MÜFİT FURKAN

-YENİ- Gören de “Virüs Salgını” Var Sanacak(!)

Gören de “Virüs Salgını” var sanacak(!)

Kıymetli okuyucularım; hiç iyi değilim bu aralar. Adeta hayal dünyasında yaşıyorum, olmayan şeyleri(!) varmış gibi yaşıyorum. İlk fırsatta bir Psikolog ile görüşmem gerekiyor artık.

Halimi arz etmeye, derdimi birileri ile paylaşmaya, desteklerinize ihtiyacım var. Son günlerde yaşadıklarımı anlatayım sizlere ama halime gülmeyin olur mu? Neticede tıbbi bir durum(!)

Efendim; sanki tüm dünyayı bir virüs belası sarmış da sonunda bizim ülkemize de gelmiş. (Bak bak bak; nasıl bir paranoya içindeyim anlayın) Bu virüs çok hızlı bulaşıyormuş ve henüz tedavisi, aşısı bulunamamış. Özellikle yaşı ileri hastalara bulaştığında solunum sıkıntısı neticesinde ölüm riski çok fazlaymış. Hemen her gün tespit edilen vaka sayısı bir önceki günün iki katına çıkıyormuş. Öyle ki; tüm yetkililer uyarıyormuş “evinizden çıkmayın!” diye. Hatta Sağlık Bakanı başkanlığında "bilim kurulu" diye bir kurul kurmuşlar. ("yok artık" dediğinizi duyar gibiyim) Onlar da “aman ha asansör butonuna bile çıplak elle dokunmayın, aman kalabalık yerlerde durmayın, aman temas etmeyin” gibisinden uyarılarda bulunuyorlarmış.

Yaklaşık bir hafta on gündür böyleyim. Nasıl bir paranoyadır ki korku filmi senaryosu gibi yazmışım da yazmışım, kafamda kurdukça kurmuşum... Kendimi, tedbirli olmanın bir vatandaşlık görevi ve kul hakkına riayet olduğuna öyle bir inandırmışım ki, tedbirli olacağım diye kılı kırk yardım. Peçeteyle basıyorum asansör butonuna, kapı kollarını, merdiven korkuluklarını çıplak elle tutmuyorum, sık sık sabunlu su ile ellerimi en az 20 saniye yıkıyorum, riskli temas olabileceğini düşündüğümde yeteri kadar dezenfektan kullanıyorum... Ne bileyim işte kendimce üst düzey hijyen tedbirleri alıyorum. Hani virüs var ya güya...

Ama başta söyledim; gülmeyin lütfen! İnsanız, zaman zaman psikolojik sorunlar olabiliyor. Benimkisi biraz ileri vaka sanırım. O kadar ileri ki; Virüse isim bile uydurdum(!); “korona” ... (nereden aklıma geldiyse, ne biçim isim ya hu, “korona”?)

Aslında dün yaşadıklarım beni biraz olsun normale(!) döndürdü ama yine de tıbbi destek almam gerektiği kanaatim devam ediyor. Şöyle ki; hayal dünyamda(!) var olan bu virüs için kendi kendime “Evde Kal Türkiye” diye slogan dahi geliştirmişken, zorunlu olarak işe gitmek üzere “Tedbir-i kıyafet” evden çıktığımda arabamın lastiğinin havasının inmiş olduğunu fark ettim. En yakın akaryakıt istasyonuna gittim, peçeteyle tuttuğum hava hortumu ile lastiğin havasını şişirdim. Çalışanlar çok ters baktı ama. Gelmişken yakıt da aldım; anahtarı, kredi kartını filan hep peçete ile tuttum; muhataplarım "vebalı mıyız hemşerim ne ayaksın?" dercesine baktılar tabi haklı(!) olarak. Ne bilsinler hayal dünyamdaki(!) virüs ile ilgili tedbir aldığımı. Çalışanların “uzaylı” muamelesinin ardından ayrıldım istasyondan. Az ilerideki marketin önü araba dolu, durdum, kafamı uzattım baktım içerisi tıklım tıklım. Markette maskesiz, eldivensiz rahat rahat dolaşan bir sürü insan. İşyerime ulaşınca esas normal(!) yaşamı gördüm. Birbiriyle tokalaşanlar, asansöre, kapıya, merdiven korkuluğuna rahatça dokunanlar, çay ocağında herkesin ortak kullandığı ve sadece sudan geçirilen bardaklarla çay içenler...

Önce akaryakıt istasyonu, sonra market, ardından da işyerindeki normal(!) insanları görünce kendi kendime kızdım; "Gören de virüs salgını var sanacak, ne virüsü Allah aşkına; on gündür kendine eziyet etmişsin...!"  

Neyse... En kısa zamanda bir psikoloğa görüneyim. Bir çözüm bulur umarım... Allah şifamı versin. Âmin.

İşte durum böyle efendim... Başta dedim ya; “sakın gülmeyin...” Gülmeyin ağlanacak halimize!

.................................

İşin ironisi, şakası bir yana; zor günlerden geçiyoruz. Evet, bir virüs salgını var; Covid-19 (Korona Virüs) tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de ölümlere sebep olmaya devam ediyor.

Bizler inanıyoruz ki; hastalık ve musibetler, bir gayesi ve bir hikmeti olan vazifedar misafirlerdir. Gönderenin hatırına sabırla mukabele etmek gerekir.

Her geçen gün vaka sayısının ve ölümlerin arttığı bu virüs salgınına karşı Devletimizin aldığı kararlara harfiyen uymak, tedbirli olmak hem vatandaşlık görevi hem de kul hakkına riayettir. Tedbir, tevekkül, sabır ve dua ile hep birlikte en az can kaybıyla atlatacağız inşallah...

Virüs nedeniyle vefat edenlere Allah’tan rahmet, hastalarımıza da acil şifalar dilerken; Sağlık Bakanı Sayın Dr. Fahrettin Koca nezdinde, süreçte en büyük riski alan, hastalarla bire bir temas etmek zorunda kalan, gece gündüz demeden canla başla hizmet eden cefakâr ve özverili sağlık çalışanlarına minnet ve şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Yaptıkları işin hakkını yalnızca maaş ile ödeyemeyeceğimiz Sağlık Çalışanlarının maddi ve manevi refahı adına gerekli adımların bir an evvel atılacağına olan inancımla kendilerini ayakta alkışlıyorum.

Sağlıcakla kalın Efendim...

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri