YUSUF YEŞİLKAYA

Abi Yemin Et!

Abi Yemin Et!

Yusuf YEŞİLKAYA

 Adem Bey, iş yerine gitmek üzere sabah erken saatte evden ayrıldı. Özel otomobiliyle işine gidip geliyordu. Aracına bindiğinde kemerini takmadan yola çıkmazdı. Trafik kurallarına uymaya özen gösterirdi. Bu sabah da aynı şekilde kemerini taktı ve yavaş yavaş yola çıktı.

Adem Bey, kırk beş yaşlarında, olgun bir insandı. Gideceği yerin uzaklığına göre biraz erken yola çıkar, zaman problemini gaza basarak telafi etmeye çalışmazdı. Kavşaklara yaklaştığında araç gelmese dahi mutlaka yavaşlar, okul önlerinden geçerken öğrencilere özellikle dikkat ederdi. Sağa sola dönerken mutlaka sinyalini verir, döneceği yönün şeridine zamanında geçerdi. Kendisi trafik kurallarına uyarsa trafiğin düzeleceğini; kendisi kuralları ihlal ederse “iyi insan, iyi yurttaş olma” kriterlerini çiğnemiş olacağını düşünür, çok dikkatli davranırdı.

Kurallara uygun davranmayı içselleştirmiş olsa da Adem Bey de insandı. Ve insan olmanın gereği o da hatalar yapabiliyor ve önsezilerinde yanılabiliyordu. Tıpkı bu sabah olduğu gibi. Adem Bey’in kullandığı yol, ana yol sayılırdı. Dolayısı ile ara yollardan gelen sürücülerin, ana yola girerken yolu kontrol ederek girmeleri gerekirdi. Ama öyle olmadı. Ara yoldan, ana yola giren genç bir sürücü, kullandığı lüks otomobiliyle sağa sola bakmadan olduğu gibi ana caddeye girdi. Aslında Adem Bey, ara sokaktan gelen genç sürücüyü görmüştü. Kavşağa yaklaştığı halde yolun kendisine ait olduğu düşüncesiyle hızını düşürmeden araç kullanmaya devam etti. Genç sürücünün duracağını tahmin etti. Ancak, genç sürücü, Adem Beyin kullandığı aracı, sağ tarafından tam ortaladı. Yüksek sesli müziğin yerini yüksek sesli bir gürültü almıştı. Hemen çevredeki yayalar, dükkânlardaki esnaflar geldiler. Adem Beyi ve genç sürücüyü araçlarından çıkardılar. Her ikisinde de yaralanma yoktu. Araçlarda ciddi hasar meydana gelmişti. Genç sürücü şoka girmişti ve babasından korkuyordu:

—Babama nasıl söyleyeceğim? Babama nasıl söyleyeceğim? Diye söylenip duruyordu.

 Adem Bey ise genç sürücüden farklı değildi:

 —Ama yol benimdi, ama yol benimdi. Diye sürekli aynı cümleyi tekrar ediyordu.

Kaza yerine gelen sağlık görevlileri, şoktaki sürücülere ilk yardım çalışması yaptılar. Trafik ekipleri, tutanak tutup raporlarını hazırladılar. Olay yerine gelen çekiciler yardımıyla hasarlı araçlar, servislere çekildi. Güzel bir güne olumsuz olayla başlangıç yapıldı.

Trafik kuralları, kişisel gelişimin neresinde yer alıyor ya da trafik kuralları ile kişisel gelişimin ne ilgisi var demeyin ne olur! Çünkü trafikte yaya veya sürücü olarak yer almak, bilgi, beceri, deneyim ve saygı ister. Her birimiz trafiğe çıktığımızda öyle ilginç manzaralarla karşılaşıyoruz ki, şaşırmamak elde değil.

        ü  Herkesten kurallara uymasını beklemek ama kendisi kurallara aykırı davranmak,

ü  Herkesten kendisine karşı anlayışlı bir tavır beklemek ama kimseye hoşgörülü davranmamak,

ü  Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışmak ve yalnız kendisinin acelesi olduğunu düşünmek,

ü  Sola döneceği halde en sağdaki şeridi kapatarak bütün araçların yolunu kesip trafiği felç etmek,

ü  Araçta sinyal lambası yokmuş gibi dönüşlerde hiç sinyal kullanmamak,

ü  Direksiyondaki sürücünün bayan olduğunu fark edince kabalaşıp, bayan sürücüyü sıkıştırmak,

ü  Klakson çalmayı alışkanlık haline getirip, özellikle küfür yerine korna çalmak,

ü  Yayalara saygısız davranmak, çukurlardaki su birikintileri üzerine sert giderek yayaların üzerine su sıçratmak,

ü  Trafik polisini görünce emniyet kemerini takıp, polis kontrolünü geçtikten sonra kemerleri çıkarmak,

ü  Aracın camlarını indirip müziğin sesini sonuna kadar açarak çevreyi rahatsız etmek,

ü  Trafik ışıklarının rengi yeşilden kırmızıya döndüğü halde kırmızıyı görmezden gelerek geçmeye çalışmak,

Bütün bu olumsuzlukları günlük hayatta yaşıyoruz. Bu olumsuzlukların bir kısmını diğer sürücüler yaparken tanık oluyoruz bir kısmını da bizzat kendimiz gerçekleştiriyoruz. Kendi yaptığımız ihlalleri görmezden gelip, başkalarının yaptığı hataları ballandıra ballandıra anlatıyoruz.

 İhlal ettiğimiz ya da uyduğumuz kurallar yüzünden belki canlar yanacak belki canlar kurtulacak. Trafik kurallarını hiçe sayan, kendisine ve çevresine saygısı olmayan bir yaklaşımın, kişisel gelişim içerisinde asla yeri olamaz.

 Bazen güleriz acınacak halimize misali bir fıkra ve bir de yaşanmış olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce fıkramız:

 Her zaman acelesi olan kurnaz bir sürücü, ışığın rengi yeşilden kırmızıya döndüğü halde, yani kendisi için kırmızı ışık yandığı halde kavşaktan geçer. Az ileride trafik polisleri sürücüyü durdurur ve sorarlar:

—Beyefendi kırmızı ışığı görmediniz mi? Neden kırmızı ışıkta geçtiniz?

—Vallahi memur bey, kırmızı ışığı gördüm ama sizi görmedim, kusura bakmayın!

Yaşanmış olay ise trafik kontrolü yapan görevlilerimizin, iletişim becerilerinin ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor.

 Şehir içinde araç kullanıyordum. Emniyet kemerim takılıydı ve hız limitlerine uygun davranıyordum. Az ileride trafik ekiplerinin uygulama yaptıklarını gördüm. Genç bir polis, bana durmamı işaret etti. Sinyal verip, durdum. Camı açıp bekledim. Trafik polisi:

—Araç kullanırken telefonla konuşmanın yasak olduğunu bilmiyor musunuz?

—Biliyorum.

—Peki, neden telefonla konuşuyordunuz?

—Telefonla konuşmuyordum.

—Ama ben gördüm.

—Yanlış görmüşsünüz.

—Ben yanlış görmem, telefonla konuşuyordunuz. Telefonunuzun son görüşme kayıtlarını görebilir miyim?

—Bunu size göstermem, istiyorsanız cezanızı kesebilirsiniz. Tabi ispat etmek kaydıyla…

—Abi siz telefonla konuşmadınız mı?

—Hayır konuşmadım.

—Abi yemin et!

Bu sözden sonra deyim yerindeyse koptum ve gülmeye başladım. İletişim hatalarını polisin gençliğine vererek telefonumun son arama kaydını gösterdim. Son arama kaydında, yakın zamanda arama yapılmadığını gördü ve özür diledi. O günkü trafik kontrolünden, aklımda trafik polisinin o meşhur cümlesi kalmıştı:

—Abi yemin et!

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri