- 30 Eylül 2024 - DÜNYA MEZBAHANESİNDE MÜSLÜMAN KOYUNLAR
- 09 Ağustos 2024 - CÜBBELİ AHMET & YAHYA SİNVAR
- 07 Mayıs 2024 - KONGO’DAN GAZZE’YE BATININ DEMOKRASİ ŞARLATANLIĞI
- 18 Nisan 2024 - ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
- 03 Nisan 2024 - KAVANOZU KİM SALLADI ?
- 27 Şubat 2024 - 27 ŞUBAT 28 ŞUBATTAN BÜYÜKTÜR
- 17 Şubat 2024 - “HER EYLEM YENİDEN DİRİLTİR BENİ”
- 08 Şubat 2024 - ASIM’IN NESLİNDEN SKİBİDİ TOİLET NESLİNE
- 06 Şubat 2024 - RAMAZAN HOCANIN ŞEHADETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 10 Mart 2022 - İsrail Terör Devleti Değildir.
- 02 Mart 2022 - “Üç Günlük Boş Dünya” Demenin Astro Fizikçesi
- 12 Mayıs 2021 - Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek
- 10 Mayıs 2021 - Gündelik Siyaset Girdabı
- 28 Nisan 2021 - Soykırımcı Amerika'ya Bak Sen!..
- 25 Nisan 2021 - Doğu Türkistan Sessizliğinin Sebebi Hikmeti Nedir ?
- 27 Şubat 2021 - ERBAKAN'ın Mirası
- 10 Şubat 2021 - İslamda Muhafazakârlık Varmı?
- 20 Ocak 2021 - Amerikan Rüyası
- 26 Aralık 2020 - -YENİ- Milli Piyango Bu Senede Harammış !!
- 06 Aralık 2020 - İçten İçe Yenilmek
- 20 Kasım 2020 - Kavramlar Arasındaki İnce/Kalın Çizgiler
- 30 Ekim 2020 - Sosyal Medyanın Kurt Adam Hikayesi !
EMİN GÖNEN
YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
Ey kırılgan yarınlara saklanmış çocuk
Ey kimsesiz hüsranlara yaslanmış çocuk
Çile çile yangınlara dayanmış çocuk
Yağmalanmış ninnilere uyanmış çocuk
Ey ruz-i kıyamda toprağa düşmüş çocuk
Kaç kere vuruldun bu kan girdabında
Kaç kere kanın öptü masivayı
En çok sen tanırsın bu kadim ızdırabı
En çok sen kanatırsın
Şu ateş kusan ufukları
Öyle ağır ki!
Sağır telaşlarımıza düşen gölgen
Tarihin kantarı bozulur
Yüzü sararır asude ninnilerin
Ve vicdanın öfkeden kara lekesi
Kalbi çürümüşlerin alnına vurulur
Sancısız sözlerin iflasıdır sitemin
Duaya dönmez olmuş dillerim dolaşmış
Kördüğüm rüyalar utanır susuzluğundan
Gül kokan rüyana annesizlik bulaşmış
Ey gömleği şehadet kokan çocuk
Hissiz bir sayıdır isimsiz hatıran
Tozlu rafların karanlığında
Ölürsün kayıt düşerler
Soğuk yüzlü tarih kitaplarına.
Adın acın feryadın fezayı sarsar da
Duyulmaz solmuş sarı sayfalarda
Bense ne bir gaziyim serhat boylarında
Ne Bursa önlerinde alperen bir derviş
Ellerimse kuru bir daldan ibaret
Suyu yok yaprağı yok meyvesi yok
Kırıldı kırılacak
Kibrit tutsan tutuşacak
Oysa sen!
Buhara’sın, Semerkant’sın
Barbar bir Moğol kılıcının
Kan damlayan ucunda inleyen.
Sensin Endülüs’te et ve tırnak acısı
Gafleti yırtan ayrılık yarası.
Sensin paramparça cesedine ağıtlar yakılan
Sonra uluslararası çıkar masalarında unutulan.
Bosna’da Bağdat’ta Halepçe’de Filistin’de…
Yüreğinden kan akan saklı bir tarihte
Yapayalnız böylemi anacaktım seni
Bir acı dehlizinde vurulmuş hayatın
Kimsesizlik tutmuş avuçlarından seni
Oysa bir zafer muştusuydun içimde sen
Ebabiller öpecekti alnından seni
Kongo’da kölelik ve ölüm
Hüküm sürerken kauçuk tarlalarında
Elleri ve ayakları çaprazlama kesilirken
Kara yüzlü, ak yürekli masumiyetin
İnsanlık şerefi sergilenirken
Kibirli ve küstah panayırlarda
Çağdaşlık, örttü üstünü kanlı servetin
Ey acısı çağlar kıtalar dolaşan çocuk
Afrika’da yaramı sızlatır gözlerin
Filistin’de dağlar beni bahtsız ellerin
Bağdat’ta gülleri solar susuz düşlerin
İçinde hüzün ağlar masum beşiklerin
Ve Gazze ah Gazze!
Söyle Ey çocuk!
Gazze’de çocuk olmak mı zor
Kuyuda Yusuf olmak mı?
Sen dehşetli ateşlerin kucağında vurulurken
Bize düşen utanç çukurunda kaybolmak mı?
Oysa vurulan sensin ölen küçülen biz
Sen vuruldukça büyürsün
Biz ağlamaktan aciz.
Ah aydınlık umutları kararmış çocuk
Çiğdem bakışları yazda sararmış çocuk
Yesripsiz dünyaya sitemin varmış çocuk
Bir söz insanı böyle mi yakarmış çocuk
Henüz Yorum yok