MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU

Bilimsel Anlamadaki Tarım Yazılarına Duyulan İhtiyaç…

BİLİMSEL ANLAMADAKİ TARIM YAZILARINA DUYULAN İHTİYAÇ…

Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun…(Kalem suresi 1-2)

 

Bismillah der öyle başlarım yazıya… Rabbim besmelenin bereketi ile düşünmeyi, yazmayı, üretmeyi lütfetsin…

Nereden çıktı şimdi bu? Bilimsel anlamda tarım yazılarına ihtiyaç mı vardı. Sahi bir konu ile ilgili bir şey yapmadan önce ihtiyaç analiz raporları hazırlanıyor mu ve o raporlara göre mi hareket ediliyor. İhtiyaç analizi ne demek? Nedir ihtiyaç analiz rapaoru?

İhtiyaç analizi, mevcut durum ile ulaşılmak istenilen durum arasındaki farkı ortaya koymak amacıyla izlenecek bir süreçtir.

İhtiyaç analizi, kısa ve ya uzun süreli olarak bireysel ve kurumsal gelişimi sağlamak bu gelişmeyi sürekli hale getirmek için uygulama aşamasında karşılaşılan ve karşılaşılabilecek sorunlarla birlikte ihtiyaçları tespit ederek bu ihtiyaçlara uygun çözüm yolları bulmaktır.

 Karşılanmayan ihtiyaçların içerikleri, ne oldukları, sunulan ürün ve hizmetin elde edilmesindeki engeller, yapılacak ihtiyaç analizi ile ortaya çıkacaktır. Ülkemizde yapılan işler ya da kurumsal ve bireysel anlamda yapılan girişimler, destekler, çalışmalar acaba ihtiyaç analiz raporlarına göremi yapılıyor. İhtiyaç analiz esasına göre yapılmayan icraatlar ya boşunadır, israftır ya da esas ihtiyaç dikkate alınmadan yapılmadığı için büyük bir eksikliktir, zarardır. İhtiyaç analizi ile alakalı daha geniş tahlilleri Allah nasip ederse ilerleyen zamanlarda yaparız.

 Bu mecrada yazı yazma da bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Tarımla ilgili o kadar yanlış ve ilmi düzeyi düşük yazılar var ki, bazıları gerçekten de tahammül sınırlarını zorluyor. O kadar çok yalan yanlış bilgiler dolaşıyor ki konusunda uzman mühendisler ve teknik elamanların  bile o yanlışlara inanası geliyor. Yanlışlar tekrarlana tekrarlana doğrunun yerini alıyor. Bura da doğruyu bilip de susmak bir vebal getiriyor. Sözleri altın olanların sükutu intihardır (sözümüzün altınlığı kendimizden değil, bilimsel gerçeklerden kaynaklanıyor) gerçeğinden hareketle bizde işin ucundan tutalım istedik. Bizim inancımıza göre bir cenazede, cenaze  namazını kılan bir topluluk varsa diğer müslümanlar cenaze namazını kılmayabilir. Herkese zorunlu değildir. Hiç kimse o  cenaze namazını kılmıyorsa o namaz tüm belde Müslümanlarına farzı ayındır, herkesin üzerine farzdır, mutlaka herkesin iştirak etmesi gerekir. Biz yıllarca nasıl olsa bu cenaze namazını kılanlar var zehabıyla hareket ettik ve onun rehaveti ile de fazla yazı yazma işine girmedik. Ortada bir cenaze  mi var. Evet var. Bir şeyin hakikatı gerçek bağlamından koparıldı ise, orada mecaz konuşuluyor demektir. Bir şeyin de hakikatı değil, yanlışı, mecazı konuşuluyor ise o şey de ölmüş demektir. Bu durumda hakikat peşinde koşanlar, gerçeğin ortaya çıkması adına mücadele vermek zorundadırlar. Kendimizce doğru bulduğumuz, bilimsel ve teknik anlamda işin bir ucundan da biz tutalım diye bismillah deyip girdik bir yola, Rabbim akıbetimizi hayreylesin…

Ziraat fakültesini okuduk ve yıllarca da tarımla ilgili olarak çalışmalar yapıyoruz. Hamdolsun belli bir bilgi ve birikimimiz oluştu. Bu bilgi tecrübe zekatın nisap miktarı mesabesine de ulaştı. Bu bilgileri her ortamda paylaşıyoruz elbette. Ama mecrada ilk olacak. Bilgi sorumluluk demek. Aman bana  ne diyemiyoruz. Bir sorumluluğumuz var bu ülke adına, bu millet adına, bu ümmet adına, bu bayrak adına…bu devlet adına...Buradan dile getirdiğimiz bilimsel hakikatler belki birilerinin derdine derman olur, belki birilerinin isabetli karar vermesine vesile olur da bilgi sorumluluğundan kurtulmuş oluruz.

Sesimiz kim duyar ne kadar duyar ben bilemem. Teşbihte hata olmasın; Rivayet olunur ki Hazreti İbrahim’e  Cenabı Hak insanları hacca davet etmesini  söyler. ‘Ya rabbi bu çölde kimse yok, nasıl davet edeyim, sesimi kimse duymaz ‘der. Cenabı Hak azze ve celle ‘Ey İbrahim sen bir kayanın üzerine çık ve sesini yükselt, onu insanlara duyuracak olan biziz’ der. Biz elbette cenabı hak tarafından kutsal bir görevle görevlendirilmedik, ancak Müslüman oluşumuz ve tarımsal anlamda kendimizce yetkin bilgilere sahip oluşumuzun vermiş olduğu sorumluluk gereği bizde sesimizi çöldeki taş mesabesinde gördüğümüz bu mecradan yükselteceğiz, duyurmaya çalışacağız. Bize düşen sadece seslenmek. Sesi duyuracak olan Allahtır. Her bilgi birikimi tecrübe önemlidir ve bir şekilde paylaşılması elzemdir. Konusunda uzman her insan değerlidir ve mutlaka bu bilgi ve tecrübeleri farklı ortamlarda paylaşmalıdır, topluma, bu millete, devlete yararlı olmaya çalışmalıdır. İnsanlara düşen sadece bir kayanın üzerine çıkıp seslenmektir, davet etmektir. Allah herkese davet edeceği bir bilgi  ve sesini ulaştıracağı bir imkan, üzerine çıkacağı kaya parçası lütfeder. Bu bilgi ve imkan katmanlıdır. Herkesin bilgi ve imkanı ölçüsünde sorumlulukları artar ve azalır. Senin ki birdir, benim ki ondur öbürünün yüzdür, bir başkasının bir milyondur. Ama illaki birikimin ve imkanın sorumluluğu vardır. Konumuna ve imkanına göre herkes potansiyelini paylaşmak zorundadır. Fakat illa da herkes bu mecra tecrübesini paylaşmak zorunda değildir. Bu gün bize böyle bir fırsat verildi, şimdi bu fırsatı değerlendirme gayretindeyiz.

Bugün internet, medya ve sosyal medya vasıtasıyla müthiş bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Daha doğrusu malumat bombardımanı. Malumat ile bilgi aynı şey değildir. Bu kaynaklardan elde edilen bilgilerin tamamının bir filtrasyona ve tashihe ihtiyacı var. Bu yöntemlerde gelen bilgiler tam bir malumat yığını halini almıştır. Bu  durum tarımsal bilgi ile ilgili değil sadece. Hemen her konuda bu yollarla elde ettiğimiz tüm bilgilere şüphe ve itidalli yaklaşmak zorundayız. Bu malumatların çoğu da ya algı, ya manipülasyon ya da yalan malumat oluyor. Ayık bir kafa, dikkatli bir zihinle bu malumat kirliliğinden kendimizi koruyabiliriz. Yoksa halimiz pek yaman olur, perişan oluruz.

Uzmanlık gerektiren bir konuda bilgi alacağınız kaynaklara dikkat etmeliyiz. Konunun uzmanı değilse dinlemeyin o kimseyi derim ben. Bir uzman değildir ama o konuyla alakalı kendini yetiştirmiş olabilir, bu mümkündür. Lakin bilgi hiyerarşisinde öncelik konunun uzmanı kişinindir. Öncelik sırasına dikkat etmezsek konu karışır, çorba olur. Örneğin adam buğday konusunda konuşuyor. Kim bu kişi? Bu konuda uzman mı? Bu konu ile ilgili eğitim düzeyi ne? Konuya ne kadar hakim? Bilimsel gelişmeleri takip ediyor mu? vs.. vs… Bütün bu sorgulamaları yapmadan her önümüze geleni dinler yada okursak zokayı yutarız.

Geçen günlerde bir meşhur bir televizyon kanalını seyrediyorum, çok popüler bir kimse avazı çıktığı kadar bağırıyor ’Vay efendim bize hibrit tohum yediriyorlar, bizi zehirliyorlar ‘ diye… Allah Allah ne var bunda. Şimdi bunun neresini düzelteceğiz? Konusunda uzman değil onu mu düzeltelim, hibrit tohumu yanlış bildiğini mi düzeltelim, zehir mevzusunu mu düzeltelim. Nereden başlayalım bu işe ???

 Teşbihte hata olmasın, fıkra bu ya; Adamın biri "Kurban" konusunu anlatıyormuş:

"Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Ya Rabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua kabul olmuş;  Hazreti Davut, kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş..."

Dinleyenlerden biri dayanamamış:

"Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç olacaktı!"

Hibrit tohum, aynı cins bitkilerin farklı çeşitlerinin çaprazlaması olarak elde edilen tohumlara denilmektedir. Diğer bir adı da melez tohum olan bu tohumların yapım amacı daha verimli, daha kaliteli ve daha sağlıklı ürünler elde etmektir. Peki ne var burada ? Ne sıkıntısı var bunun? Zaten bu tabiatta oluyor. Biz bunu daha kontrollü ve bir amaca uygun yapıyoruz. Ortaokul fen bilgisi dersinde gördüğümüz basit mendel melezlemesi. Mendel kanunları,  Mendel ortaya çıkardığı için olmadı ki. Bunlar tabiatta zaten kendiliğinden oluyordu, Mendel bunu farketti. Yani bu kadar basit ve sıradan bir olayda ortalığı birbirine katmanın, velvele çıkarmanın ne gereği var. Ortada zararlı olacacak, insan sağlığını tehlikeye sokacak en ufak bir durum yok.

Yine başka meşhur bir televizyonda çok meşhur birisi’ buğdayda gdo var’ yaygarasını koparıyor. Yahu bu nedir Allah aşkına ne gdo’su nereden çıktı bu. Evet gdo ‘lu bitkiler var ama buğdayda gdo yok. Yok kardeşim yok…50 küsür tane ziraat fakültesi var açın bir hocaya sorun. Yok diyecekler. Eee biz ne yapacağız şimdi? Konusunda uzman hocalara ve mühendislere mi inanacağız yoksa televizyonlarda çıkıp şarlatanlık yapanlara mı inanacağız.

Burada bilimsel bilgini özelliklerini tekrar bir gözden geçirelim. Bilimsel bilgi; Bir kere bilimsel bilgi kamusaldır, kamuya açıktır. İspatlanabilir, tekrarlanabilirdir.

      Nesneldir. Bireyden bireye değişmeyip herkes için aynıdır. Evrenseldir. Bilim herhangi bir milletin, ırkın malı değil bütün bir insanlığın malıdır. Akla ve mantığa dayalıdır. Birikimli olarak ilerler. Sistemli ve düzenlidir. Eleştiriye açıktır. Fen bilimleri  ve matematik kesin ve nettir. Havaya atılan taş yere düşer. Neden? Çünkü yerçekimi vardır, mg den dolayı taş yere düşer. Bunun sana göresi, bana göresi olmaz. Sosyal bilimler böyle değildir. Herkes farklı düşünebilir, bu gayet doğaladır. Aktüel bir konu olduğu için örnek vermek gerekirse, Rusya Ukrayna savaşı hakkında herkes bir şeyler söyleyebilir. İyidir kötüdür, faydalıdır, zararlıdır. Konuyu bakış açınıza göre saatlerce tartışabilirsiniz. Ama matematikte iki kere iki dörttür. Bu ADB’ de dörttür, Endonezya’da da dörttür. Dünyada da dörttür, uzayda da dörttür. İkiyüzyıl öncede dörttü, beşyüzyıl sonrada dört olacak.

Tarımında genel geçer doğruları vardır. Hibrit tohum ya yararlıdır ya da zararlıdır. Buğdayda ya gdo vardır ya da yoktur. Hibritin sana göresi bana göresi olmaz. Buğdayda sana göre gdo vardır bana göre yoktur olmaz. Kesin ve nettir.

Tarımda tartışılacak konular elbette var. Büyük baş hayvancılığımı yapalım yoksa küçük baş hayvancılığımı. Buğday mı ekelim, nohut mu bunlar tartışılabilir. Hangisi kazancı yüksek, pazarlama sorunu yok vs. tartışılabilir. Bunlar ayrı şeyler, karıştırmamak lazım.

İnşallah bizde bu platformda elimizden geldiği kadar güncel ve bilimsel konuları işlemeye çalışacağız. Bilimsel konular doğrultusunda da bir takım fikirler ortaya atacağız şüphesiz. Paylaştığımız bilgiler mutlak fikirler değildir, yanılabilrim, tartışabiliriz. Bertrand Russell’in dediği gibi ’HİÇ BİR FİKRİM İÇİN ÖLMEYE HAZIR DEĞİLİM,ÇÜNKÜ YANLIŞ OLABİLİRLER’

Mutlak bilginin kaynağı vahiydir. Bunun dışındaki her şey ve herkes tartışılabilir. Bir ihtiyaç olarak gördüğüm bu yazma serüvenim de yanlışlarımı bilimsel kaideleri ortaya koyarak düzeltmenizi istirham ederim. Tekrara düştüğümde yazmayı bırakırım, zira tekrar okuyucunun zamanını çalmaktır.

Niyet hayır… Akibet hayır…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri