- 30 Eylül 2024 - DÜNYA MEZBAHANESİNDE MÜSLÜMAN KOYUNLAR
- 09 Ağustos 2024 - CÜBBELİ AHMET & YAHYA SİNVAR
- 08 Haziran 2024 - YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
- 07 Mayıs 2024 - KONGO’DAN GAZZE’YE BATININ DEMOKRASİ ŞARLATANLIĞI
- 18 Nisan 2024 - ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
- 03 Nisan 2024 - KAVANOZU KİM SALLADI ?
- 27 Şubat 2024 - 27 ŞUBAT 28 ŞUBATTAN BÜYÜKTÜR
- 17 Şubat 2024 - “HER EYLEM YENİDEN DİRİLTİR BENİ”
- 08 Şubat 2024 - ASIM’IN NESLİNDEN SKİBİDİ TOİLET NESLİNE
- 06 Şubat 2024 - RAMAZAN HOCANIN ŞEHADETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 10 Mart 2022 - İsrail Terör Devleti Değildir.
- 02 Mart 2022 - “Üç Günlük Boş Dünya” Demenin Astro Fizikçesi
- 12 Mayıs 2021 - Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek
- 10 Mayıs 2021 - Gündelik Siyaset Girdabı
- 28 Nisan 2021 - Soykırımcı Amerika'ya Bak Sen!..
- 25 Nisan 2021 - Doğu Türkistan Sessizliğinin Sebebi Hikmeti Nedir ?
- 27 Şubat 2021 - ERBAKAN'ın Mirası
- 10 Şubat 2021 - İslamda Muhafazakârlık Varmı?
- 26 Aralık 2020 - -YENİ- Milli Piyango Bu Senede Harammış !!
- 06 Aralık 2020 - İçten İçe Yenilmek
- 20 Kasım 2020 - Kavramlar Arasındaki İnce/Kalın Çizgiler
- 30 Ekim 2020 - Sosyal Medyanın Kurt Adam Hikayesi !
EMİN GÖNEN
Amerikan Rüyası
“AMERİKAN RÜYASI” KİMLERİN KABUSU OLDU
Amerikan rüyası görenlerin veya hayal edenlerin, Amerikan kabusunu yaşayanlardan bihaber oldukları yada görmezden geldikleri bir dünyayı yaşıyoruz. “Amerikan rüyası” kavramı, bizdeki “taşı toprağı altın olan İstanbul” anlayışının biraz daha özgürlük, eşitlik gibi süslerle yemlenmiş hali olarak görülebilir. Birilerinin gördüğü yada görmek istediği bu rüya için bazılarının en karanlığından Amerikan kabusunu yaşaması gerekmektedir. Bu kabusu ilk görenler 1492 yılında Amerika kıtasının Kristof Kolomb tarafından keşfedilmesi ile Amerika kıtasında yaşayan yerli halklar oldu. Kabus demenin belki de çok hafif kalacağı bir dehşeti yaşayan yerli halklar, dönemin Avrupa ülkelerinin açgözlülüğünden, koyu cehalet kokan dindarlık anlayışlarından kaynaklanan barbarlıklarıyla ve kıyıcılığı ile tanıştılar. Avrupalı işgalciler aslında yerli halkın aztek, maya medeniyetleri gibi kendilerinden katbekat üstün bir medeniyete ve kültüre sahip olduklarını anlayacak durumda değillerdi. Aksine tanıştıkları bu yeni ırkları insan olarak bile görmeme eğilimindeydiler. Tarihte belki de eşine hiç rastlanmayacak boyutta ve vahşette büyük bir yağma, talan, soygun ve kan dökücülüğe giriştiler.
Suat Parlar’ın “Barbarlığın En Yüksek Aşaması ABD” kitabında verdiği bilgiler şu şekilde: “Kilise ile birlikte yürütülen sömürgeci talan, katliam ve akıl almaz gaddarlıklar zinciri, et, kan, ve altın sarhoşluğu ile besleniyordu. Fransa’nın 12 milyon İspanya ve İtalya’nın 9 milyon, İngiltere’nin 4 milyon olduğu bir dönemde 1500 yılında Meksika’nın 25 milyon olan yerlilerinin sayısını 1650 de 1 milyona, kıtanın tamamının 80 milyonluk nüfusunu yine aynı sürede 10 milyona indiren bir “uygarlık” söz konusuydu. Batı uygarlığı, dini misyon desteğinde, Amerika’nın yerli halklarının kişiliğinde 150 yılda insanlığın beşte birini yok etme başarını gösterdi.” Kıtanın maddi manevi tüm zenginliklerini de talan eden Avrupalıların buradaki en büyük ticari hamlesi ise köle ticareti oldu. Gemilerini binlerce yerli tutsak ile dolduran tüccarlar avrupanın kent meydanlarında köleleri satışa çıkardı. Uzun yolculuklara, açlığa ve işkenceye dayanamayıp hastalananlar ve aşırı derecede zayıf düşenler ise limanlarda ölüme terk ediliyordu. Avrupa, köle ticareti ile Afrikalı ve Amerika yerlisi insanların kanı ve gözyaşı üzerinden büyük bir refah elde etti. Köleler, önce tarımda sonra sanayi alanında hem işgücü hemde finansal kaynak olarak Avrupa’nın gelişmesine katkı sağladılar.
Avrupa’nın tüm ipsiz sapsız haydut takımı sayılabilecek yoksul kesimi Amerika kıtasına yerleşerek koloniler oluşturdu. Amerika kıtasının başlıca sömürgecileri İspanya, Portekiz, ve İngiltere idi. İspanyol sömürgelerinden Meksika, Arjantin, Şili, Peru, Kolombiya, Venezüella, Uruguay, Ekvador, Bolivya, Panama, Gua¬temala, Nikaragua, Honduras, Kosta Rika, Salvador, Küba ve Dominik devletleri, Portekiz'in sömürgeleştirdiği topraklardan ise Brezilya devleti doğmuştur. Kuzey Amerika’da bu ipsiz sapsız haydut takımı Avrupa’daki tüm aristokrasi ve monarşinin getirdiği kısıtlamalardan uzak silahını en hızlı çekenin hayatta kaldığı ve haklı olduğu kendi ilkel kanunlarına göre işleyen bir düzen kurdular. Kızılderili ve diğer yerlilerin katliamı durmaksızın devam etti. Bu kolonilerden 13 tanesi kuzey Amerika’da İngiliz kolonisiydi. “İngiltere, Yedi Yıl Savaşları’nın mali yükünü, yeni vergilerle kolonilerden çıkartmaya kalkışınca bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştır. Bu kolonilerin yönetim şekli ise İngilizlere göre düzenlenirdi. Siyasi olarak İngiltere’ye bağımlı olmalarına rağmen coğrafi yönden ise bağımsızlardı. Her kolonide İngiliz kralını temsil eden bir vali Senato ve Temsilciler Meclisi bulunurdu. 1774 yılında On Üç Koloni'nin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sürmüş, Fransa’nın da desteklemesiyle 1782 yılında son bulmuştur. Bu tarihte İngiltere Amerika’nın bağımsızlığını kabul etmiştir., Kuzey Amerika'da sömürgecilik 1776 tarihine kadar devam etti ve bu tarihten itibaren bağımsızlığın elde edilmesiyle son bulduysa da Kanada'da sömürgecilik devam etti.”
ABD kurulduktan sonrada Kızılderili soykırımı sistematik bir şekilde devam etti. Milyonlarca Kızılderili öldürüldü. Milyonlarcası sürüldü veya salgın hastalıklardan telef oldu. Salgın hastalıkları beyaz adamlardan kapmışlardı ve bu hastalıklara bağışıklıkları yoktu. Kızılderili katliamı ABD tarihindeki son katliam ve soykırım değildi elbette. I. ve II. Dünya Savaşında oynadığı rolle, askeri ve siyasi bakımdan küresel güç haline gelen ABD, dolaylı veya direkt olarak birçok katliamın baş aktörü oldu. ABD tarihi, kurulduğu günden bugüne kadar kanlı savaşlarla, katliamlarla, başka ülkelerde çıkardıkları iç savaşlarla, darbelerle, dünya üzerindeki hegemonyasını büyüttü. Özgürlük, insan hakları, demokrasi, Amerikan rüyası gibi süslü ambalajlar hep ABD emperyalizminin diğer halklara yaşatacakları acılar için birer Truva atlarıydı.
ABD’nin dünya üzerindeki sömürgeci ve yıkıcı faaliyetlerini bu yazıya sığdırmak elbette mümkün olmayacaktır. Ancak kısa ve özet bir liste yapmak gerekirse şunlar sayılabilir:
1945 Hiroşima ve Nagasakiye atom bombası atılması
1950-1953 Kore savaşı
1950 Guatemela işgali
1953 İran darbesi
1955 Endonezya, Laos, Kamboçya
1950-59 Küba katliamı
1960 Kongo katliamı
1961-1962 Küba darbesi
1965-1966 Endonezya katliamı
1970-75 Kamboçya ve Laos katliamı
1962-1975 Vietnam savaşı
1973 Şili darbesi
1974-1983 Arjantin katliamı
1977 El Salvador darbesi
1980 Afganistan desteği
1980-1988 İran– Irak savaşı
1981-1990 Nikaragua iç savaşı
1983 Lübnan katliamı
1983 Grenada’nın işgali
1989 Panama’nın işgali
1991 Irak’ın işgali
1998 Sudan saldırısı
2001 Afganistan işgali
2001-2015 ABD insansız hava aracı savaşları
2003 Irak işgali
2003 Darfur darbesi
2010- 2018 arap baharı
2011-2013 Mısırda arap baharı ve askeri darbe
2011-2018 Suriye arap baharı
ABD desteğinde İsrail’in Filistin zulmü ve katliamlar
Burada sayılanların detayını yazmaya bu yazı yetmeyecek ama her birini ayrı ayrı araştırdığınızda her birinin sonucunda binler, onbinler, yüzbinler, hatta milyonlarca insanın öldüğünü ve bunların ekseriyetinin sivil katliamı olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca direkt olarak müdahil olduğu savaş ve katliamların yanı sıra çoğunun dolaylı olarak arka planda planlayıcısı, kışkırtıcısı olduğunu açıkça anlıyorsunuz. Gerek açıktan diplomatik yollarla gerek CIA marifetiyle, bazende yerli işbirlikçiler kullanılarak ülkelerde iç savaş, kargaşa, darbe, sivil katliamı organize etmek en çok başvurdukları yöntem olarak görülüyor.
ABD’nin kendi gördüğü ve dünyaya pazarladığı Amerikan rüyasının nasıl bir illüzyon olduğunu ve kendi gördükleri rüyanın masum halklara nasıl bir kabus yaşattığı ortadadır.
Yazarın Diğer Makaleleri
Yazarlar
Copyright 2020 Kayseri ana haber | Yazılm: Taha Medya
Amerikan rüyası görenlerin veya hayal edenlerin, Amerikan kabusunu yaşayanlardan bihaber oldukları yada görmezden geldikleri bir dünyayı yaşıyoruz. “Amerikan rüyası” kavramı, bizdeki “taşı toprağı altın olan İstanbul” anlayışının biraz daha özgürlük, eşitlik gibi süslerle yemlenmiş hali olarak görülebilir. Birilerinin gördüğü yada görmek istediği bu rüya için bazılarının en karanlığından Amerikan kabusunu yaşaması gerekmektedir. Bu kabusu ilk görenler 1492 yılında Amerika kıtasının Kristof Kolomb tarafından keşfedilmesi ile Amerika kıtasında yaşayan yerli halklar oldu. Kabus demenin belki de çok hafif kalacağı bir dehşeti yaşayan yerli halklar, dönemin Avrupa ülkelerinin açgözlülüğünden, koyu cehalet kokan dindarlık anlayışlarından kaynaklanan barbarlıklarıyla ve kıyıcılığı ile tanıştılar. Avrupalı işgalciler aslında yerli halkın aztek, maya medeniyetleri gibi kendilerinden katbekat üstün bir medeniyete ve kültüre sahip olduklarını anlayacak durumda değillerdi. Aksine tanıştıkları bu yeni ırkları insan olarak bile görmeme eğilimindeydiler. Tarihte belki de eşine hiç rastlanmayacak boyutta ve vahşette büyük bir yağma, talan, soygun ve kan dökücülüğe giriştiler.
Suat Parlar’ın “Barbarlığın En Yüksek Aşaması ABD” kitabında verdiği bilgiler şu şekilde: “Kilise ile birlikte yürütülen sömürgeci talan, katliam ve akıl almaz gaddarlıklar zinciri, et, kan, ve altın sarhoşluğu ile besleniyordu. Fransa’nın 12 milyon İspanya ve İtalya’nın 9 milyon, İngiltere’nin 4 milyon olduğu bir dönemde 1500 yılında Meksika’nın 25 milyon olan yerlilerinin sayısını 1650 de 1 milyona, kıtanın tamamının 80 milyonluk nüfusunu yine aynı sürede 10 milyona indiren bir “uygarlık” söz konusuydu. Batı uygarlığı, dini misyon desteğinde, Amerika’nın yerli halklarının kişiliğinde 150 yılda insanlığın beşte birini yok etme başarını gösterdi.” Kıtanın maddi manevi tüm zenginliklerini de talan eden Avrupalıların buradaki en büyük ticari hamlesi ise köle ticareti oldu. Gemilerini binlerce yerli tutsak ile dolduran tüccarlar avrupanın kent meydanlarında köleleri satışa çıkardı. Uzun yolculuklara, açlığa ve işkenceye dayanamayıp hastalananlar ve aşırı derecede zayıf düşenler ise limanlarda ölüme terk ediliyordu. Avrupa, köle ticareti ile Afrikalı ve Amerika yerlisi insanların kanı ve gözyaşı üzerinden büyük bir refah elde etti. Köleler, önce tarımda sonra sanayi alanında hem işgücü hemde finansal kaynak olarak Avrupa’nın gelişmesine katkı sağladılar.
Avrupa’nın tüm ipsiz sapsız haydut takımı sayılabilecek yoksul kesimi Amerika kıtasına yerleşerek koloniler oluşturdu. Amerika kıtasının başlıca sömürgecileri İspanya, Portekiz, ve İngiltere idi. İspanyol sömürgelerinden Meksika, Arjantin, Şili, Peru, Kolombiya, Venezüella, Uruguay, Ekvador, Bolivya, Panama, Gua¬temala, Nikaragua, Honduras, Kosta Rika, Salvador, Küba ve Dominik devletleri, Portekiz'in sömürgeleştirdiği topraklardan ise Brezilya devleti doğmuştur. Kuzey Amerika’da bu ipsiz sapsız haydut takımı Avrupa’daki tüm aristokrasi ve monarşinin getirdiği kısıtlamalardan uzak silahını en hızlı çekenin hayatta kaldığı ve haklı olduğu kendi ilkel kanunlarına göre işleyen bir düzen kurdular. Kızılderili ve diğer yerlilerin katliamı durmaksızın devam etti. Bu kolonilerden 13 tanesi kuzey Amerika’da İngiliz kolonisiydi. “İngiltere, Yedi Yıl Savaşları’nın mali yükünü, yeni vergilerle kolonilerden çıkartmaya kalkışınca bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştır. Bu kolonilerin yönetim şekli ise İngilizlere göre düzenlenirdi. Siyasi olarak İngiltere’ye bağımlı olmalarına rağmen coğrafi yönden ise bağımsızlardı. Her kolonide İngiliz kralını temsil eden bir vali Senato ve Temsilciler Meclisi bulunurdu. 1774 yılında On Üç Koloni'nin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sürmüş, Fransa’nın da desteklemesiyle 1782 yılında son bulmuştur. Bu tarihte İngiltere Amerika’nın bağımsızlığını kabul etmiştir., Kuzey Amerika'da sömürgecilik 1776 tarihine kadar devam etti ve bu tarihten itibaren bağımsızlığın elde edilmesiyle son bulduysa da Kanada'da sömürgecilik devam etti.”
ABD kurulduktan sonrada Kızılderili soykırımı sistematik bir şekilde devam etti. Milyonlarca Kızılderili öldürüldü. Milyonlarcası sürüldü veya salgın hastalıklardan telef oldu. Salgın hastalıkları beyaz adamlardan kapmışlardı ve bu hastalıklara bağışıklıkları yoktu. Kızılderili katliamı ABD tarihindeki son katliam ve soykırım değildi elbette. I. ve II. Dünya Savaşında oynadığı rolle, askeri ve siyasi bakımdan küresel güç haline gelen ABD, dolaylı veya direkt olarak birçok katliamın baş aktörü oldu. ABD tarihi, kurulduğu günden bugüne kadar kanlı savaşlarla, katliamlarla, başka ülkelerde çıkardıkları iç savaşlarla, darbelerle, dünya üzerindeki hegemonyasını büyüttü. Özgürlük, insan hakları, demokrasi, Amerikan rüyası gibi süslü ambalajlar hep ABD emperyalizminin diğer halklara yaşatacakları acılar için birer Truva atlarıydı.
ABD’nin dünya üzerindeki sömürgeci ve yıkıcı faaliyetlerini bu yazıya sığdırmak elbette mümkün olmayacaktır. Ancak kısa ve özet bir liste yapmak gerekirse şunlar sayılabilir:
2011-2018 Suriye arap baharı
ABD desteğinde İsrail’in Filistin zulmü ve katliamlar
Burada sayılanların detayını yazmaya bu yazı yetmeyecek ama her birini ayrı ayrı araştırdığınızda her birinin sonucunda binler, onbinler, yüzbinler, hatta milyonlarca insanın öldüğünü ve bunların ekseriyetinin sivil katliamı olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca direkt olarak müdahil olduğu savaş ve katliamların yanı sıra çoğunun dolaylı olarak arka planda planlayıcısı, kışkırtıcısı olduğunu açıkça anlıyorsunuz. Gerek açıktan diplomatik yollarla gerek CIA marifetiyle, bazende yerli işbirlikçiler kullanılarak ülkelerde iç savaş, kargaşa, darbe, sivil katliamı organize etmek en çok başvurdukları yöntem olarak görülüyor.
ABD’nin kendi gördüğü ve dünyaya pazarladığı Amerikan rüyasının nasıl bir illüzyon olduğunu ve kendi gördükleri rüyanın masum halklara nasıl bir kabus yaşattığı ortadadır.
Henüz Yorum yok