- 04 Kasım 2024 - -YENİ- ELEŞTİRİ ADABI
- 28 Ağustos 2024 - YENİ EVLENECEK OLANLARA ÖNERİLER
- 05 Haziran 2024 - ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT
- 25 Aralık 2023 - GENÇLER ALACAKLI, YAŞLILAR BORÇLU
- 11 Haziran 2023 - Kayserigaz! Lütfen Böyle Yapma!
- 07 Eylül 2022 - Beklentilerden Beklediklerimiz
- 12 Mayıs 2022 - Saygı Denince Anlaşılan
- 04 Ocak 2022 - Ben de Seni
- 11 Ekim 2021 - Maske Düştü
- 25 Eylül 2021 - Lütfen Çabuk Gelmeyin!
- 25 Mayıs 2021 - Beynimizdeki Kamburlar
- 30 Mart 2021 - Lütfen Bekleyiniz
- 26 Şubat 2021 - Ölümüne Sevmeyin
- 27 Ocak 2021 - Önce Yaya’ymış, Sonra Ne Olmuş?
- 08 Ocak 2021 - Okumanın Gücünü Önemseyelim
- 21 Kasım 2020 - Meşgul Abiler
- 07 Kasım 2020 - Yapmayın Beyler
- 20 Eylül 2020 - Şampiyon Kayseri
- 02 Ağustos 2020 - Tükürün!
- 05 Mayıs 2020 - Dikkat! Kendi Engelin Sensin!..
- 13 Nisan 2020 - Geçmiş Peşini Bırakmaz
- 26 Mart 2020 - Gemileri Yakmadan Önce...
- 09 Şubat 2020 - Abi Yemin Et!
- 20 Ocak 2020 - Araçlar Amaç Olunca
- 01 Ocak 2020 - Aşka Uçma Kanadın Yanar !
- 16 Aralık 2019 - Ben Onu Çok Sevmiştim…
YUSUF YEŞİLKAYA
İnsan Değişir Mi?
İNSAN DEĞİŞİR Mİ?
Yusuf YEŞİLKAYA
Eğitimci – Yazar
[email protected]
İnsan değişir mi? Değişmeli mi? Bu değişim hangi yönde ve nasıl gerçekleşmeli? Hani eşimizin değişmesini bekleriz. Çocuklarımızın değişmesini aslında uslanmasını umarız. Beraber çalıştığımız insanların, aynı sosyal ortamı paylaştığımız kişilerin değişmesini bekleriz hep. Acaba onlar da bizim değişmemizi bekliyorlar mı? Bu yazımızda sizlerle değişme, gelişme ve öğrenme kavramları üzerinde duracağız. Ancak yazı içinde sıklıkla kullanacağımız, aslında hepimizin bildiğimizi zannettiğimiz temel kavramları bir kez daha tanıyalım. Nedir bu kavramlar? Mizaç, karakter ve kişilik.
Mizaç: Tabiat, yaratılış, huy, fıtrat anlamında kullanılmaktadır. Kişiliğimizin genlerimizden gelen doğal bir parçasıdır. Örnek vermek gerekirse insan içe dönük veya dışa dönük olabilir. Ağır ya da tez canlı olabilir. Mizaç kişiliğimizi ilk önce belli eden yanıdır. Değişmesi çok çok zordur.
Karakter: Kişiliğin aile, toplum, kültür gibi etkileşimler sonucunda oluşan özellikleridir. Karakter, kişiliğin ahlaki yanıdır. Saygılı olmak, yardımsever olmak, hoşgörülü olmak gibi özellikler karakterimizi yansıtır. Genetik olmadığı için farklı aşamalardan geçerek olgunlaşır ve yetişkinlikte son halini alır.
Kişilik: Mizacın çevresel faktörlerle etkileşimi sonucunda ortaya çıkan; eylem, duygu ve davranış tarzlarının tümüdür. Bu yüzden, kişiliği sadece genetik mirasın bir ürünü olarak değerlendiremeyiz. Kişilik, aynı zamanda bir kişinin etrafında gerçekleşen çevresel etkilerin de bir sonucudur. Kişilik, bireyleri birbirinden ayıran bir şeydir, yani her bireyin kendine has özelliği budur. Kişilik özelliği, kalıcı, alışılmış̧, yineleyen davranışların toplamıdır ve zaman içinde tutarlıdır.
Mizacı bir ceviz tohumuna, karakteri ceviz ağacının kalın dallarına, kişiliği ise ağacın tamamına benzetebiliriz. Bir ceviz tohumundan armut elde edemeyiz Tohum potansiyelimizi teşkil eder… Tohum, toprak ve iklim etkileşimi ile ortaya çıkan ağaç ise kişiliğimizdir.
“İnsan değişir mi?” derken neyi değiştireceğimizi, hangi faktörün değişmesini beklediğimizi artık biliyoruz. Yani eşimizin mizacının değişmesini beklemek hayal kırıklığı olur. Çünkü mizaç genetiktir. Doğuştan gelir. Fıtrattır yani. Ama karakter üzerinde çalışabiliriz ve sonucunda kişilik üzerinde olumlu neticeler elde edebiliriz.
Zihinlerimizi çok karıştırmadan önce kendi nefsimizde sonra çevremizde yapmak istediğimiz, değişimle elde etmeyi düşündüğümüz noktalara bakalım dilerseniz. Örneğin içedönük evladımızı, asosyal diye şikâyet edip sosyal bir kişilik olmasını sağlayabilir miyiz? İş arkadaşımızın hoş görülü olmasını sağlayabilir miyiz?
İçedönük evladımızın fabrika ayarları ile oynayıp dışa dönük yapamayız. Bu fıtrattır. Ama içedönük evladımıza, sosyal bir ortam içerisinde yaşama fırsatı verip; çevresindeki insanlarla sağlıklı ve etkili iletişim kurmasını öğretebiliriz. Aslında bu değişimden ziyade öğrenme ve gelişimdir. Öğrenme ve gelişim tam da üzerinde durmak istediğim kavramlardır. Çünkü öğrenme ve gelişim hem kendi nefsimizde hem de çevremizde gerçekleşme imkânı ve ihtimali olan çabadır.
Mizaç dediğimiz fabrika ayarları yani fıtratı cıvıl cıvıl olan bir insanı sakinleştirebilir miyiz? Dışa dönük mizacı içinde yaşatmakla birlikte; bulunduğu ortamda nasıl davranmasını öğretebiliriz. Bu onu susturmak, dizginlemek değildir. Kişi içinde dışa dönük halini devam ettirir ama rastgele ortamlarda olur olmaz şakalar yapmamayı öğrenir.
Çevremizde bazı insanlar için, karaktersiz, kişiliksiz ifadelerini duyarız. Aslında insan karaktersiz, kişiliksiz olmaz. Bir insanın karakteri, kişiliği ya iyi olur ya da kötü olur. İyi karakterli ve kötü karakterli insanlar vardır. Yani hoşgörülü, saygılı, cömert insanları iyi karakterli olarak nitelerken; saygısız, hasetlik yapan, cimri insanları da kötü karakterli olarak niteleyebiliriz.
Mizaç değişmez diyoruz. Evet. Ama gençliğinde hoşgörülü, cömert tutum sergileyen bazı insanlar, yaşlandığında tam zıddı tutum içine girebiliyor. Peki, bu nasıl oluyor? Aslında çok güzel bir soru olur bu gözlem. Yaşlılığında hoşgörüsüz, saygısız, cimri tutum sergileyen insanlar, gerçekte gençken de bu hallerini iç dünyalarında yaşatıyorlar. Bu olumsuz mizaç gençken de var aslında. Sadece gençliğin verdiği güçle bu huylarını baskılıyorlar. Bu baskılama sonucunda duygu ve davranışlarını daha kontrollü yaşayabiliyorlar. Yaşlılıkta duygu ve davranışları baskılamak için güçlü irade ortaya çıkmıyor maalesef. Biz de insanlar yaşlandıkça sıtkı daralıyor, hoşgörüsüz oluyor. Eli sıkılaşıyor, cebinde akrep var gibi paraya daha düşkün oluyor zannediyoruz. Yani insanın özünde var olmayan bir huy sonradan ortaya çıkmıyor.
Tam da bu örnek üzerinden güzel bir yere varabiliriz. Her bireyin gençliği ve yaşlılığı aynı tutumlar çerçevesinde yaşanmıyor. Bazı insanlar gençken de saygılı yaşlılığında da saygılı olabiliyor. Ama bazı insanlar da gençken cömert yaşlandığında cimri olabiliyor. Yani mizaç, bazı insanlarda değişime uğrarken bazı insanlarda olduğu gibi kalıyor mu?
Mizacın değişmediğini, kalıtımsal olduğunu ifade etmiştik. Bazı insanlar iradeleri güçlü olduğu dönemlerde olumsuz bazı huyları baskılayıp, çevrelerine tam tersi görüntü verdiklerini ifade ettik. Bazı insanlar ise olumsuz huylarının kendilerine ve çevrelerine verdiği zararı görerek bu yönlerini terbiye etmeyi öğreniyorlar. Bu terbiye çabası gerçekten takdire şayandır. Örneğin mizacında hasetlik var. Ama herkese verenin Rabbimiz olduğunu idrak ediyor. Hasetliğin –haşa- Rabbimizin adaletine karşı çıkmak olduğunu düşünüyor ve bu yönünü düzeltmeye çalışıyor. Cimrilik yönü olan bir insan, nefsini infak ederek terbiye ediyor. İnfak ettikçe cimrilikten kurtuluyor.
İnsanın niyeti sağlam olduğunda, olumsuz duygu ve düşüncelerden sıyrılıp; iyiye, güzele, doğruya, Hakk’a, hakikate ulaşmaya niyet edince ve bu rotada yol almaya başladığında Rabbimizin desteği fazlasıyla geliyor. Niyet hayır olunca, akıbet hayır olur inşallah diyoruz.
Bize düşen nefsimizde, ailemizde ve çevremizde, iyinin, doğrunun ve Hakk’ın egemen olması için gayret etmektir. Mizacı yaratan Rabbimiz, kişiliğin mayasına karakteri de eklemiş. İyi hal üzere yaşayıp, iyi hal üzere emaneti Rabbimize teslim etme gayreti içinde olmak Müslümana yakışan bir tutumdur.
İnsan değişir mi? İnsan değişmeli mi? İnsan öğrenerek gelişmeli. Öğrenmek ve gelişmek, yaşam serüveni içinde gayretimiz olmalı. Önemli not: Sürekli başkalarını değiştirmek için çabalayıp duruyoruz ya. Keşke değişime ve gelişime ilk önce kendi nefsimizden başlayabilsek… Niyetimizi, duruşumuzu, bakış açımızı ve davranışlarımızı geliştirmeye başladığımızda yalnız olmadığımızı göreceğiz. İyilik de bulaşıcıdır. Ayrıca iyilik hem insanı hem Rabbimizi sevindirir.
Henüz Yorum yok