Mustafa Küçüktepe

O Eski Kışlar

O ESKİ KIŞLAR (I)

                                                                                                              www.mustafakucuktepe.com

 

 

             Hani her konuşmaya başlandığında eski insanlar, eski ramazanlar, eski bayramlar, eski… diye bir iç geçirilir bir özlem duyulur, bir bahis açılır ya… Biz de eskinin kışlarından bir bahis açalım istedik.  

           Nerde o eski kışlar… Neydi o eski kışlar… Adam boyu yağan karlar, kapanan yollar, tipiler, fırtınalar… Sert ve soğuk kışlar. Güzeldi be eski kışlar… 

 

          İyi kar yağardı eskiden, herkes sabahın erken saatinde sokağa çıkar küreklerle yarım metreden fazla yağan karı temizleyerek evinin önünü açardı. Bazıları çatılar akmasın diye bacalara çıkıp oradaki karları da aşağı kürürlerdi. Eriyince hem eve su akmaz hem de uzun buz sarkıtları oluşmazdı. Buz sarkıtları oluşan evlerin çatıları da olurdu. Çocuklar bu sarkıtlar olsun isterdi. O sarkıtları koparıp dondurma gibi yalamak çocuklar için bulunmaz bir zevkti. Dikkatsiz olan çocukların kafalarına düştüğü de olurdu elbette ki.

          Sobalar yanar, üzerinde kestaneler pişirilir, eğer kuzine sobasıysa evinizde yanan, her şey onun üzerinde yapılırdı. Su güğümleri doldurulur sobanın üzerinde ısıtılıp kaynatılır bilcümle işler için kullanılırdı. Bulaşıklar yıkanır, çay demlenir, yemek yapılırdı. Gözlerine küçük patatesler atılıp közlenir, ya da bir tepsi börek sürülür mis gibi yenirdi. Hatta borularına asılan askılıklarla yıkanan çamaşırlar kurutulurdu. Üzerlerine portakal veya mandalina kabukları konurdu ki eve güzel bir rayiha yayılsın. Biraz fazla yer kaplardı kuzine sobalar ama olsun çok işlevliydi... İçi tuğlayla çevrili, ağır oturaklı kömür sobaları da vardı. Geç ısınır ama geç soğurlardı. Kuzineler kadar çok işlevli değildi. Onu tercih eden insanlar da az değildi. Bazı evlerde sobalar salona Anadolu’da sofa denilen yerlere kurulur, diğer odaların kapıları açılarak sıcaklığın odalara gitmesi sağlanır, soğuk hava biraz olsun kırılırdı.

          Sokak ise başka bir âlemdi, bir taraftan soğuk nefesinizi keserken, diğer yandan sobalardan çıkan dumanlar ve kömür tozları soluk almanızı zorlaştırırdı. Yine de dışarıda başka bir âlem olurdu. Kayanlar, kartopu oynayanlar, kızakla, patenle eğlenenler, kardan adam yapanlar… Kayma işi kızakla, tepsiyle, leğenle hatta muşamba ile yapılırdı. Kışın iki tür kızak kullanılırdı. Birisi taşıma için diğeri kaymak için. Taşıma için kullanılan çoğu zaman bir hayvana bağlanıp çekilirdi. Genelde çocuklar ve gençler sabırsızlıkla kışı beklerdi. Çünkü kışın zevki kızak kaymakla çıkardı. Kızağın yapılması da pek zor değildi. İki ayakaltlarına ince metal ( eni iki-üç cm, alüminyum vs olan şeritler) veya demir çakılır, üzerine küçük iki üç parça tahta işte oldu kızak. Bu işi abartanlar, süsleyenler, kolçak yapanlar, daha hızlı kaysın diye çelik demir vs çakanlar, üzerine deri-post yapıştıranlar da yok değildi. Kızaklar da hazırsa değmeyin keyfine insanın. İşte asıl zevk buradadır. Sadece çocuklar- gençler değil işten dönen orta yaşlı babalar bile oğlunun kızağını alır bu zevki tadardı. Eğimli yerlerden hız alıp kızağın üzerine oturup ta aşağılara kadar kaymak var ya bu günün en iyi internet oyunundan daha zevkli gelirdi. Yüzüstü kapaklanıp kızakla öyle kayanlar bile olurdu. Kaymak güzeldi ama kayılan bu yolu elinde kızak yukarı tekrar yürümek çok yorardı. Ama olsun her şeye rağmen buna değerdi. Bazıları da ayakkabılara bağlanan patenlerle kayardı. Patenle kaymak kızakla kaymaya nispetle daha zordu. Kızağı olmayanlar melül mahzun onları izlerdi. İyi bir arkadaşı varsa iki defa kendi kayıp bir defa da kızağı olmayan arkadaşına verirse o zevkten arkadaşı da istifade ederdi. O soğukta burunlar havuç gibi kızarır eller kıpkırmızı olurdu. Yine de dışarıdan gelmek istenmezdi. En nihayet artık takat kalmayınca eve koşulur sobanın başında ısınılır, ekmek arası bir şeyler atıştırılır, yine sokağa dönülürdü. Bu döngü hava kararıncaya kadar böyle devam ederdi. Mahallenin yaşlıları sokağa çıktıklarında çocuklara ters ters bakar, sonra yolu kayganlaştırıp yürünmez hale getirdikleri için çocuklara azarı basar, bir güzel fırçalarlardı. Azarlansalar da onlar gidince eski hengâme yine kaldığı yerden devam ederdi. Pamuk nineler de pencere kenarından tüm bu olup bitenleri izlerler belki de tbt yapar! geçmişin o hüzünlü sayfalarını aralarlardı.

        Doğalgazın henüz adının duyulmadığı, yenilenebilir enerjinin (rüzgâr, güneş vb. enerjilerin) adının konmadığı zamanlardı ki katı yakıtlar yandığından soluk alacak haliniz kalmazdı. Kömür, odun, eski lastik, tekstil-inşaat artıkları vesaire yakıldığı için hava çok kirli olurdu. Bazen göz gözü görmez, nefes bile alamazdınız. Büyükşehirlerde hava kirliliği had safhaya ulaşırdı. Ajanslar her gün yapılan ölçümlerden bahsederek hava kirliğine değinirlerdi. Belediyeler bunun için çeşitli önlemler alsa da pek bir şey değişmezdi. Kömür yerine fueloil yakılması gibi. Sanıyorum ki bazı illerimiz 1985 yılından itibaren doğalgazla tanışmıştı. Böylece hava kirliği biraz olsun azalmaya, insanlar nefes almaya başlamıştı.

        Devamı gelecek yazımızda…  

  

23 Yorum

Reyhan Berkehan

Reyhan Berkehan

29 Ocak 2020
Keşke keşke o gunlere geri dönsek o mutlu huzurlu günler geri gelse 😔 hicbiseyimiz olmasaydı ama içice olsay

Kadir

Kadir

29 Ocak 2020
Elinize sağlık

Aysun

Aysun

29 Ocak 2020
Elinize sağlık, güzel bir nostalji olmuş.

Aysun

Aysun

29 Ocak 2020
Elinize sağlık, güzel bir nostalji olmuş.

Aysun

Aysun

29 Ocak 2020
Elinize sağlık, güzel bir nostalji olmuş.

Aysun

Aysun

29 Ocak 2020
Elinize sağlık, güzel bir nostalji olmuş.

Aysun

Aysun

29 Ocak 2020
Elinize sağlık, güzel bir nostalji olmuş.

Osman Kırbaç

Osman Kırbaç

29 Ocak 2020
Harika bir kış yazısı.

İhsan Elmacı

İhsan Elmacı

29 Ocak 2020
Hocam gerçekten aynı şeyleri birebir yaşadık.

Ömer Ekinci Mic

Ömer Ekinci Mic

29 Ocak 2020
Geçmişte yolculuk yapmak nasip oldu bu yazınızla... Evet yoksulluk vardı ülkemizde o dönemde ancak bugüne göre daha sami

Ömer Ekinci Mic

Ömer Ekinci Mic

29 Ocak 2020
Geçmişte yolculuk yapmak nasip oldu bu yazınızla... Evet yoksulluk vardı ülkemizde o dönemde ancak bugüne göre daha sami

Battal Yağmur

Battal Yağmur

29 Ocak 2020
Elinize sağlık Mustafa bey bize o günleri hatırlattın teşekkürler

BEKİR Alkan

BEKİR Alkan

29 Ocak 2020
Eskiye götürdü bizi güzel kaleme alınmış yazı..

İlhan Çavuşoğlu

İlhan Çavuşoğlu

29 Ocak 2020
Çocukluk günlerimizi hatirlattiniz, teşekkür ederim

İbrahim Yön

İbrahim Yön

29 Ocak 2020
Yaşlanıyoruz galiba, güzel bir nostaljiydi

Mehmet Bozyer

Mehmet Bozyer

29 Ocak 2020
Geçmişe güzel bir yolculuk olmuş. Kaleminize sağlık Mustafa hocam.

Abdullah

Abdullah

29 Ocak 2020
Bir an çocukluğum gözünün önünden geçti.. emeğinize sağlık hocam çok güzel olmuş

A.Kanat

A.Kanat

29 Ocak 2020
Mustafa hocam kalemine yüreğine sağlık bizi çocukluğumuza götürdün.

abdullah O.

abdullah O.

30 Ocak 2020
götürdüüü bizi eskilere

İsmet Alçin

İsmet Alçin

30 Ocak 2020
Neydi o kaydığımız günler, hocam kalemine sağlık, o günlere bizi tekrar götürdüğün için.

SAVAŞ TEKİN

SAVAŞ TEKİN

31 Ocak 2020
Bir de kayak yapılan yollara sobanın atığı olan külleri döken amcalarımız vardı. Onlar kaymasınlar diye kül dökerlerdi k

Muammer Eğerci

Muammer Eğerci

01 Şubat 2020
Eline sağlık hocam 9-10 yaşlarında köyümde yaşadığım kış aylarına tekrar götürdün.

MrymCe

MrymCe

01 Mart 2020
O zamanlarda çocuk kalsaydık büyümeseydik. Biz büyüdük kirlendi dünya

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri