VEYSEL EKİNCİ

Son Fırsat Mı Desek!

 Ülkedeki ve dünyadaki olaylar karşısında  bir kısmımız üzülürken, diğerleri sevinebiliyordu.

 Çünkü, ezen, gasbeden, katleden bir kesim mutlu, diğerleri feryat-figan, kan, gözyaşı içinde adeta boğuluyorlardı.

   Izdırapları, acıları, yalvarışları o kadar şiddetli idi ki, taa Mele-i Ala'ya kadar ulaştı. On şiddetindeki bir depremin oluşturduğu zelzele gibi, bu feryadı duymayan tek bir mahluk, tek bir hücre, zerre kalmadı.

  Bu nizamın Sahibi, şahit olmaları  için hazır ve gaip alemini bu konudan haberdar etti.

   Tüm bunların sebebi, aynı özden yaratılan, aynı atadan gelen hemcinslerdir. Öyleki, cesetlerine üflenen ruh tatile çıkmış, yerini öfke, kin, nefret, hiddet, gazap, vahşilik ve şeytan doldurmuştu.

   Beş yaşındaki çocuktan, seksen yaşındaki nineye kadar akıtılan kan ve gözyaşları, kimilerine adeta, haz veriyordu. Zevk aldıkça caniliğin dozajını artırıyorlardı.

   Makamları, mevkileri, şaşalı hayatlarının devam etmesi kaygısı ile, kimileri de bu  vahşiliğe göz yummuş, hatta isteyerek veya kerhen destek vermişlerdi.

  Tüm varlık ve gaib  aleminin yegane sahibi, Halık-ı zül Celal olan yüce Yaratıcı, sürekli geçmiş kavimlerden örnekler vererek bizleri uyarmaktaydı. (Nuh Tufanı, Ad, Lut, Sebe, Medyen, Fravun, Ahkaf, Tubba kavimlerine gelen musibetler bunlardan bir kısmıdır).

   Ayrıca, Rahman ve Rahim olan Mevla'mız, cezaların hepsini bu alemde vermiyor. Daha şiddetlilerini ahirete bıraktığını bildiriyor. Ayrıca, "eğer kulların yaptıkları günahların cezalarını dünyada verseydik, yer yüzünde bir tek canlı kalmazdı" şeklinde hatırlatmalar yapıyordu.

   Şu merhamete bakın ki, günahların bir çoğunu da affettiğini bildiriyor.

 Ama sevgili kullarının, bebeklerin, yaşlıların gözyaşlarına ve yakarışlarına da kayıtsız kalmazdı. Çünkü, bu garantiyi, " Kullarım Ben'i sorarlarsa, onlara çok yakınım, dua ettikleri zaman dualarına cevap veririm" buyurarak bizzat kendisi veriyordu.

    Yine, en çok verilen örneklerden ve hatırlatmalardan biri de, bizzat Müslümanların göremeyip, kafirlerin gördüğü, melek askerler indirmesidir.

Bedir'de, Hendek, Huneyn, hatta Sevr Mağarası'nda bu örnekler  hatırlatılıyordu.

   Yardımın niteliği çok farklı. "Okları siz atmıyorsunuz, O atıyor, düşmanı siz öldürmüyorsunuz, O öldürüyor." Bazen melek orduların sayısı üç bin, bazen beş bin oluyor. Gerek görüldüğünde daha da fazla göndereceğini bildiriyordu.

  Buraya kadar olan hatırlatmalardan sonra ana konuya gelmek gerekirse:

  Gücünüze, silahınıza, ordunuza, paranıza güvenerek adeta ilahlaştınız, tanrılaştınız. Hiç bir gücün, sizi durduramayacağına inanıyordunuz. Hatta Çin Devletbaşkanı"nın, "Dünyada, ölümden başka, bizi yenecek bir güç yoktur" dedigini hepimiz biliyoruz.

  Buyurun size, corona virüs. Tüm Dünya olarak çaresizlik içinde kıvranıyorsunuz. Şaşkınlıklar mahşeri hatırlatıyor. Herkes ve her devlet, kendi başının derdine düşmüş çırpınıyor.

   Kurdukları ittifaklar, birlikler çatırdıyor, birbirlerine bir faydası olmuyor. 

    Aynı zamanda, kendi aralarında, en büyük hırsızlıklar oluyor. Bir ülkeye giden yardım malzemelerini, bir diğeri, havaalanından, limandan, tırlardan, hatta havadaki uçağı indirererek gasp ediyorlar.

    Burunlarının ucu ile baktıkları ve düşman gördükleri Türkiye'den  yüze yakın devlet, sağlık malzemeleri ve diger ihtiyaclar için talepte bulunuyorlar. Şu ana kadar otuz ülkeye yardım gönderildi. Dikkatinizi çekeriz, yardım isteyenlerin başında ABD, Çin ve AB ülkeleri gelmektedir. Ya Rabbi, ne kadar büyüksün! Sana sonsuz şükürler olsun.

     Pekala, az-çok kendisini bilen, ibadet etmeye çalışan kullar, neden aynı musibete tabi tutuldu? En büyük neden, kötülüklere engel olma konusundaki vurdumduymaz tavırları, nemelazımcılık ve dünya malına düşkünlük sonucunda korkaklık, siniklik hastalığına yakalanmış olmalarıdır.

  Gerçekten, tüm insanlık bir musibetle karşı karşıyadır. Kurtulmak için her türlü maddi çareye ve korunmaya başvuruluyor.

   En  önemlisi de, sonsuz kudret sahibi Mevla'ya dua etmek, yalvarmak, yakarmak, silkelenmek, tövbe etmek, kendine gelmek olmalıdır. Bunlar Müslümanlar içindir.

    Gayri müslimlerin de, bundan ders almaları, iman etmeleri mümkünse iman etmeleri, değilse bir Allah'ı bilmeleri, kullarına zulümden vaz geçmeleri beklenmelidir.

   Bir Müslüman olarak biliyoruz ki, bu Senin bize tatbik ettiğin bir imtihandır.Ya Rabbi, bize acı, bizi bağışla, bizi koru. Zayıf kullarız, ağır imtihanlara tabi tutma.

 Belki de bu durumu son bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

   Senden başka gidecek, sığınacak kapımız yok Ey yüce Allah'ımız. Amiin.

 

 

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri