VEYSEL EKİNCİ

Barolar Neye Taraf ?

                             BAROLAR  NEYE TARAF ?

    İslam peygamberi Hz Muhammed (As) vahiy dışındaki konularda gerektiği zaman sahabeyle istişare ederdi. O’nun yolundan giden halifelerde istişareye  büyük önem vermişlerdi.

    Sahabelerde, hakkın ve halkın yanında olmuşlar, görüşlerini veya eleştirilerini devlet başkanlarına direkt aktarmışlardır. Halife olduktan sonra  Hz . Ebubekir (ra): ‘’Ey arkadaşlar, eğer haktan, adaletten saparsam, eğri yola girersem,  ne yaparsınız?’’ dediğinde, Sahabe ayağa kalkıp, hep birden : ‘’ Vallahi, seni şu kılıçlarımızla doğrulturuz ‘’ demişlerdi. Hz. Ebubekir: Allah’a sonsuz şükürler olsun ki, sizin gibi halkım var’’der.

     İslam nizamının temel iki ana direği, felsefesi, olmazsa olmazı vardır: Tevhit ve adalet.

    Tevhit inancıyla Allah’a tam bağlanan bir kişi, başkasına boyun eğmez, doğruluktan sapmaz,  fikri özgürlük sahibi olur. Kula kulluk etme adına dalkavukluk, padişahım çok yaşacılık yapmaz. Her şeyin, yüce Yaratıcı’dan ve O’nun izniyle olduğuna yakınen inanır.

    Toplumların, nizamların ayakta kalabilmesi, adalet sisteminin düzgün işlemesi ile mümkün olur. Adaletin uygulanmadığı sistem ve toplumlarda kaos, anarşi olurken, huzur ve güvenden bahsetmek mümkün olmaz.

   Hukuki davaların üç ayağı vardır: Savcı, hakim, avukat. Davaya konu kişilerin hakları, avukatlar tarafından savunulurken, devlet ve kanunlar adına savcılar taraf olup,  hükmü verecek olan hakimlerdir. Adil ve tarafsız bir sonuç elde edebilmek için,  savunma hakkı verilmelidir. Hüküm vermede ne çok aceleci olunmalı, ne de fazla uzatma yoluna gidilmelidir.

   Gerçekten, yargının savunma ayağını oluşturan avukatlara büyük yük binmektedir. Müvekkilinin hakkını, en ince noktalara kadar savunmak durumundadır.

  Yıllar önce, Batı kökenli dizilerde avukatların nasıl bir serbestlikle ve özgürce savunma yaptıklarını görmüştük. Maalesef,  bu konuda henüz o aşamaya gelemedik.

     Her meslek grubu örgütlenip, birlikte hareket etmelidir. Bu gayet doğal ve gereklidir de. Mühendisler, mimarlar, sağlıkçılar,  eczacılar, öğretmenler vb. Daha etkin kararlar alınabilir, eksikler ortaya konabilir, hükümet yetkililere organize ve etkili ulaşmak mümkün olabilir.

   Görünüşte bir sorun yok. Meslek sahipleri derneklerini, odalarını kurmuşlar, gayet de güzel etmişler. Sorun bundan sonra başlıyor.

    Son zamanlarda gündeme oturan avukatlar ve bunların oluşturduğu barolar hakkında tartışmalar devam ediyor.

   Kemikleşmiş, teamülleri oluşmuş, siyasi ve fikri olarak bir kalıba oturmuş barolardan bahsetmek gerekir. Hak, hukuk, kanun  ve uygulamalarla ilgili konularla uğraşması gereken baroların çoğu, kendini hükümet karşıtlında konumlandırmışlardır.Bu karşıtlığın boyutu o kadar ilerlemiştir ki, hukuksal alanlarda kalmayıp, her konuda söz söyleme, eylem yapma yoluna girdiler.

   Barolar kendine derhal çeki düzen vermeli, kendileri ile ilgili, hukuka, kanuna uygun alanlarda halka ve hükümete yardımcı olmalıdırlar.

  Hükümet karşıtı olmak yerine, adaletten ve kanundan dem vurarak, yapılan doğruları desteklemek, yanlışları da rahatlıkla ortaya koymak durumundadırlar. Baroların adaletinden ve görevlerinden ancak bu şekilde bahsedilir.

   Hükümet için de, yargının üçüncü ayağı olan barolar vaz geçilmez olup, kendileri için kontrol edici bir konumda olmalı. Kendilerine rakip bir güç görmek yerine, yardımcı birer paydaş olarak algılanmalı.

  Baroların pandemi zamanında yürüyüşe çıkmaları tasvip edilecek bir davranış değildir. Hükümet yetkilileri ile diyalogları masada devam ettirmeli idiler. Hükümet de bunlarla görüşme kapılarını açık tutmalıdır.

   Son olarak: Eğer,  Baro yönetimlerinde sıkıntılar varsa, büyük şehirlerde sayıları artırılabilir. Bu da, hükümet ve baroların istişaresini gerektirir.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri