- 30 Eylül 2024 - DÜNYA MEZBAHANESİNDE MÜSLÜMAN KOYUNLAR
- 09 Ağustos 2024 - CÜBBELİ AHMET & YAHYA SİNVAR
- 08 Haziran 2024 - YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
- 07 Mayıs 2024 - KONGO’DAN GAZZE’YE BATININ DEMOKRASİ ŞARLATANLIĞI
- 18 Nisan 2024 - ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
- 03 Nisan 2024 - KAVANOZU KİM SALLADI ?
- 27 Şubat 2024 - 27 ŞUBAT 28 ŞUBATTAN BÜYÜKTÜR
- 17 Şubat 2024 - “HER EYLEM YENİDEN DİRİLTİR BENİ”
- 08 Şubat 2024 - ASIM’IN NESLİNDEN SKİBİDİ TOİLET NESLİNE
- 06 Şubat 2024 - RAMAZAN HOCANIN ŞEHADETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 10 Mart 2022 - İsrail Terör Devleti Değildir.
- 02 Mart 2022 - “Üç Günlük Boş Dünya” Demenin Astro Fizikçesi
- 12 Mayıs 2021 - Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek
- 10 Mayıs 2021 - Gündelik Siyaset Girdabı
- 28 Nisan 2021 - Soykırımcı Amerika'ya Bak Sen!..
- 25 Nisan 2021 - Doğu Türkistan Sessizliğinin Sebebi Hikmeti Nedir ?
- 27 Şubat 2021 - ERBAKAN'ın Mirası
- 10 Şubat 2021 - İslamda Muhafazakârlık Varmı?
- 20 Ocak 2021 - Amerikan Rüyası
- 26 Aralık 2020 - -YENİ- Milli Piyango Bu Senede Harammış !!
- 06 Aralık 2020 - İçten İçe Yenilmek
- 20 Kasım 2020 - Kavramlar Arasındaki İnce/Kalın Çizgiler
- 30 Ekim 2020 - Sosyal Medyanın Kurt Adam Hikayesi !

EMİN GÖNEN
-YENİ- NEDEN ŞİİR YAZIYORUM
NEDEN ŞİİR YAZIYORUM
Şairlik yolunda kalemini mümkün olduğunca güçlendirmeye çalışan bir kardeşiniz olarak bu konuda bir deneme yazmasam olmazdı herhalde. Bu yazı; bir yanı sitem, bir yanı dertleşme, bir yanı da şiir ve şairlikle ilgili karşılaştığım bazı soru ve sorunlar karşısında bilgilendirme amaçlı olarak ortaya çıktı.
Evet bu yazı bir anlamda sitem yazısı; Sitemim, münhasıran şahıslara değil, toplumadır. Özellikle kendini İslamcı olarak etiketleyen topluma… Sitemim kendimle alakalı da değil, sözüm ona İslamcı camiaların, sadece şiir özelinde değil, edebiyat, kültür ve sanat alanındaki birçok cepheyi terk edip boş bırakmasınadır. Öyle ya! Yeryüzüne İslam’ın adaletini hakim kılmak, dünyaya nizam vermek gibi çok önemli vazifeleri ve bu vazife uğruna yapılacak çok büyük işleri var kardeşlerimizin. Ne işleri olur şiirle edebiyatla değil mi? Tabi bu İslamcı camiaların birçoğunun samimi olarak gerçekten bu tarz hedef ve amaçları kalmışsa.
Dediğim gibi bu yazı bir yandan da bir dertleşme yazısı. Şöyle oturup enikonu şiirlerden, şairlerden ve edebiyattan konuşamamış olmanın verdiği buruklukla içine çöreklenen bir hasbihal arzusundan doğdu bu yazı. Mesela: özene bezene yazdığın bir şiir paylaşıyorsun sosyal medyada; şuurlu ve mücahit bir mü’min edasıyla bir adam çıkıyor: “Bu işler öyle şiirle edebiyatla olmaz” diyor. “Böyle bir zamanda şiir bize lazım değil” diyor. Başka bir dostun senin adına dertleniyor sağ olsun: “Bu işlere kıymet veren kalmadı başka bir hobi bul kendine, üzülürsün yorulursun” diyor. Bir kitap çıkarıyorsun “ahh” diyorlar “şimdi kimse şiir okumuyor ki şöyle roman falan olaydı belki okunurdu”
Görünen o ki; her geçen yıl şiire ve şaire olan ilgi azalıyor. Şiire ve edebiyata verilen önem giderek daha da düşüyor. Şiir mürekkep kokusunu unutalı çok oldu da kâğıt ve matbaa kokusunu da unutmak üzere. Zaten neredeyse kitap okuyan kalmamakla beraber şiir kitapları okunan kitap türleri arasında en son sıralarda. Şiir ve edebiyat, sosyal medyada ki sözde edebiyat platformlarında ergen ruhlu, yüzeysel beylik sözler arasında can çekişiyor. Maalesef kolay tüketime, beyin konforuna, haz ve eğlence odaklı meşgalelere alışmış insanlara, şiir ve edebiyat tarzı şeyler artık biraz ağır ve sıkıcı geliyor.
Bunca işin gücün, hayat meşgalesinin arasında, karşılığında para, şöhret ve itibar gibi kazanımları olmayan bir işle neden uğraşıp duruyorsun diye merak eden ve neden şiir diye düşünen varsa şöyle söyleyeyim:
Peygamber efendimizin müşrikleri hicvetmesi ve kendi davasını savunması için Mescid-i Nebevide ayrı bir kürsü yaptırdığı peygamber şairi Hasan Bin Sabit (R.A) niye şiir okumuş ve yazmışsa bende o maksatla şiir okumayı ve yazmayı seviyorum.
İstanbul’u fethederek tarihte yeni bir çağ açmak, sonra gözünü Roma’ya dikip fetihten fetihe koşmak ülküsüne sahip Fatih Sultan Mehmet Han, seferlerde, savaş otağında Avni mahlasıyla:
Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya
Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder
Yıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde
Bu bulutlar ahımın dumanını kasdeder
Ey Avnî beyti bozma bahsi ağyar eyleyip
Şiir o ki sadece cananını kasdeder
Diye neden şiirler kaleme almışsa bende o yüzden şiir yazıyorum.
“Allah seni Selim Han’a vezir eylesin” diye beddua ettirecek kadar sertliğiyle, celaliyle, gazabıyla meşhur Yavuz Sulta Selim’e
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzân.
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.
Diye şiirler söyleten duygu ne ise bende o hisle şiir yazıyorum.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşı sırasında, vatan elden gitmek üzere iken, açlık, sefalet, çaresizlik kol geziyorken, memleketin bağrında düşmanın pis çizmeleri dolanıyorken, bunca mezalim arasında Mehmet Akif’e şiir yazdıran sebep ne ise bende o sebeple şiir yazıyorum.
Verilebilecek daha onlarca örnek var ancak “bize böyle bir zamanda şiir lazım değil” diyen amcamın şiirin ve edebiyatın bir milletin, bir topluluğun, bir davanın belleğini, ruhunu ayakta tutan bir unsur olabileceğini anlaması için yeter diye düşünüyorum.
“Şiir bir uçağı düşüremez ama pilotun kafasını karıştırabilir” diyor Filistinli şair Mahmut derviş. Zannedildiği gibi şiir, insanı veya toplumu yumuşak, edilgen, naif ve aciz yapmaz. Aksine iyi yürekli ama güçlü, karakterli ve duruşu olan bir insan yapar. Şiir ve edebiyat insanları, kötülüğe, adaletsizliğe ve zulme karşı bir direniş ekseninde buluşturabilir. Güçlü ve estetik söz söyleme, iyi insan ve iyi toplum oluşturma anlamında çok güçlü bir unsur olabilir.
Yüksek idealleri, davaları olan topluluklar artık edebiyat sanat gibi konulara ya burun kıvırıyor ya da bu konularla hiçbir alakası bilgisi ve alakası olmuyor. Oysa ruhu, duygusu heyecanı ve kendi geliştirdiği romantizmini ayakta tutamayan hiçbir mefkure canlı kalamaz. Canlı ve heyecanlı bir mefkuresi olmayan hiçbir ideoloji ise emeline ulaşamaz. Heyecanı ve romantizmi ayakta tutmanın en iyi yollarından biride edebiyattır sanattır.
Kıymetli dostlar şiir sadece birkaç kafiye ile oluşturulmuş söz dizesi değildir. Şiir dilin yetemediği anlamları ve duyguları keşfetmeye yönelik bir çabadır. Bazen sayfalarca yazıp anlatamadığınız bir hissiyatı, bir anlamı, bir dizeyle ortaya çıkarırsınız. Şiirle kelimeler, şiirin kendine has ahengi ve musikisiyle, içindeki imge ve metaforlarla birlikte anlamlarının ötesine geçer. Kelimeler şiirle yeni anlamlar kazanır. Sözü genişletir, büyütür, coşturur, derinleştir.
Şiir eskiden o kadar önemli ve geniş bir yer tutuyordu ki belki de nazımla yani şiirle yazılmış eserler nesirle yazılmış eserlerden daha fazlaydı. En çok nazım ölçüsüyle yazılmış eserler rağbet görüyordu. Toplum hayatında halk, ilim insanlarına bana ne vereceksen ne öğreteceksen ne anlatacaksan şiirle anlat diyordu bir nevi. Hoca Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i, Mevlana’nın Mesnevi’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlidi, Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun’u bu yüzden yazıldı. İlim, hikâye, siyer, peygamberler tarihi, siyasetname, nasihatname, fetihname ve hatta tarihle alakalı birçok eser nazım ölçüleriyle kaleme alındı. Dönemin padişahları, sultanları, beyleri kendilerine bu tarz eserler takdim edenlere veya methiyeler yazanlara, yüksek ücretler, hediyeler verirler hatta maaşa bağlarlardı. Çünkü bu eserler geleceğe bırakılan birer mirastı, toplumun hafızasıydı.
Her ne kadar toplumda şiirin pek kabul görmediğini ilginin neredeyse bittiğini düşünsek de ben aslında her insanın şiir sevdiğini veya sevebileceğini düşünüyorum. Fakat şunu söyleyebilirim: her insan her tür şiirden hoşlanmayabilir. Şiirle en alakasızmış gibi duran ve “ben hiç şiir sevmem” diyen insana dahi anlamını ve duygusunu beğeneceği şöyle hoş bir mani, basit bir dörtlük okursanız hoşuna gittiğini, hafifçe tebessüm ettiğini görürsünüz. Yani bence kişi sadece kültürüne eğitimine karakterine göre olmayan şiiri sevmez. Peki neden toplum şiirden bu kadar uzak düştü?
Şiir ve sanatlı söyleyiş insanlık tarihinde sandığımızdan çok daha uzun bir zamandan, tarih öncesinden beri vardır. Çünkü insanın fıtratında var olan güzellik ve estetik duygusunu okşayan bir şeydir. Buna rağmen günümüzde şiirden bu kadar uzaklaşılmasının birçok sebebi var elbette. Bu sebeplerin başlıcaları arasında teknoloji, kapitalizm, haz odaklı eğlence alışkanlıkları, popüler kültür, insanın giderek daha da materyalistleşmesi, insanların çağımızda insan olmayı bırakıp mekanikleşmeye çalışması v.b sayılabilir. Uzun uzadıya bu sebepler üzerinde duracak değilim ancak naçizane şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum: İçinizdeki insandan, fıtratınızda var olan estetik ve güzellik duygusundan vazgeçmeyin, onu besleyin, koruyun ve yine fıtratınızda var olan insanı insanın kurdu yapan canavara yem etmeyin. Selam ve dua ile.
Henüz Yorum yok