MEHMET TOPUZ

USTANIN MESELESÝ…

USTANIN MESELESÝ…

Sekiz günlük ömrün dokuz günlük yemeði olur; cümlesiyle sarýlmýþtý insan bütün iþlerine… Aslýnda Anadolu’nun baðrýndan süzülüp gelen sözler dizisinde yerini daha önce almýþ mýydý bu söz diye merak etmeden geçmekte tarihe ve insanlýða haksýzlýk olmaz mýydý?

Bak burada basit bir konudan falan bahsetmiyorum. Aslýnda Anadolu insanýnýn yaþam felsefesinden hayata bakýþ açýsýndan, altmýþlý yaþlarýn belki de kendi tecrübesinden süzülüp gelen bir cümleden bahsediyorum. Bir dil, bir cümle, bir üslup hepsi ama hepsi kendi içinde baðlantýlý ve bir o kadar da iþlevsel öneme sahip olduðunu düþünüyorum.

Bu o kadar çok anlatýldý ki dilin; cümlenin ve üslubun önemine dair belki binlerce makale ele alýnmýþtýr kiþisel geliþim adýna.

Neyse kýsa bir kamu spotundan sonra konuya dair giriþ geliþme ve sonuç kýsmýný oluþturup, bir temenniyle cümleye son verelim. Sekiz günlük bir ömür, seksenli yýllara kadar ortalama yaþam süresi üzerinden, yorumcunun yormakla baþladýðý bir ifadenin tezahürü olsa gerek. Ancak burada bitmeye ramak kala kýsmýnýn, bir bitmek ifadesinden uzak olduðunu bir günlük daha bir ihtiyaç halinin galiba zuhur edeceðini bilmek, bir irfan meselesi olsa gerek.

Sekiz günlük ömrün dokuz günlük yemeði olur; derken neyden bahsediliyordu. Ya da dokuzuncu günün varlýðýna dair edinilen tecrübenin bir yoklukla varlýk arasýnda olduðunu düþünmekte sekiz günlük ömrün muhasebesinden önce dokuzuncu günün kaygýsýyla yaþamak beraberinde neyi getirirdi insana? Ya da insan umursamaz tavrýyla senden önce ve senden sonra dünyanýn, insanlýðýn var olduðunu da düþünüp, ben olmasam da olur demeyip belki de maddi manevi insanlýða yük olmamanýn da önemli olduðunu kestirebilmiþ miydi?

Ya da Necip Fazýl Kýsakürek’in ifadesiyle;” Tam otuz yýl saatim iþlemiþ ben durmuþum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuþum.” Ýfadesinin varlýðýndan haberdar olan insanýn ömrünün dokuzuncu gününün varlýðýna dair beþeriyetsel ifadesi de baþlý baþýna, galiba insanýmýzýn irfaný olsa gerek.

Þöyle, diyerek devam edecekti cümleye. Galiba sekiz günlük ömrün, dokuz günlük yemeðine dair kendince söyleyecekleri de az gibi durmuyordu. Tabi bu cümleden sonra kýsa bir sessizlik hali ortama hâkim olmuþtu. Ýnsana dair muhtaçlýk ifadesinden bahsediliyordu. Kimsenin kimseye muhtaç olmamasý için çalýþmak gerektiði, emek vermenin önemi, helalinden bir lokma ekmeðin peþinde olup rýzkýný kovalamasý gerektiðini ifade ediyordu. Arkasýndan biraz tebessüm haliyle; dokuzuncu günün ihtiyaçlarýndan, kefen parasýndan ya da misafirlerin galiba bir cenaze de aðýrlanmasýndan devam ederek cümleyi baðlýyordu. Tabi bu garipsenecek bir durum da deðildi elbette. Beþeriyetin ölçüsüne dair yeni bir ölçü daha çizmek gibi bir þeydi bu ve insan sonuçta ölümlüydü. Fakat bu ifade kapitalizmin bütün öngörülerinden ve çizgisinden uzak düþen bir ifadeydi.

Belki þu da düþünülebilir. Ben öldükten sonra ne önemi var dokuzuncu günün denilebilir. Tabi bu herkesin kendi düþüncesine dair bir ifade kalýbý… Baðlayýcý yanýnýn ise sahibine yönelik olmasý sonuçta düþünülmesi gereken ayrý bir konu olsa gerek.

Netice de bir dokuzuncu gün gerçeði elbette var reel de… Kimin ne dediðinden ziyade… Fakat geride kalan sekizinci günün durumuna dair ve içeriðin, ana temasýna dair bir þey söylemekte mümkün gözükmemekte. Bilinenden bilinmeyene ya da bilinmeyenden bilinene dair nasýl bir yolculuktu bu. Altmýþlý yaþlarýn getirisinden, cümleye dökülen kelimeler þaþkýnlýk hali oluþturuyordu insanda.

Kalýn saðlýcakla…

Henüz Yorum yok

Ýlk yorumu siz yazýn.

Yorum Býrakýn

E-Mail adresiniz yayýnlanmaz.







Yazarýn Diðer Makaleleri