Veysel Ekinci

81 Madde ile Amacınız Ne ?!

İstanbul Sözleşmesine yapılan itirazlara karşı, tepeden bakan, bu halkı kendi bakış açılarına göre küçümseyen zavallı yaratıklar; okumuyorsunuz, maddeleri okudunuz mu? Gibi küçümseyici sözler sarf ediyorlar.

Nedir bu maddeler? Koca bir devletin anayasasından daha uzun ve karmaşık maddeler...

Amacınız da: milletin kafasını karıştırmak, anlaşılamaması, istenilen yöne çekilmesi, karar mercilerinin bakış açılarına, inisiyatiflerine göre hüküm vermesini sağlamaktır.

Zaman zaman bu maddeleri okumaya çalıştım, 12. maddeden sonrası zaman israfı. Aslında hepsi zaman israfı...

Ne bu çorba? 81 madde; ayrıca fıkraları, izahatları!

Bu maddelerde çorba yapılmış, milletin kafası sulandırılmış, asıl maksat olan "cinsiyet" kelimesi sayısız kere vurgulanmıştır.

İlk dört madde konuyu izah ediyor, hadi biraz sabredip 14. maddeye kadar okuyalım. 3. ve 4. maddelerde amaç ve hedef açık seçik ifade edilmiştir.

Bana göre 81 maddenin 80' i fazlalıktır, lüzumsuzdur.

Alın size bir maddelik izahat: "Kanunlar ve haklar karşısında kadın- erkek ayrımı yoktur.Ailede ve toplumda herkesin hakkı, hukuku kanunlarla korunur".

Teknik olarak fazla  teferruata girmiyoruz. İsteyen herkes gerek ekranlarda, gerek gazete köşelerinde, veya bulundukları platformlarda tartışıyorlar.İsteyen maddelere kısa sürede erişip okuyabilir.

Cumhurbaşkanı tarafından feshedilen İstanbul Sözleşmesi sonucunda yine tepişmeler başladı. Kelli felli adamların ekranlardaki çırpınışlarını, feshin yanlış ve hukuksuz olduğunu , kendilerince açıklamaya çalışırken sergiledikleri ruh halleri ibretliktir.

Derhal, kökü dışarıda kadın örgütleri feveran edip sokaklara düştüler. Neden? Ne uğruna?

Tehditler, zırvalamalar, hakaretler, saldırgan sözler arka arkaya sıralanıyor.

2011-2014 yılları arasında, belki de mevcut konjonktür gereği, ya da farklı bir hedefi elde etmek amacıyla hükümet tarafından, bu sözleşme bir şekilde imzalanmış, mecliste kabul edilmiş.

İleriki zamanlarda görüldü ki yanlış bir sözleşme, aile yapısını dinamitleyen, aile kavramını ortadan kaldıran, toplumu ve değerleri kazıyan bir sözleşmedir.

Hayırdır! Hemen her madde de cinsiyet kavramı tekrarlanıyor.Tabiki peşinden sihirli hedef kavram " toplumsal cinsiyet", "cinsel tercih" kavramları yerini alıyor.

Mesela 3. ve özellikle 4. maddede bu kavramlar tekrarlanıp duruyor. Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, CİNSEL YÖNELİM, toplumsal cinsiyet kimliği...

Bir de "Her türlü şiddet" deyimi sürekli tekrarlanıyor ki, amaç ve niyetlerini çok iyi anlayabiliyoruz.

Tekrar ifade edim,  bu sözleşmenin ve uygulama biçiminin amacı, 12. maddede de açıkça ifade edildiği gibi, dini değerleri, gelenekleri, kültürü kökten kazımaktır.

Müslüman  ve şuurlu, dininin öğretilerini bilen bir ailede huzur, mutluluk  fazlasıyla vardır. Hakka, hukuka riayet edilir. Saygı ve sevgi bir zorlama değil, mutluluk ve huzur veren davranışlardır. Kimsenin hakkı yenmez, sosyalite zirvededir.

Siz bu sağlam, köklü aile bağlarını ve dolayısıyla toplumu parçalamayı amaçlıyorsunuz.

Kullanılan kavramlar bile, kültürümüze son derece yabancıdır. "Partner" kavramıyla  ne kastediyorsunuz? Cinsellikte  gizli emeliniz nedir? Ailede anne- babadan oluşan eşler vardır, kız- erkek evlatlar vardır. Partner zırvalaması neyin nesi?

Kökünü kazımak istediğiniz değerlerde hak, hukuk sizin hayalinizin ötesindedir. Siz bu yapıyı bozmayı amaçlıyorsunuz.

Avrupa Konseyi sözleşmesi çerçevesinde, kadına yönelik şiddeti, aile içi şiddeti önleme amacında olduğunu başlık atan bu sözleşme tam tersi işlev yapıyor.

Kadını eşinden koparıyor, evladı babasından, annesinden, aileyi dininden, geleneklerinden kopartıyor. Kadınların annelik duygularını törpüleyip, aile yerine dışarıda olmalarını, cinsel obje olmalarını, reklamlarda malla beraber değerlendirilmelerini  istemektedirler.

Ailenin temel taşları olan ne baba mağdur olsun, ne anne ve ne de çocuklar.

Kadının bir beyanı, şikayeti ile kadın lehine , pozitif ayrım ve ön kabullenme ile erkeğin evden uzaklaştırılması, potansiyel suçlu kabul edilmesi, erkek onur ve haysiyetini kıran, evliliğe tekrar dönmeyi zorlaştıran, boşanmayı getiren uygulamalardır.

Oysa, çoğu zaman da fail kadındır, huzursuzluğun baş sebebidir. Evet erkeğin de şikayet hakkı vardır ama, genelde bu yola başvurmazlar. Direkt olarak, kadının haklılığını kabul etmede bir diğer etkin faktör; uygulayıcıların çevre ve kamu baskısından etkilenip çekinmeleridir.

Rezalet diğer bir durum ise; cinsel yönelimi, cinsel tercihi meşru görme zorlamasıdır. Bir maddede beş kez cinsellik kelimesinin tekrarı, cinsel sapmaya, sapkınlığa  kapı aralamak, kabul ettirmek , teşvik etmek kurnazlığı içindir.

Cinsel tercih bir hastalıktır, tedavi edilmelidir. Hastalık bir hak olarak öne sürülemez. İnsan onur ve haysiyeti ile oynamayın. İğrençlikleri medeniyet olarak pompalamayın.

Müslüman Türk toplumunu ve gençliği parçalamak için başta Lgbt olmak üzere tüm sapıklıkları yaymaya çalışıyorlar.

Elbette haksızlıklar giderilsin. Ne  erkek, ne kadın ezilsin. Ne de ırk ayrımı yapılsın. Yapılacaksa adam gibi, insan gibi düzenlemeler yapılsın.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri