AHMET AVANLIER

Olsa Ne Olur? Olmasa Ne Olur?

    OLSA NE OLUR? OLMASA NE OLUR?

    Bir gün, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber Efendimiz’in (sav) huzuruna gelen bir sahabe bilmeden bir karıncayı ezdiğini bunun hesabını ahirette nasıl vereceğini sorar. Rahmet Peygamberi Rasûlullâh (sav) bu sahabeye daha önce böyle pişman olduğu bir günahın olup olmadığını sorduğunda ise sahabe; İslâm ile şereflenmeden önce cahiliye adeti ile kız çocuğunu diri diri toprağa gömerken kızının babacığım elbisen toz oldu demesini hıçkırıklar içinde ağlayarak anlatır. Peygamber Efendimiz’in (sav) mübarek yüzünden ve o an o meclisde bulunanların yanaklarından göz yaşları boşalır. Mecliste bulunanlar “-Ne yapıyorsun Rasûlullâh’ı üzdün” deseler de gönüller sultanı Peygamber Efendimiz (sav) sahabeye bu cahiliye anısını meclistekiler tekrar tekrar duysunlar diye bir kez daha anlattırdıktan sonra  “işte sizler İslâm’dan önce böyleydiniz. Kızını diri diri toprağa gömen kimselerdiniz. Bugün karıncayı incitmekten sakınan insanlar oldunuz. İslam öncesi kömür ve demir gibiydiniz. Şimdi ise altın ve elmas gibisiniz.”der.

  Evet sevgili dostlar İslâm ile şereflendikten sonra,  nebevi metot ile eğitilen, Kur'an ile yoğrulan ve hayatına Kur'an ve Rasûlullâh’ı rehber edinen sahabe-i kiram, yuvalarını gülistana çevirdi. Çünkü yüce Allah kutsal kitabımızda bizlere hayatımızın her kademesinde baba olarak, anne olarak, evlat olarak, yönetici olarak, aile olarak kısacası insan olarak nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini tarif ediyor, kulu ve elçisi olan Peygamber Efendimiz (sav) ise Kur’an-ı yaşayarak bizlere örnek oluyor, âdeta tefsir ediyordu.

   Bu Nebevi metot ve anlayış ile yönetilen imparatorlukta, ülkede, ailede huzurun, ahlâkın, saygının hakim olacağı ise aşikardı. Nitekim öyle de oldu. 600 yıl üç kıtaya hükmeden ecdadın şanlı tarihini satır satır inceleyecek olursak kadına şiddet ve kadın cinayeti gibi konularına rastlamamız mümkün değildir.

   Bugün ise, özgürlük adı altında kadınlarımızı bir meta gibi görüp kapitalist sistemlerine figüran edenler, kadın hakları konusunda karanlık mazileri ile utanç duyulacak birçok olayın müsebbibi sözüm ona medeni batı. Kadın ve hakları konusunda Müslümanlara ders verecek nitelikte ve çapta değildir. Fakat ne acıdır ki İslâm’ın değerlerinden bihaber yaşayan zavallı akıl fukaralarının “kadınlar size Allah’ın emanetidir" diyen Rasûlullâh’ın ümmeti olmanın şerefine nâil olmak yerine tarihi utanç dolu batının ve bâtılın içi fitne ve fesat dolu dayatma kanunlarından medet umması en basit tabiri ile acziyettir. Bu medet umuş, sağlam insanın hastaya özenmesi mesabesinde saçmalıktır.

   Bununla beraber mevcutta var olan ve inkâr edilemeyecek sıkıntıların sebebi ise  makalemizin başında vurgulamaya çalıştığımız gibi unuttuğumuz, unutturulduğumuz değerlerimizdir. Nebevi metoddan uzaklaştırdığımız eğitim sistemimiz, Kur'an ve sünnete olan akıl almaz mesafemizdir. Asla İslâm, kadına yapılan kötü muamelenin kaynağı gibi gösterilemez. Aksine, İslâm ve İslam’ın hükümlerini anlamak ve onları yaşamak tek reçetedir ve kaçınılmaz çaredir.

   Elhamdülillah, büyük bir yanlıştan dönüldü ve adınaİstanbul Sözleşmesi denilen (ki aziz İstanbul’un adının burada kullanılmasını bile manidar görüyorum) bir garabetten geri dönüldü.

   Peki çekildik de ne oldu ?

   Yasadışı, illegal örgütlerin, fuhuş ve azgınlığı hortlatmaya çalışan şer gurupların bu ad altında faaliyet ve eylem yapmasının önüne geçildi.

  Aile kurumunu dinamitleyen, yuvanın dağılmasını ve yüzyıllar boyunca Fatihleri, Yavuzları, Osmanları yetiştiren kurumu bitirmeyi hedef alan,  perde önünde kadının hakkını savunuyormuş gibi görünüp perde arkasında onu reklam aracı ve kapitalist sistemin kölesi yapmayı planlayan büyük bir oyun bozuldu.

  Peki bu sözleşmeden çıkmak yeterli mi?

  Bu sorunun cevabı da açık... elbette hayır. Biz evlerimizde, okullarımızda çocuklarımızı İslami değerlerimiz ile eğitemediğimiz, Kur’anı, Rasûlullâh’ı anlatamadığımız sürece, nefsani arzularla savrulan bir nesilde şiddet, adaletsizlik ve öfke kaçınılmazdır. Bir yandan da dün İstanbul Sözleşmesinden ayrılmayı, lgbt pankartları ve akla ziyan pankartlar ile protesto eden bacılarımın görsellerini görünce şöyle dedim kendi kendime;

İstanbul Sözleşmesi olsa ne olur? olmasa ne olur?

Daha kendi kıymetinin farkında olmayan, neyi nasıl müdafaa ettiğini, kimin aşına su taşıdığını bilmeyen kardeşlerim olduğu sürece ailemi hedef alan şer güçler başka isim ve görünüm altında karşımıza çıkacaklar elbet.

   Hülâsa dostlar, Kendimizden bihaber, dinimizden bihaber, değerlerimizden bihaber olduktan sonra adı ne olursa olsun... ister Sözleşme, ister yasa Olsa Ne Olur ? Olmasa Ne Olur?

   Rabbim cümlemize, evlerimizde Kuran’ı hakim kılan bir hayat sürmeyi, kadınlarımıza “ Allah’ın bir emanetidir” gözü ile bakabilmeyi, Evlerimizi gül bahçesine çevirecek Nebevi metodu hayatımıza hakim kılmayı nasip etsin. Bu uğurda mücadele eden her kim varsa Hâk yolda ayağını sabit kılsın, liderlerimize hayrı tavsiye eden yol arkadaşları nasip etsin.

Kalın sağlıcakla

Ahmet AVANLIER/ 21 Mart 2021

[email protected]

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri