslam Ümran’ının nokta-i istinadı: Hak, adalet ve hukuk önünde eşitliktir.
           Batı Medeniyetinin dayanak noktası: Kuvvettir.

2.İslam Ümranında hayata bakış: Hayat bir yardımlaşmadır.
    Batı Medeniyetinde hayata bakış: Yaşam bir mücadeledir.

3.İslam Ümran’ının hedefi: Fazilet, muhabbettir.
   Batı Medeniyetinin hedefi: Menfaattir.

Misaller çoğaltılabilir…

Bizim üzerinde duracağımız konu İslam Ümranında ve Batı Medeniyetinde; kazanmak konusu.

İslam Ümran’ında aslolan yolun hakkını vermek, yolda Kur’an ve Sünnette çerçevesi çizilen müstakil yolu izlemek ve sonucu tevekkülle Allah’a bırakmak.

Batı Medeniyetinde ise, her şeyin insanda başlayıp ve insanda bittiği ve insan ancak kazandığında mutlu olacağı düşüncesiyle o yolda her şeyi mubah görmek.

Batı’da gelişen bu kazanma tutkusu ve her yolu işletme metodu maalesef bir virüs gibi dünyanın her köşesine yayıldı.

Oysa insan ahlaki duruşunu bozmadığı sürece kaybetse de kazanabilir.

Dünya Müslümanlar için kısa imtihan edildiğimiz geçici “şey” lerden ibaret.

Dünya bir satranç tahtası, eşya ve insanlar ise satranç taşları.

Biz satranç oynarken ölçülen beyin kapasitemizdir.

O ölçümden sonra şah, vezir ve piyon aynı kutuya konulur.

Dünya, bir kundağa yıkanıp, pak bir şekilde tertemiz başladığımız baki âleme geçiş tünelidir.

Ve temel amacımız Allah’ın pak, tertemiz bir kundakta çırılçıplak soktuğu tünelden, tünel bittiğinde yıkanıp kefene sarıldığımızda ruhumuzu ve kalbimizi kundaktaki temizlikte muhafaza ederek sahibine geri götürmek olmalı.

Bu sebepler “asıl zafer takva sahiplerinindir” (Kasas, 28/83) sözüyle Allah sınavın sonuna dikkat çeker.

Sürekli ve her hâlükârda kazanma hırsı insanlığımızı bir fare gibi kemiriyor dostlar.

Dünya imtihanını bir satranç oyununa benzettik ya!

En iyi satranç oyuncuları “gambit” i bilir ve o strateji üzerine oynar.

Taşları muhafaza yönelik satranç en iptidai, en basit, en ilkel kafaların yaklaşımıdır ve onlardan bir cacık olmaz.

Nedir gambit!

Taş vererek, rakibi mecburi hamlelere zorlamak ve kaçınılmaz mata yürümek.

Gambit taktiğinin İslam inancı açısından imtihan oyununa uygulaması şudur.

Dünyada vereceğin taşlarla, şeytanı ve nefsi mata zorlar, ahiretini garanti altına alırsın.

Satrançtaki gambit taktiğinin Kur’an-ı Kerim’deki referansı şu ayettir:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” Al-i İmran, 3/92.

 

Always Winning Despite Everything?

The Islamic Umran and Western Civilization are in constant struggle.

The struggle that starts between the heart and the nafs (ego) in the narrowest circle continues in areas that expand and open, like the rings that form when we throw ourselves into a still water.

There are principles in two systems:

1. The reference point of Islamic Umran: Right, justice and equality before the law.
The mainstay of Western Civilization: Force.

2. View of life in Islamic Umran: Life is a cooperation.
View of life in Western Civilization: Life is a struggle.

3. The goal of Islamic Umran: Virtue is love.
The goal of Western Civilization: Benefit.

Examples can be multiplied…

The subject we will focus on is Islamic Umran and Western Civilization; about winning.

The main thing in Islamic Umran is to do justice to the path, to follow the independent path outlined in the Qur'an and Sunnah, and to leave the result to Allah with reliance.

On the other hand, in Western Civilization, everything starts and ends with man, and man will be happy only when he wins, to see everything as permissible on that path.

This passion for winning and the method of operating every way that developed in the West has unfortunately spread to every corner of the world like a virus.

However, as long as a person does not break his moral stance, he can win even if he loses.

The world consists of temporary "things" for which we are briefly tested for Muslims.

The world is a chessboard, things and people are chess pieces.

It is our brain capacity measured when we play chess.

After that measurement, the king, queen and pawn are placed in the same box.

The world is a tunnel of passage to the eternal realm, where we wash in a swaddling cloth and start cleanly.

And our main goal should be to return our souls and hearts to the owner by preserving our souls and hearts in the cleanliness of the swaddling, when we are washed and wrapped in a shroud when the tunnel is finished, through the tunnel that Allah has put naked in a clean, immaculate swaddling.

For these reasons, Allah draws attention to the end of the test by saying that "the real victory belongs to those who have taqwa" (Qasas, 28/83).

The greed to win, in any case, is eating away at our humanity like a mouse, my friends.

We compared the world test to a game of chess!

The best chess players know the "gambit" and play on that strategy.

Chess is the approach of the most primitive, simplest, most primitive minds to protect the pieces, and there is no charm from them.

What is gambit!

To force the opponent into compulsive moves by giving stones and to walk to the inevitable checkmate.

The application of the Gambit tactic to the test game in terms of Islamic belief is as follows.

With the stones you will give in this world, you will force the devil and the soul to match, and you will guarantee your hereafter.

The reference to the gambit tactic in chess in the Qur'an is the following verse:

“You will never attain goodness unless you spend from what you love in the way of Allah. Whatever you spend, Allah knows it.” Al-i Imran, 3/92.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri