AV. FEVZİ KONAÇ

Nato Zirvesi - Fransa CB. Macron – Kanuni Sultan Süleyman

NATO ZİRVESİ - FRANSA CB. MACRON – KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Bir hafta önce İngiltere’de Nato Zirvesi toplandı. Türkiye Nato ilgili bir takım konularda çekincelerini ileri sürerek zirveye adeta damga vurdu.Bir kaç gün ülkemiz ve dünya gündemini yapılan bu zirve meşgul etti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Londra'ya hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin "Başta YPG olmak üzere terörle mücadele konusunda müttefiklerden istediği destek ve dayanışma gelene kadar" bir kısım planların bloke edileceğini ifade etmesi, Ankara ile kalan 28 müttefik arasında uzun süreli bir krize işaret ediyordu. Ülkemizin masa başındaki gücü geçmişle mukayese edilmeyecek kadar farkedildi tüm Nato liderleri tarafından. Nato eleştirildi, talepler iletildi, veto hakkı dillendirildi. Belki ilk defa bu tonda bir yaklaşım sergilendi. Bir mesaj verildi. Ancak beklenen olmadı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İngiltere'deki zirvenin sonunda düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin savunma planı için gerekli onayı verdiğini açıkladı.

Fransız Cumhurbaşkanı Haddi Aştı!!

Macron, Türkiye’yi IŞİD’i temsil eden gruplarla birlikte çalışmakla suçlayarak, Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan'a da seslenen Macron, "İki şeyi netleştirmeye ihtiyacımız var" diyerek şu ifadeleri kullandı: “...Türkiye'den netlik istiyorum. Nasıl oluyor da NATO'nun üyesisiniz, bir yandan da Rusya'dan S-400 satın alabiliyorsunuz? ...YPG terör örgütü olarak nitelensin istiyor. Türkiye'nin hem bu konu hem de S-400 konusunu açıklığa kavuşturması gerekiyor.”

Bu sözleri ile Türkiye’nin S-400 alımından tutunda, terör grupları ile işbirliğine kadar ve ayrıca terör mücadelesi verdiğimiz grupların, terör örgütü olmadıklarını ifade eden ve haddi aşan Macron’un ithamlarını ibretle izledik. Zirvede bölgesel menfaatlerinin peşinde koşan ülkelerin içinde Fransa’nın Türkiye ile ilgili yaklaşımı ve Macron’un açıklamaları beni ister istemez tarihe yolculuğa çıkardı. Nato ne idi? Fransa kimdi? Bu sözler ne anlam taşıyordu?

NATO Neden Kurulmuştu ve Hedefi Nasıl Değişti?

Nato'nun ilk kuruluş amacı Rusya'nın dağılması idi. 1990 yılında Rusya paktı dağılınca, Margaret Teacher'in 1990 yılında İskoçya'da yapılan Nato toplantısındaki konuşmasından alıntı yaparak konuyu özetleyelim...!!

"Düşmanı olmayan ideolojiler yaşayamaz. Rusya bitti, bundan sonraki düşmanımız İslam'dır ve Nato'nun asıl görevi İslam'ın ve İslam ülkelerinin dağılmasını sağlamak olacaktır"... diyerek gerçek niyetlerini ve sahte yüzlerini ortaya koymuştu. Bu konuşmada Nato'nun ve emperyal güçlerin değişmeyen gerçek hedeflerinin İslâm düşmanlığı olduğu tescil edilmişti, hatırlayalım.

Bugün bu denli düşman ittifakı içinde tek başına mücadele veren bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti söz konusu. Onların gerçek yüzlerini bilen ve stratejik plânlar ile kirli oyunlarını bozmak için ciddi gayretler sarf eden bir dış politika süreci yaşıyoruz. Sonuç ne olursa olsun, Türkiye NATO'nun sorgulanmasını gündeme taşıdı. Mecburiyetlerimiz olmakla birlikte ancak gücümüz nispetinde masada sözümüz değer taşıyacak bunun bilincindeyiz. Tüm bunlar bir yana bu zirve başka bir açıdan tarihi süreçte neler kaybettiğimiz konusunda yüreğimi acıttı desem, yeridir.Neden mi?

Fransa Varlığını Kanuni Sultan Süleyman’a Borçludur!!

Bakın bugün bize efelenen Fransa, daha dün ne idi. “Fransa, 16. Yüzyılda ecdadımız Osmanlı’nın, Habsburglar'a karşı mücadeleye girmesiyle hayat hakkı buldu. Nitekim 1532'de Fransa Kralı Fransuva, Venedik elçisine Şarlken'e karşı Osmanlılar sayesinde güvence altında olduğunu söylüyordu. Kanunî 1533'te Fransa Kralı'na, Şarlken'e karşı İngiltere ve Alman prensleri ile bir ittifak yapması için 100 bin altın göndermişti.Fransa Kralı Fransuva ile Habsburg hükümdarı Şarlken arasında 1542'de başlayan savaş sırasında Fransa, Osmanlı yönetiminde denizden yardım edilmesini istedi. 1543'te Osmanlı donanması Barbaros Hayreddin Paşa komutasında Fransa'ya yardıma gitti.Kanunî, bu hadiseden 12 yıl sonra 1555'te yine Osmanlı donanmasına Fransız donanmasına yardım etmesini emretti. Fransa Kralı İkinci Henri, bu durumdan çok memnun kaldı. 3 Temmuz 1555 tarihli teşekkür mektubunda padişaha "Pek yüksek, pek muazzam, pek muhteşem, namağlup hükümdar, Müslümanlar'ın büyük padişahı, bizim pek aziz ve muhterem dostumuz" diye hitap etmişti.” Tarihte buna benzer bir çok olayda yapılan yardımlar Fransa’yı tarih sahnesinde tutmuştur adeta. Fransa idaresinde kral olabilmek ve kalabilmek için adeta Osmanlı’ya yalvardıkları mektuplar tarih kitaplarında kayıtlı. Fransa ile Osmanlı arasında Sultan 3.Murad ve Sultan 3.Mehmed dönemleri de dahil, 16. yüzyıl boyunca ve 17. yüzyılın ilk yarısında kurulan bu ittifak, iki taraflı olmaktan ziyade Osmanlı hükümdarlarının Fransa'ya bir inayetiydi, diyor tarihçiler.

Ve bugün, aradan geçen 400 yıldan sonra dengelerin bu kadar değişmesi içimi acıtıyor doğrusu. Yüzyıllar önce varlığını ecdadımıza borçlu olan bir ülkenin lideri, bugün ülkemize tabiri caizse posta koymaya çalışıyor. Himayemizde iç iktidarlarını belirleyen adamlar, şimdi hesap sormaya ve bizi yargılamaya çalışıyorlar. Tarihimizin güzellikleriyle övünmenin faydası olmadığını bilmekle beraber, tarihteki o şanlı günlerin özleminin içimi yaktığını ifade etmem lazım. Yeniden yeryüzü gücü olan güçlü bir Türkiye için, hem çok çalışmak hem de bunun rüyalarını görmek vaktidir. Tarihte yapmıştık, gayret eder ve birliğimizi korursak, yeniden yaparız Allah’ın izniyle.Son olarak altını çizmek isterim ki; zirvede bize karşı yapılan tüm muhalefetin sebebi, ortadoğuda oyunların bozulması ve Yeniden Büyük Türkiye’nin ayak seslerinin duyulmasıdır ve bunun rahatsızlığıdır. Herkes bunu bilsin!!

Kalemin ve bilginin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile...

FEVZİ KONAÇ ARALIK/2019
(Memleket Gazetesi Aralık Ayı Köşe Yazısı)

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri