MÜFİT FURKAN

Kudüs'ü Almak

Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da işgalci İsrail terör devletinin mukaddesatımıza, Müslümanlara, mazlumlara saldırıları ilk değil. Peki, ne zaman son bulacak? Erbakan Hocamız merhumun dediği gibi “Bir gün Siyonist İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki; hayatı Gazze Şeridi gibi gözlerinin önünden geçecek” inşallah. Allahualem; inancımız odur ki, çok yakın bir zamanda İsrail’in yıkılışını göreceğiz ve Kudüs’ü barışın ve huzurun başkenti olarak gerçek sahibi Filistinlilere emanet edeceğiz.

Peki, bu nasıl olacak, Kudüs nasıl alınacak? Selahaddin Eyyubi geri mi gelecek ya da ebabilleri mi bekleyeceğiz? Cevap yine Erbakan Hoca merhumdan “8 milyonluk İsrail için, 1.5 milyar Müslüman ebabil bekliyorsa, Ebabiller gelse İsrail'i değil, bizi taşlar!" Kudüs’ü almak için Kudüs’ü anlamak gerekir.

Önce gelinen noktayı kısaca analiz edelim.

Korkak ve alçak Yahudiler, her zamanki gibi ABD ve İngiltere’nin oluru ve donanımlı İsrail polisinin desteği ile silahsız Filistinli Müslümanlara, Mescidi-i Aksa’ya saldırdı. Onlarca Müslümanı katletti. Mescid-i Aksa yanıyor, Siyonistler kutlama yapıyor. İçinde İbranice “Hadi Filistinden intikam alalım” anlamında sözler geçen, 2015 yılında katledilen Filistinli bebek Ali Dawabsheh’in yakılmasını “kutlamak” için de söyledikleri şarkı ile kutlama yapıyorlar. Büyük şeytan Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Birleşmiş Milletler sessiz, sözde insan hakları savunucuları sessiz, geneli itibariyle İslam Dünyası da sessiz!

Fakat ümmetin umudu İslam’ın sancaktarı necip Türk Milleti olabildiğince gür bir sesle ayakta. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak; Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız, İletişim Başkanımız yoğun bir diplomasi girişimindeler. Reis’in yakınında olanlar değil, yanında olanlar Kudüs için dünyayı uyandırmaya çalışıyor. Millet olarak, bugüne dek hiç olmadığı kadar büyük bir tepki ve farkındalık var. İçimizdeki “Yahudiseviciler”, bazı “kazkafalı" sözde sanatçılar, 28 Şubat zihniyeti ile Fetö artıkları, ömrü İslam ile savaşmakla geçmiş “ilerici aydınlar”, arkasında İsrail ve Siyonistlerin yer aldığı terör örgütünün siyasi uzantıları ve onlarla kol kola girenler gibi zaten tescilli ve malum kesim ile “Reis’in yakınında olup da yanında olamayanlar” (Reis’in açıklamasına kadar gıkı çıkmayan, hazırladığı ‘kınama’ metinlerinin şiddetini Reis’in açıklamasından sonra ayarlayıp sosyal medyada ‘atar’ yapan, Reis ve ‘yanındakiler’ dünyayı uyandırmaya çalışırken ihale peşinde koşan ‘yakınındakileri’ şimdilik Allah’a (cc) havale ediyorum. Onlar ayrı bir yazı konusu.) haricinde toplum olarak Kudüs için, Mescid-i Aksa için, Filistinli kardeşlerimiz için tek yürek olduk. Sivil Toplum Kuruluşları ve derneklerin organizasyonunda inananlar Kudüs için meydanlarda.

Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir. Kudüs Müslümanların namusudur, onurudur. Siyonistlerin üzerinde ahlaksızca tepindiği yalnızca toprak değil, Müslümanların izzeti ve şerefidir. Kudüs, artık kınamadan daha fazlasını yapmamızı bekliyor. Kudüs ikinci Selahaddin’ini, Allah’ın (cc) yardımı ve inayeti olan çağımızın “ebabillerini” bekliyor.

Kudüs’ün beklediği Selahaddin de, ebabiller de ümmetin umudu, İslam’ın sancaktarı necip Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinden başkası değil!

Kudüs’ü almak için, anlamak; anlamak için de anlatmak gerekir. Z kuşağı denilen nesle Allah’ı (cc), İslam’ı, Kur’an’ı, İmanı, Kâinatı, Mekke’yi, Kâbe’yi, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, Mi’rac’ı, namazı, namazla dirilmeyi, mukaddesatı, Selahaddin-i Eyyubi’yi, Gazze’yi, Filistin’i, oradaki anaların, çocukların koca koca zalimlere kafa tutan imanını, kutlu direnişi, füzelere karşı sapan taşlarını, şehadeti anlatmak gerekir.

Siyonizm’i, emperyalizmi, masonluk ve kapitalizmi, büyük şeytan Amerika ve İngiliz gerçeğini, küresel çapta İslam düşmanlarını, küfür ve iman muvazenelerini, Allah’a (cc) savaş açanları, imanımızı çalmak için kurulan tuzakları, kutsal topraklarımızda tepinen Yahudileri, “vadedilmiş toprakları”, Süleyman mabedi hayallerini, “inandıkları” uğruna çocuklarını nasıl yetiştirdiklerini, ne için çoğaldıklarını anlatmak gerekir.

Bunun için de; yerli ve milli teknoloji hamleleri ile birlikte “Milli Gençlik” hamlelerini de süratle hayata geçirmeliyiz. “Araplar için mi savaşacağız?" diyen “Müslüman” gençliğimize İslam’ı ve mukaddesatı hakkıyla anlatmalıyız. “Ali topu tut”tan öteye giderek, “Topla oynadığın yeter Ali! Kendini ve seni yaratanı tanı, nereden geldiğini, ne için gönderildiğini ve nereye gittiğini öğren!” diyebilmeliyiz.

Kudüs’ü almak; Allah’ı (cc) hakkıyla tanıyan, O’nun (cc), emir ve yasaklarına riayet eden, İslam’ı hakkıyla yaşayan, tarihini ve medeniyetini tam anlamıyla kavrayabilen, yerli ve milli savunma sanayinde kendi teknolojisi ile silahlarını üretebilen, güçlü bir ekonomiye sahip milli bir şuur ile mümkün olacaktır. Ve o şuur yakındır inşallah…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri