- 30 Eylül 2024 - -YENİ- DÜNYA MEZBAHANESİNDE MÜSLÜMAN KOYUNLAR
- 09 Ağustos 2024 - CÜBBELİ AHMET & YAHYA SİNVAR
- 08 Haziran 2024 - YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
- 07 Mayıs 2024 - KONGO’DAN GAZZE’YE BATININ DEMOKRASİ ŞARLATANLIĞI
- 18 Nisan 2024 - ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
- 03 Nisan 2024 - KAVANOZU KİM SALLADI ?
- 27 Şubat 2024 - 27 ŞUBAT 28 ŞUBATTAN BÜYÜKTÜR
- 17 Şubat 2024 - “HER EYLEM YENİDEN DİRİLTİR BENİ”
- 08 Şubat 2024 - ASIM’IN NESLİNDEN SKİBİDİ TOİLET NESLİNE
- 06 Şubat 2024 - RAMAZAN HOCANIN ŞEHADETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 10 Mart 2022 - İsrail Terör Devleti Değildir.
- 02 Mart 2022 - “Üç Günlük Boş Dünya” Demenin Astro Fizikçesi
- 12 Mayıs 2021 - Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek
- 10 Mayıs 2021 - Gündelik Siyaset Girdabı
- 28 Nisan 2021 - Soykırımcı Amerika'ya Bak Sen!..
- 25 Nisan 2021 - Doğu Türkistan Sessizliğinin Sebebi Hikmeti Nedir ?
- 27 Şubat 2021 - ERBAKAN'ın Mirası
- 10 Şubat 2021 - İslamda Muhafazakârlık Varmı?
- 20 Ocak 2021 - Amerikan Rüyası
- 26 Aralık 2020 - -YENİ- Milli Piyango Bu Senede Harammış !!
- 06 Aralık 2020 - İçten İçe Yenilmek
- 20 Kasım 2020 - Kavramlar Arasındaki İnce/Kalın Çizgiler
EMİN GÖNEN
Sosyal Medyanın Kurt Adam Hikayesi !
SOSYAL MEDYANIN KURT ADAM HİKÂYESİ
Sosyal medyanın toplumları sürükleyen, kontrol edilemeyen sanal ve tehlikeli gücü son zamanlarda aklı başında herkesin şikayet ettiği bir konu. Ama ben bundan ziyade daha lokal daha hayatın içinden bir sorundan bahsetmek, daha doğrusu yakınmak istiyorum. Çünkü çevremde o kadar bana garip gelen insan profili değişimi gördüm ki, son dönemde en çok bundan yakınır ve dertlenir oldum. Normal hayatta yalana, iftiraya, kibre, dedikoduya zerre kadar tevessül etmeyeceğini çok iyi bildiğim alçak gönüllü insanların konu sosyal medyaya gelince, o sanal dünyanın büyüsüyle nasıl sürüklendiğini içlerinden nasıl bir kurt adam çıktığını görünce şaşırıyorum, üzülüyorum hatta bazen büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Sözüne itimat ettiğimiz, sevdiğimiz saydığımız hatta saygıda kusur etmemek için titizlendiğimiz insanların paylaş tuşuna bu kadar fütursuzca, düşünmeden bu kadar rahat basabildiklerine şahit olmak beni gerçekten üzüyor.
Ben bu konuda fetva verecek, ahkam kesecek pozisyonda görmüyorum kendimi ama bu kişilerin bir çoğunun “kişiye günah olarak her duyduğunu söylemesi yeter” hadisi şerifini benden çok daha iyi ve derinlemesine bildiklerine eminim. Sosyal medyayı bir fitne ateşi, bir linç aracı ya da siyasi bir kundakçılık aracı olarak gören art niyetli kişilerden bahsetmiyorum. Bu tuzağa bu kadar kolay düşmemesi gereken, dedikodu kazanlarına algı operasyonlarına kanmaması gereken, su-i zannı değil hüsnü zannı tercih etmesi gereken iyi niyetli insanlardan bahsediyorum. Sahte face hesapların, foto montojların, çarpıtma kışkırtma haberlerin, hakaretlerin, vatana ihanet ve ajanlık suçlamalarının, küfürlerin havada uçuştuğu bir mecrada kendisi olmaktan çıkmış, karşıt tarafa doğruluğu şüpheli argümanlarla saldıran bir haleti ruhiye ye bürünmüş kişilerden bahsediyorum.
Öyle bir dünya var ki sanal alemde sanki gerçek hayatta hesaba çekileceklerimizden, gerçek hayattaki alçakgönüllü ve hakperest olma sorumluluğumuzdan soyutlanmışız da o mazbut görüntümüzün altından bir kurt adam bir sosyal medya canavarı çıkmış gibi hareket ediyoruz. Tıpkı kurt adam efsanesindeki dolunay gören adamın kurt adama dönüşmesi gibi sosyal medyaya girince sosyal medya canavarına dönüşüveriyoruz.
Bütün bu durum bilinçli yapılan bir provakasyon mudur bilmiyorum ama toplumu ciddi anlamda ayrıştırdığı ve yozlaştırdığı kesin. Mesela her kim olursa olsun bir kişi hakkında sosyal medya üzerinden yayılan bir iftiranın dakikalar içerisinde yüz binlerce kişiye ulaştığını düşünün. Bu kişinin kırılan onuru, şerefi ayaklar altına alınan haysiyeti ve bundan doğan devasa vebal kimin üzerinedir. Bilerek ya da bilmeyerek bunları paylaşanlar, vicdansız bir komploya alet olma ihtimalini hiç mi düşünmezler.
Çoğunlukla kini, nefreti, saldırganlığı, kibri, egoizmi köpürten sosyal medya paylaşımları, toplumu kendi kendini tüketen bir sarmalın içine sokuyor. Kişi hakaret ve saldırganlık içeren paylaşımları yaptıkça hem bu yapıyı büyütüyor, besliyor hem de bu yapıdan besleniyor. İşin acı tarafı bunları din vatan, bayrak sevgisi ve dürtüsüyle yapıyor ya da öyle zannediyor. Oysa din, vatan, mukaddesat sevgisi iddiasında bulunanların savaşı, çatışmayı, kavgayı, düşmanlığı çoğaltmak yerine, iyiliği, adaleti, diyaloğu, saygıyı, çoğaltmak kaygısında ve çabasında olması gerekmez mi?
Gerçi sanal alemde ki bu kirliliği anlatırken yazılı ve görsel medyanın da bazen söylem ve içerik bakımından birçok noktada sosyal medyadan geri kalmadığı gerçeğini de es geçmemek lazım. Ancak daha kontrolsüz olması dolayısı ile sosyal medyada var olan zihinsel yıkım ve bilgi kirliliği ile kıyaslanamaz bile
Sakın yanlış anlaşılmasın! Kimsenin bir dünya görüşünün, bir siyasi düşüncesinin, bir ideolojisinin, bir duruşunun, hatta anarşizm olmamak kaydıyla bir başkaldırısının olmasına ve bu fikriyatını etkin bir şekilde sosyal medya aracılığı ile duyurmasına karşı değilim. Benim itirazım bu kontrolsüz gücün ahlaksız bir düşünce yapısıyla kirletilmesi, bir linç aracı olarak kullanılmasınadır. En mazbutlarımızın bile bu trollük denilen çarpık yapıya alet olmaktan çekinmemesinedir.
Saygılarımla 30.10.2020
Henüz Yorum yok