MUSTAFA KÜÇÜKTEPE

Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -8-

SEVGİ DOLU YEDİ GÜZEL ADAM VIII

Yedinci Güzel Adam

Yedinci güzel insan kimdir?  Bazıları yedinci kişinin Sezai Karakoç olduğunu bazıları Nazif Gürdoğan olduğunu, bazıları Ali Kutlay olduğunu,  bazıları da Hasan Seyithanoğlu olduğunu  söylemektedir. Biz bu yazımızda bu güzel insanlardan kısa kısa bahsedeceğiz.

SEZAİ KARAKOÇ

Sezai Karakoç’ u birçok kişi “Mona Roza” şiiri (Muazzez Akkaya'ya yazılmıştır. Şiirin her kıtasının baş harfleri yan yana geldiğinde 'Muazzez Akkaya'nın ismi çıkar) ve “"Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" (daha çok "Ey Sevgili” diye bilinir) şiiri ile tanınmıştır.

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza, siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek

Zeytin Ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir, södü lambalar
Uyu da turnalar girsin Rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki, ben, Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar Su kenarında
Ki, ben, Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev Alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler, o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki, kapalı gece ve Güne
Altın bilezikler, o kokulu ten

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza, siyah güller, ak güller.

EY SEVGİLİ

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim

*****

Güneşi bahardan koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli

*****

Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

*****

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım
Salome'nin Belkis'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alir sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

*****

Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çagdas Kudüs (Meryem)
Ey şiirini gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

*****

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düsüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim

*****

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çikar madem ki yar vardır
Yoktanda vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili...
Ey sevgili...

Aslında o şair kimliğinin yanında bir mütefekkir, bir düşünce insanıdır. Diriliş öncüsüdür. Kıyamet aşısı aşılayandır. O mütevazi bir derviş, alçakgönüllü bir yazar, herkesin sevdiği bir siyasetçidir.

Yeni aramızdan ayrılan Rasim Özdenören, Sezai Bey’e “yedinci güzel adam kimdir” diye sormuş  “biri sensin biri ben.” cevabını almıştır. Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 tarihinden Diyarbakır’da dünyaya geldi. 1944 yılında Maraş Ortaokulu'nda parasız yatılı olarak okudu. İkinci yeni şiirinin önde gelen ismi Sezai Karakoç 1947-1950 yılları arasında Gaziantep Lisesi’nde yatılı okudu ve  felsefe dersine ilgi duydu. Üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başladı 1955'te fakültenin Maliye Bölümünden mezun oldu. İstanbul'da Diriliş Yayınları ve "Diriliş" dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş partisini kurdu. Ancak parti iki kez üst üste seçimlere katılmadığı için yasa gereği 19 Mart 1997’de kapatıldı. Karakoç, 23 Nisan 2007’de tekrar kurduğu Yüce Diriliş Partisi(YÜCE DİRİP)’nde genel başkanlık yaptı. 16 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'da vefat etti. 17 Kasım 2021'de Şehzadebaşı Camiinde öğle namazını müteakip defnedildi.  

“Yargımı daha ilk baştan söyleyeyim: Sezai Karakoç, büyük bir şair. Ama o, şair olmakla yetinmez, aynı zamanda düşünürdür, parti başkanıdır, yayıncıdır. İslamcı şiirin heceye hapsolup tıkandığı noktada zuhur etmiş, yetinmemiş, şiir alanında yetiştirdiği birçok ‘mürid’ini, kurduğu partiyle politik tavır almaya da yönlendirmiştir.

Bu kadar genci yetiştirmek için Diriliş dergisini günlük, haftalık, aylık olarak, kesintilerle yayımlamıştır. Dergi, bir ‘edebiyat’ dergisi olmaktan öte, bir düşünce, bir misyon dergisi olmuş, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’sundan almış olduğu bayrağı ileri taşımış, dağıtım zorluklarına rağmen, gönüllü gençlerle belli noktalara ulaşabilmiştir.

Derviş tıynetli olan Sezai Karakoç, düşünce kozasını örerken, kimseyle polemiğe girmez, müthiş alçakgönüllüdür. Bu bakımdan ona çağdaş bir ‘melami’, mala mülke değer vermeyişi nedeniyle ‘kalenderi’ de diyebiliriz.                                                                                                       

O, bütün Melâmî-Kalenderîler gibi lüksten, gösterişten, kibirden, bencillikten uzak, erdemli bir insan olarak, Diriliş dergisiyle, kitaplarıyla düşüncelerini serdetmiş, kendi köşesinde, öne çıkmaktan utanır bir halde yaşamıştır.

Düşüncelerini açıklarken, konjonktürün rüzgârından etkilenmemiş, inandığını, hiçbir güce dayanmadan, hiçbir güce taviz vermeden dillendirmiştir. O, bütün Melâmiler gibi ‘ben’ini (ego) silip yok etmiştir! Denilebilir ki O, XII. yüzyıldan elimizde kalan son ‘derviş’tir!”( https://fikirturu.com/insan/son-dervis-sezai-karakoc/)

“Şiirin iki temel görevi olduğuna vurgu yapan Sezai Karakoç’a göre şiir, ruh ve zihin terbiyesinde fonksiyonel bir görev icra edebilir. Çünkü gerçek bir sanat eserinin insanı değiştireceğini, çarpıp büyüleyeceğini, metamorfoza uğratacağını öne süren Karakoç’a göre, “Büyük bir şiiri okumadan önceki insan ile okuduktan sonraki insan arasında bir fark vardır”. Bu nedenle Karakoç, Diriliş düşüncesinin temel kavram ve argümanlarını şiirinde de öne çıkarır. Dolayısıyla onun şiirinde, düşünce yazılarında inşâ etmek istediği “Diriliş insanının” temel niteliklerini aynı şekilde buluruz.

Şiirin ikinci görevi ise, Promete sanatı denilen moral ödevi yerine getirmesi yani kötülüklere başkaldırma işlevi görmesidir. Tarihî-sosyolojik bir bakış açısıyla medeniyet unsurlarını bütünsel olarak irdeleyen Karakoç, şiirinde eleştirel bir bakış açısını daima korur. Batı medeniyetinin ve modernizmin açmazlarını sorgulama, teknik, yabancılaşma ve nihilizm gibi problemlere dikkat çekme gibi düşünce eserlerinde işlediği konulara şiirinde de aynı şekilde yer vererek eleştiri ve protestosunu şiirine yükler.

Sezai Karakoç şiirinde “estetik aşama” ve “hakikat aşaması”, birbirini olumlayan ve besleyen iki akıntı olarak yanyana devam eder. Bu iki katmanın temel karakteristiği, algının daima bir metafizik boyuta gönderme yapmasıdır. Şiirdeki poetik ben, daha ilk ürünlerinde “Ben öteliyim” vurgusunu öne çıkarır. Karakoç’un sıklıkla dile getirdiği bu yaklaşım, “Yağmur Duası”nda, “Bana ne geldiyse geldi yukarıdan”  dizesinde benzer şekilde vurgulanır. Nitekim ilerleyen “sağnak “sürecinde de şairin sesinin “öte”ye ait bir tonu korumaya dikkat ettiğini söylemek mümkündür. Bu hassasiyet en veciz ifadesini “Kalbimde Allah’ın elleri durur”  dizesinde bulur.

Karakoç şiirine dingin üslûp ve tamamlanmış huzur olarak yansıyan durum, nihayetinde şairin çileli bir yolculuk sonunda temellük ettiği bir makamdır. Tasavvuftaki seyr-i sülûk sürecine ilişkin çağrışımlara da elverişli görünen bu yaklaşıma göre insan yeryüzünde bir hakikat yolcusudur, aradığı ve bulmayı umut ettiği “mutlak”a ya da tasavvufi deyişle “ilahi sevgili” ye ancak belli bir süreci tecrübe ettikten sonra ulaşabilir. Bu yolculuğun hareket noktasına ve istikametine ilişkin olarak şairin bir teslimiyet huzuru içinde olduğunu pek çok dizede hissetmek mümkündür. Şairi nihai anlamda huzurlu kılan bu yolculuk sancılı bir tecrübedir. Şiirindeki teslimiyet ve huzur; sorgu, arayış, zihinsel uyanış ve kalbî doyum olarak gerçekleşen bir sürecin neticesidir. Bundan sonradır ki şairin, “Bir mıknatıs ilişkisi/Sanki sonsuzluğa ve aşka/Dönen bir ibreydi o”  dizelerinde belirttiği gibi “sonsuzluğa ve aşka ayarlı bir ibre” olmayı kendisine görev kıldığını söyleyebiliriz.” ( http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/karakoc-sezai)

SEZAİ KARAKOÇ ESERLERİ

Şiirleri

1959 - Körfez
1962 - Şahdamar
1967 - Hızırla Kırk Saat
1968 - Sesler
1968 - Taha'nın Kitabı
1968 - Kıyamet Aşısı
1969 - Gül Muştusu
1970 - Zamana Adanmış Sözler
1975 - Şiirler
1977 - Ayinler
1981 - Leyla ile Mecnun
1987 - Ateş Dansı
1989 - Alınyazısı Saati  

Deneme-İnceleme Yazıları

1965 - Yunus Emre
1967 - Yazılar
1967 - İslam'ın Dirilişi
1967 - İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
1968 - Mehmet Akif
1969 - Mağara ve Işık
1982 - Edebiyat Yazıları 1
1986 - Edebiyat Yazıları 2

Ödülleri 

1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası

1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü

1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü

1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü

1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü

 

2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü

ALİ KUTLAY

Ali Kutlay, iyi bir edebiyatçı olmasının yanında yazma işini sürdürmediğinden bazıları onu yedi güzel adamın içinde saymamıştır. Ali Kutlay, Kahramanmaraş'ta dünyaya geldi. Belli bir süre yazdıktan sonra yazarlık hayatına son verdi. TRT 1 için çekilen "Yedi Güzel Adam"dizisinde,"Yedi Güzel Adam"dan biridir. Yazarlık hayatı kısa sürdüğü için Rasim Özdenören, Ali Kutay'ın Yedi Güzel Adam" dan sayılamayacağını söylese de dizide "Yedi Güzel Adam"dan biridir. 7 Kasım 2008'de İstanbul'da vefat etti.

ERSİN NAZİF GÜRDOĞAN

1 Mayıs 1945 yılında Eskişehir’in Mihalıçcık da doğdu. Ortaokulu Mihalıççık’ta, liseyi Eskişehir’de tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü (1967) mezunu. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme İktisadı’nın İşletmecilik programına katıldı. 1968-72 yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatı’nda proje değerlendirme uzmanı olarak çalıştı. Bu dönemde bir yıl İngiltere’de incelemelerde bulundu. 1972-75 yılları arasında Erzurum Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümü’nde çalıştıktan sonra, 1975’te Ankara Üniversitesi SBF’ye geçti. Burada işletme ekonomisi alanında doktora yaptı; 1987’de doçent, 1994’te profesör oldu. 1981 yılında Cidde’de Kral Abdülaziz Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde dersler verdi. Daha sonra İstanbul’da Faysal Finans Kurumu’nda görev aldı.

Yazıları daha çok Mavera (Mavera, 1976-1990 yılları arasında şair Cahit Zarifoğlu ve arkadaşları tarafından çıkarılmış aylık edebiyat dergisidir. Bu dergiye bağlı bir de Akabe Yayınları vardır) ve İslâm dergilerinde yer aldı. Ayrıca Yeni Şafak gazetesinde fıkra yazıları yayımlandı. 1985’te Teknolojinin Ötesi adlı eseriyle fikir dalında Türkiye Yazarlar Birliği Armağanını, 1994’te Zamanı Aşan Şehirler ile de Türkiye Yazarlar Birliği Gezi Ödülünü aldı. Mavera dergisinin kurucularından olan Gürdoğan, çeşitli bilimsel toplantılarda iktisat konusunda bildiri sundu.

“Ersin Nazif Gürdoğan’ın öne çıkan en önemli iki özelliği, iyi bir gözlemci ve zengin bir bilgi birikimine sahip olmasıdır. Gezdiği ülkeleri, gördüğü şehirleri, rastladığı yüzleri en ince ayrıntısına kadar tasvir eder ve bunu satırlarına işler. Bu açıdan bakıldığında tasvir gücü çok yüksek ve ancak sanatçılarda karşılaşılabilen bir üstün yeteneğe sahip. Bilgi birikimi bakımından ise gerçekten hayran bırakacak derecededir.” (Saadettin Acar)

HASAN SEYİTHANOĞLU

İbrahim Halil Çelik O’nu Kelamın Sultanı olarak niteler ve O’nun yedi güzel adamdan biri olduğunu belirtir. “Hitabet de  Necip Fazıl  Üstad nasıl Sultan ise, konuşmakta da Hasan Seyithanoğlu    Kelamın Sultanı idi.  Onu dinleyenler ,   o konuşurken kendinden geçerdi. Onu dinlemek güzel bir şiiri  veya  güzel bir kitabı  okumak kadar insana haz verirdi. O tam bir konuşma virtüözü  idi. Kelimeler onun dilinde  insanları  avlayan bir ağ olurdu.Kelimelerin büyülü gücü onunla bir efsuna dönerdi.   O, Büyük Doğu’ nun Maraş kolundan, benim gözümde  yedi güzel adamından biri idi.” ( https://www.maarifinsesi.com/kelamin-sultani-hasan-seyithanogluda-goctu-ote-aleme/)

İlahiyatçı, siyasetçi, kültür adamı, XVI. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili (D. 1839, Kahramanmaraş – Ö. 18 Şubat 2022, Ankara). Baba adı Mehmet Tevfik, anne adı Emine. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu.  Arapça, az düzey Fransızca biliyordu. Eğitimini tamamladıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişi ve Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Mavera Dergisi kurucularından olan Hasan Seyitanoğlu, İslami edebiyat çevrelerinde Yedi Güzel Adam olarak bilinen edebiyatçı ve yazarlara yakınlığı ile bilinirdi.

Hasan Seyithanoğlu, 5 Haziran 1977 genel seçimlerinde Millî Selamet Partisi'nden XVI. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili seçilerek 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı.

Hasan Seyithanoğlu, Ankara'da iki ay tedavi gördüğü Hacettepe hastanesinde 18 Şubat 2022 günü hayatını kaybetti. Seyithanoğlu’nun naaşı Kahramanmaraş’a götürülerek öğle namazına müteakip Abdulhamit Han Caminden kaldırıldı. Cenaze törenine, ailenin yakınları sevenleri ve vatandaşlar katıldı. Kılınan cenaze namazının ardından Seyithanoğlu’nun cenazesi Şeyh Ali Sezai Efendi Mezarlığında toprağa verildi. Evli, 3 çocuk babasıydı.

Tüm güzel insanlara selam olsun.

2 Yorum

Elif Fatoş Gülm

Elif Fatoş Gülm

18 Ağustos 2023
Na kadar güzel insanlardan bahsediyorsunuz, kaleminize sağlık, çok istifade ediyoruz.

Aydın Kılıç

Aydın Kılıç

19 Eylül 2023
Kaleminize sağlık

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri