Av.Fevzi Konaç

İnsan Âcizdir. – Çin Malı Korona Virüsü - Yarasa Çorbası İçmeyin !!

İNSAN ACİZDİR –ÇİN MALI KORONA VİRÜSÜ - YARASA ÇORBASI İÇMEYİN!!

Birkaç hafta önceki depremde aynı hissiyatı yaşamış, tüm teknolojik gelişmelere rağmen bizlerin deprem karşısında ne kadar savunmasız ve aciz kaldığımızı görmüştüm. Yer sarsılıyor, korkunç bir uğultu yeryüzünü kaplıyor ve buna karşı yapabileceğimiz şey sadece kaçmak duygusu. Elbette bu kaçış nereye ve ne kadar olabilirse. Enine boyuna tartışıyoruz. Deprem ilahi bir ceza mıdır? Doğa olayı mıdır? Yanlış zemine kalitesiz inşaat yapmanın ağır bedeli midir? Günahlarımızın hesabı mıdır? bilmek mümkün değil.

Herkes kendi ruh dünyası üzerinden, inançları doğrultusunda bu konuda kararlar veriyor. Kimi öyle, kimi böyle. Ama nihayetinde tek gerçek var ki; sonuçları farklı farklı olsa da, insanoğlu bu konuda aciz. Elbette alabileceği tedbirler var. Zemin etüdlerini doğru yapmak, inşaat yapılmaya müsait olmayan yerlere yapılaşma izni vermemek, deprem bölgelerinde inşaat kalitesini artırmak, güçlü binalar inşa etmek, dikey yapılaşma yerine, yatay yapılaşmayı tercih etmek vs. gibi. Bütün bunları yapmakla beraber şiddetli bir depreme karşı yüzde yüz korunulabilir mi? Sorusuna kimse bütün içtenliği ile evet diyemiyor.

İnsanoğlu Âcizdir!!

Tüm dünyadaki örneklerden hareketle ifade edersek; en gelişmiş ülkelerde dahi ve tüm tedbirlere rağmen depreme, sel felaketine, kasırgalara karşı acizliğimizi görüyoruz. Örneğin hâlâ devam eden Avusturalya ve ABD’de çıkan yangınlara karşı biz insanoğlunun ne kadar çaresiz kalabileceğinin örneklerini canlı canlı izliyoruz. Velhasıl, yumuşak zeminlere çok katlı ev inşa edersen depreme, bol yağış alan bölgelerde doğal dere yatağına yapılaşma izni verirsen sele, sert kasırgaların estiği bölgelerde ahşap ev inşasına izin verirsen rüzgara karşı koyamıyorsun. Bunları elinden geldiğince çözsen ve dirensen bile, yine de kimi doğal afetlere engel olma imkânı olmuyor.

İnsanoğlunun elinden geleni yapmak konusundaki imkanlar, ülkelerin gelişmişliği ve ekonomik düzeyleri de önemli. İnşaat maliyetlerinin çok yüksek olduğu bizim gibi ülkelerde, ucuza ev inşa etmenin, kaliteden ödün vermek olduğu göz önüne alınırsa, bunun sonucu olarak ödediğimiz bedeller hem ortada, hem de kaçınılmazdır. Buna bir de insan kalitesi ve ahlak açısından kutsalını kaybeden, helal kavramını yitiren ve çok kazanmak hırsıyla, ihtiraslarının kurbanı olmuş açgözlü müteahhitlerin yaptığı binalar eklenince, ödenen acı faturaları garipsemek mümkün değil. Tüm bu değerlendirmeler ışığında aslında doğal afetler, sel, deprem, kasırga tüm tedbirlere rağmen, insanoğlunun bir noktadan sonra acizliğini gösteren önemli olaylar.

Çin Malı Korona Virüsü!

Bir süredir Çin’den tüm dünyaya yayıldığı ifade edilen Korona Virüs’ünde de bir başka mesaj yüklü. Depreme, sele, kasırgalara karşı ne yaparsa yapsın, çaresiz kalan insanlık şimdi de gözle görülmeyen bir mikrobun veya virüsün karşısında aciz bir duruma düşmüş durumda. Yüzyıllar önce yaşanan ve biz insanlar olarak insanlık tarihinin en hüzünlü sahnelerinin yaşandığı, milyonlarca insanın adeta kırıldığı cüzzam, veba, verem karşısındaki acziyetimiz, tarih kitaplarından bizlere kadar ulaştı. O dönemlerdeki insanlığın bu hastalıklar karşısındaki çaresizliğini okuyup öğrendik. Tarihsel süreçteki günün şartları ve az gelişmişliği gereği belki ruhen bu büyük kayıpları doğal karşıladık, ilaç yok, bilim geri ve bu kayıplar olabilir dedik. Ancak bir aydır gündemi işgal eden Çin Malı bir virüs, dünyada teknolojinin ve bilimin bu kadar üst düzeyde olduğunu zannettiğimiz, hatta bilimi putlaştırdığımız bir dönemde yaşanan çaresizlik, bütün zihnimizi alt üst etti. Yakın tarihte benzerlerini HİV, SARS, Kuş Gribi vakalarında da aynı şekilde gördüğümüz gibi bugün bir başka salgının pençesinde insanlık olarak adeta savunmasız kaldık. Karantinalar, maskeler, seyahat yasakları ve sokaklara yansıyan cesetler. İbret verici manzaralar. Dünya ticaretini elinde tutan dev gibi Çin’in belini büktü.

Korona Virüsü neyin bedelidir bilemem ama, Çin’in Doğu Türkistan insanına yaptığı zulmün bedelidir diye içini rahatlatanlar var, görüyorum. O topraklara inanç olarak ilahi mesajın ulaşmamasından kaynaklı olarak, insani merhamete dair hiçbir değerin olmamasının bedeli diyenler var. Helal haram gözetmeden yürüyen, hareket eden her canlıyı, her varlığı temiz veya pis ayırt etmeden yemenin bedeli diyenler var. Hepsi bir yana ama bir yarasadan veya yılandan insana sirayet eden, gözle görülmeyen bir virüsün biz insanoğluna mesajı o kadar açık ki; sen zavallı ve âciz bir varlıksın!

Yarasa Çorbası İçmeyin!

Amerikan’ın kasırgalar karşısındaki acziyeti, Avusturalya’nın yangınlar karşısındaki acziyeti, Çin’in bir virüs karşısındaki acziyeti vb. birçok örnek, görebilenler için içinde ibretlik önemli hikmetler gizliyor. Şunu görmeden olmaz. İnsanoğlu uzaya çıksa da, aya ayak bassa da, bir düğmeyle binlerce insanı yok edecek silahlar üretse de, zenginlikleri ile altın ve gümüşten bina ve saraylar inşa etse de, yapay zekayı tartışsa da, insanları klonlamayı planlasa da, ölüm ve ilahi iradenin karşısında acizdir ve hükümsüzdür. İnsanlık ve iri cüsseli ülkeler bunu görmelidir. Ne kadar çok yazıp çizsek dahi, artık ölümlü bir varlık olarak fıtratını bozduğumuz her şeyin bedelini ödediğimizin farkına varmalıyız. Fıtratını bozduğumuz doğanın, fıtratını bozduğumuz yeme/içmenin, helal haram dengesini gözetmediğimiz tüketimimizin, fıtratını bozduğumuz hayvanların, bitkilerin ve nihayetinde fıtratını bozduğumuz insanın ve insanlığımızın bedellerini ödediğimizi görmeliyiz.

Yeryüzünde bugün yaşananlar yazıp çizilenlere göre nedir? Siber savaşlar mı? Biyolojik savaşlar mı? Hastalıkları tetikleyerek nüfusu azaltma politikaları mı? Güç savaşları mı? Ekonomik ve silah gücünün denemeleri mi? Bilemem. Acizliklerimin farkında olarak, güç gösterisinde her türlü argümanı kullanan, zalimliklerinin sınırı olmayanların, döktüğü kan ve gözyaşına karşı bildiğim şey şu; ben inandığım ve değer verdiğim İslam’ın emir ve yasakları içinde kalarak, kendimi güvende hissediyorum. Allah’ımın verdiği akıl ve gücüm nispetinde tedbir almam, bilim üretmem, insanlığa fayda sağlamam, helal/haram sınırları içinde tüketime yönelmem beni ve benim gibi Müslümanları insan ve güvende kılıyor, diye düşünüyorum.

Benim küçücük cüssem İlahi İrade karşısında boyun eğer ve iman eder. Allah yarattığı insana dilerse dağları devirecek güç verir, dilemezse, kibri karşısında bir Nemrud’a musallat ettiği sivrisinekle ders verir. Kimi zaman imtihanda Müslim, Gayrimüslim ayırmaz. Zalimleri ise isterse bir virüsü ve kasırgayı musallat ederek hizaya çeker. Gözle görülmeyen bir virüs. Kimden bulaştı belirsiz. Yarasa mı? Köpek mi? Yılan mıdır? sebebi rivayet çok, ama ben bunu da bilmiyorum. İmanım gereği yarasa çorbası içmiyorum, yılan veya köpek tüketmiyorum. Helalin şemsiyesi altında kalarak, tedbir alarak, masumlara bulaşmaması için dua ediyorum. Çünkü ne kadar tedbir alırsam alayım acizim, kulum, muhtacım! Çin’i görüp, haddimi bilip kibri bir kenara bırakarak Âlemlerin Rabb’ine sığınıyorum.04/02/2020

2 Yorum

Mansur

Mansur

05 Şubat 2020
Fevzi bey yazılarınızı ciddiyetle okuyorum. Tek seferde 3 ayrı konu işlemişiniz. Her bir konuyu ayrı yazı olarak değerlendirseniz daha uygun olur kanaatindeyim

Bayram Çolak

Bayram Çolak

05 Şubat 2020
ey fitne-i âhirzamanın şu dağdağalı ve fırtınalı zamanında Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm'dan ziyade hastalıklara, dertlere giriftâr olan bizler ve ümmeti Muhammede ; Kur'ân'ın nuruyla ve bürhanlarıyla Âlem-i İslâm'ın maddî ve mânevî hastalıklarını Hakîm-i Lokman gibi tedaviye çalışmak gerekiyor... Fevzi Abi tedaviye çalışanlardan olduğunu görmek bana mutluluk veriyor ... Bu yolda ebede kadar yürütsün Rahman ve Rahim.olan Allah ...

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri