FURKAN YILMAZ ALTINÖZ

Çocuk Evlilikleri Ve Din

ÇOCUK EVLİLİKLERİ VE DİN

F. Yılmaz ALTUNÖZ

İyiliğin ve kötülüğün tanımını ve çerçevesinin çizilmesi hep tartışıla gelmiştir. Neye ve kime göre, hangi esaslar dikkate alınacaktır. İslami kurallara göre hayat tasavvuru olan kimse ile Marksist birisinin iyilik ve kötülük anlayışı elbette aynı olmayacaktır. Yine ateist, deist, liberal ve seküler bir insanın iyilik ve kötülük tanımı benzer değildir. Hatta aynı kaynaktan beslenmelerine rağmen Yahudi ve Hristiyanların da iyilik ve kötülük tasavvurları farklıdır. Ayrıca gücü ellerinde bulunduran kimse veya odakların; hiçbir din, ahlaki, etik ve hukuki kural tanımaksızın cinsel zevk ve hazlarını tatmin ettikleri görülmektedir.

Yaşadığımız yüzyılda cinselliğin tatmin edilmesinde; bir bütün olarak ahlaki kurallar söz konusu değildir. Tatmin etme tarz, yöntem ve şekiller de yine din, ahlak, gelenek ve hukuk kuralları dikkate alınmadığı bir gerçektir. Semavi hiçbir din asla nikâhsız bir ilişkiye izin vermez. Yine semavi din aralarında evlilik engeli (ensest, sütkardeş gibi) bulunmayan; kadın ve erkek arasında, evliliğin olabileceğini kabul eder. Ve bunun dışında adı ne olursa olsun sapkın, eş cinsel ve türevlerine asla izin vermez. Ama dinin rol almadığı sistem ve felsefelerde en sapkın cinsel ilişkiler; hümanizm ve cinsel tercih adına yer bulmaktadır. Ve bir kişisel hak olarak görülmektedir. Hâlbuki hakkın tanımı semavi dinler ve İslam açısından; Hak, İslam dininin suç ve günah saymadığı, bireyin ve toplumun aleyhine olmayan davranış biçimleridir. Günah suç kabul edilir ve hiçbir günah asla hak olarak kabul edilmez. 

Seküler anlayış insanı tanrı yerine koyarak; onun her istek ve talebinin tanrının buyruğu gibi karşılanmasının ve yerine getirilmesinin önünü açmıştır. İsteklerinin önündeki tüm engelleri kaldırmıştır. Kadim ahlak ve din yasalarını hiçe saymıştır. Bunun en büyük görünürlüğü cinsel tatmin ve yönelişlerinde ortaya çıkmıştır. Cinsel arzuları ve yöntemi sınır tanımamaktadır. İbadete dönüştürülen cinsel talepleri kadın ve erkekle sınırlı kalmamış: cansız varlıklara (sex with inanimate objects), hayvanlara (zoofili), ölülere (nekrofili), eş cinselliğe (homosexuality) kendine veya eşine işkence yapmaya (Sad mazoşizm) ya da çocuklara (pedofili) yönelik olarak artarak devam etmiştir. Seküler Batı eşyayı cinsellik gözlüğü ile tanımlamakta; haz ve hız ile ibadet haline getirmektedir.

Din ve cinsellik. Din, insanın tüm istek ve davranışlarını yönettiği gibi; cinselliğin meşru yönden karşılanması içinde kurallar koymuştur ve yönetmektedir. Din, cinselliğin meşru olabilmesi için öncelikle nikâhı şart/zorunlu kılmıştır. Ayrıca nikâh/evliliğin ancak bir kadın ve erkek arasında olacağını da yasalaştırmıştır. Ve evliliğin pazara kadar değil de mezara kadar sürmesi için de birçok kurallar koymuştur. Hz. Peygamber ve İslam hukuku evlilikte tarafların mutluluğu için; sözlükte “eşitlik, denklik, benzerlik ve yeterlik” anlamlarına gelen kefâet, bir hukuk terimi olarak evlenecek eşler arasında belli hususlarda denkliğin bulunmasını, ilke olarak kabul etmiştir. Erkeğin kadına denk olmasını Küfüv olarak adlandırmıştır. Hukukî bir kurum olarak kefâet (denklik), evliliklerde kadın tarafının haklarını koruyucu bir şart olarak gündeme getirilmiştir.

İslam hukuku, evlilikte denkliği; dindarlık, soy, meslek/sanat, hürriyet, sağlık; zenginlik ve yaş olmak üzere sıralamaktadır. Evlilikte yaş yalnızca kadınlarda değil erkeklerde de dikkate alınmaktadır. Evlilik yaşı akil baliğ olmak ve rüştü elde etmekle gündeme alınır. Yani İslam evlilik ölçüsünü yaştan daha çok taraflarda akil baliğ olmalarını ve rüştlerini elde etmelerine bağlar. Akıl-baliğ, belirli bir yaşa gelmiş ve kendi kararlarını kişisel olarak verebilen bir insan manasına gelmektedir. “Sözlükte “doğru yolu bulmak, makul davranmak” gibi anlamlara gelen rüşt kelimesi hukuk terimi olarak kişinin mallarını din, akıl, mantık ve iktisat prensiplerine uygun biçimde koruyup harcamasını sağlayan fikrî olgunluğa sahip olmasını, ayrıca dinî ve ahlâkî açıdan adalet vasfını taşımasını ifade eder. Bu vasfı taşıyana reşit denir.” İslami dile göre "buluğ", terim olarak çocuğun cinsi ve bedensel ergenlik dönemine ulaşması anlamına geliyor. "Reşit olmak, buluğa erdikten sonra kendi lehinde kararlar alabilen, fayda ve zararın farkında olan ve malını akıllıca kullanabilecek özelliği sahip olmaktır. Nisa Suresi 6. ve Enam Suresi 152. ayetleri bunu anlatır."

Hayatı hakkında sağlıklı karar alamayan ve maddi ve manevi değerlerini, kontrol edemeyecek durumda olana reşit denmez. Evlilikte cinsel rüşt yaşı önemlidir. Cinsel rüşt yaşı, bir kişinin yasal olarak cinsel eylemlerinin bilincinde sayıldığı ve bu eylemlere rıza gösterebildiğinin yasal olarak kabul edildiği en küçük yaştır.  Din ölçülü bir sistemin adıdır. Dinin sahibi olan, Allah’ın isimleri arasında hak ve adalet isimleri yer alır. Ve birçok ayette Allah kimseye zulmetmez buyurulmaktadır. Hak, bir şeyin olması gereken yerde bulunmasıdır. Adalet, hiçbir canlının incinmemesini içeren uygulama ve sonuçtur.

Varlık nedeni hak (hukuk) ve adalet olan bir din mensuplarına ve muhataplarına asla zulmetmez. Evlilikte bunlardan birisidir. Akil baliğ olmamış ve rüştünü kazanamamış bir kız çocuğuna izin vermediği gibi erkek çocuğunda evliliğine izin vermez.

Dini nikâha inanan bazı kimselerin örf ve kültürün ve zaafların dinselleştirilmesi sonucu; ayrıca cehaletin sonucu olarak dini (imam) nikâhını kendi çıkarlarına alet etmektedirler. Buna da kaynak olarak Hz. Peygamberin, 9 yaşında olan Hz. Aişe ile evlilik yaptığı iddiasını anlamamaları ve adına sünnet uygulaması demeleridir. Hz. Peygamber Hz. Aişe ile 9 yaşında iken bir evlilik yapmamıştır. İlmi ve tarihi veriler çerçevesinde Hz. Aişe 20 yaşlarında iken evlilik gerçekleşmiştir. Üstelik Resulullah stratejik evlilikler yapmıştır. Asla cinsellik ön planda değildir. Ayet, hadis ve tarihi ve sosyolojik verileri anlama da ve anlamlandırmada sorun yaşayanlar; Hz. Peygamberin bu uygulamasından hareketle sapkınlığa evirilmekteler. Bir kısmı da bundan hareketle sünnet diyerek kız ve erkek çocuklarına zulmetmekte ve hayatlarını karartmaktadırlar.

Günümüzde birçok insan dini nikâhı kendi çıkarlarına alet etmektedirler. Günahın farkında olan ama ona kılıf arayan; flört, dost ve metres hayatı yaşayanlar; eşlerinden ve çevrelerinden gizli olarak bir kadın/erkekle evlilik hayatı arayanlar; imam nikâhı aldatmacasına sığınmaktalar. Ayrıca lise ve üniversitelerde seküler öğrenciler kız ve erkek ilişkilerini sürdürürken; nikâhsız birlikteliklerin günahına inanan kız ve erkekler; ilişkilerini sürdürebilmek adına imam nikâhına sarılarak kendilerini günah/haramdan koruduklarını zannetmektedirler. Bunlar dini hem yanlış anlamaktalar hem de kendi çıkarlarına alet etmektedirler.

Cinsellikte sınır tanımamak seküler felsefenin kodlarında vardır. Kendilerini tatmin etmek için, en iğrenç ilişkilere girerler ve buna tercih adını verirler. Lut kavmi gibi sapkın ve saldırgandırlar.  Ancak Müslümanlar dinin bilincini yüklenmeliler kültür, örf ve adetlerin, cehaletin dinselleştirilmesine izin vermemelidirler. 

İslam akil baliğ olmayan ve rüştünü elde etmeyen evliliklere asla izin vermediği gibi; on dörtlü yaşlarda kız çocuklarının sanatçı adına, gazino ve pavyonlarda meze olmasını da kabul etmez…    

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri