- 09 Temmuz 2023 - Zaman Ve Mekanla Kayıtlı Olmayan İbadet; Cihad
- 19 Nisan 2023 - Kötülüklere Karşı Tavırlı Olmak İmandandır
- 16 Şubat 2023 - İhtiyaç Fazlasını Vermek
- 20 Temmuz 2022 - Önderlik Konumu ve Sorumluluk
- 16 Nisan 2022 - Kimse Teklif Sahibi Müslümanları Sevmiyor!
- 30 Aralık 2021 - Faiz Düzenine Nefes Aldıranlar Utansınlar !
- 26 Aralık 2021 - Faiz Kur'an ve Sünnette Haram Kılınmıştır; Faize Para Yatırmayın
- 19 Aralık 2021 - Seherleri İhya Etmenin Üzerine
- 28 Kasım 2021 - Allah Teala'ya Karşı Edepli Olalım
- 06 Ekim 2021 - Emanete İhanet Etmeyelim
- 25 Eylül 2021 - Sünneti Doğru Anlamada Dört "T"
- 13 Eylül 2021 - Ailede Din Eğitiminin Verilmemesi Çocukları Şirke Düşürebilir.
- 11 Eylül 2021 - Yoksulluk Sorununa Dinimizin Bakışı ve Çözümü
- 08 Eylül 2021 - Tasavvufta Terakki ve Zikir Kavramları
Mehmet Sürmeli
Ailenin Selameti İçin
Eşler başkaları için değil de birbirleri için giyinir kuşanırlar ve bakımlı olurlarsa bu durum aile hayatına olumlu katkı sağlar. Özellikle sosyal hayatı dışarda olan erkeklerin hanımları ev içerisinde daha bakımlı olmak zorundadırlar. Gerek kadın, gerek erkek olsun dışarda bakımlı olur da ev içerisinde dilenci gibi bir hayatı tercih ederlerse bu durum karşılıklı saygısızlıktır. Eşleri başka aramalara sevk edebilir. Bütün bunları göz önünde bulunduran Peygamberimiz, hanımlarıyla devamlı ilgilenmiş, onlara çok değer vermiş, eşleriyle nitelikli sohbetler yapmış, onlara taltifte bulunmuş, kılık kıyafetine dikkat etmiş, güzel kokular sürünmüş ve dağınıklıktan kaçınmıştır. Sahabesinden dağınıklık gösterenleri uyarmıştır. Şöyle bir olay rivayet edilir. Hz. Peygamber, evine geldiğinde eşi Hz. Ayşe’nin yanında üstü başı dağınık bir hanım görür. Resulullah, bu hanımın kim olduğunu sorduğunda Ayşe Annemiz; Osman b. Mazun’un eşi Havle bt. Hâkim olduğunu söyler. Hz. Peygamber, dağınıklığının nedenini sorduğunda ise şu cevabı almıştır: “Kocam Osman geceleri namaz kılıyor, gündüzleri oruç tutuyor. Dolayısıyla kendime bakmamın bir sebebi yoktur.” Bunun üzerine Peygamber (s.), Osman’ı çağırır ve şu evrensel uyarıyı yapar: “Ey Osman! Allah Teâlâ bizlere ruhbanlar gibi yaşamayı farz kılmadı. Senin için örnek ben değil miyim? Allah’a yemin ederim ki Allah’tan en çok korkanınız benim; Allah’ın koyduğu sınırlara en çok riayet edeniniz de benim.”[1] Bu uyarısıyla Resulullah, eşlerin birbirlerini ihmal etmelerinin ve bakımsızlıklarının doğuracağı kötü neticeyi hesaplamış; sonra da bir aile faciası meydana gelmeden tedbirini almıştır. Benzeri örneklerini günümüzde de çokça görmek mümkündür. Çözüm; eşlerin karşılıklı olarak birbirlerinin hukuklarına saygı dairesinde kendilerine bakmaları ve pejmürde bir hayattan hemen uzaklaşmalarıdır.
Eşler nafilelerle uğraşmada dengeyi kaybetmemelidirler. Mükellef olmaları hasebiyle Müslüman bir karı kocanın farzlardan ödün vermeleri mümkün değildir. Farzları yerine getirmek İslâmi kimliğin korunmasıyla alakalıdır. Farzlar ihmal edilirse Yüce Allah’la irtibat da kopmuş olur. Nelerin farz, nelerin de vacip ve nafile olduğu kitaplarda apaçık bellidir. Diğer farzlarla beraber aile hayatını da korumak ve her türlü haramdan kaçınmak farzdır. Nafilelerle uğraşmada dengeyi kaybetmemek deyince, bundan Sünnet’e önem vermemek şeklinde genelleyici bir sonuç çıkarılmamalıdır. Ailenin temeli olan karı koca her zaman nitelikli iletişim hâlinde olmalıdırlar. Aralarındaki bu iletişim kopacak olursa yuvanın bekası tehlikeye düşer. Ailenin dağılmasıyla beraber çiftler ve onların çevresi zarar gördüğü gibi evlilik hayatının meyvesi olan çocuklarda perişan olurlar. Bütün bunlardan dolayı aileyi dağıtmamak için eşlerin birbirlerini ihmal etmemeleri elzemdir. “Hz. Peygamber’in kadınların cenaze ve cemaatle namaza katılmalarının mecbur olmadığını belirtmesindeki esas hikmet, kadının yuvasını ihmal etmemesine matuftur”.[2] Rivayetini bu çerçevede anlamayıp kadınların özgürlüğünün kısıtlanması biçiminde değerlendirmek Resulullah’ı anlamamaktır. Yine aile saadetinin korunması amacıyla Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ramazan orucunun dışında kadın, kocası müsaade etmedikçe oruç tutmaz/tutmamalıdır.”[3] Bu rivayetlerde kadının özgürlüğünü kısıtlama diye bir şey yoktur. Fakat öyle bakmak isterseniz hadisin lafzı böyle bir yoruma müsaittir. Dilediğiniz kadar polemik yapabilirsiniz. Hz. Peygamber kimsenin meşru özgürlüğünü kısıtlamamıştır. Oruç konusundaki söylemi bir önceki maddede Osman b. Mazun’a yaptığı uyarıyla aynı nedene dayanmaktadır. Osman’ı (r.) uyardığı gibi nafilelerle sabahlara kadar uğraşıp eşini ihmal eden Abdullah b. Amr’ı da Resulullah, aynı şekilde uyarmıştır. Kadın veya erkek nafilelerde ölçüyü kaçırırlar da kendilerini ihmal ederlerse aile kurumu yıkılabilir. Aralarındaki iletişim eksikliği soğumaya ve boşanmaya sebep olabilir. Hz. Peygamber, aileyi ve çocukları koruma uğruna böyle bir tavsiyede bulunmuştur. Bu tavsiyeye uymak ailenin selameti için önemlidir. Günümüzde bu ölçüyü kaçırıp nebevi tavsiyeye uymadıkları için birçok dindar ailenin yıkıldığı malumdur. Hâlbuki ölçülü olunup eşlerin hukukları karşılıklı yerine getirilseydi belki de aileler yıkılmayacaktı.
[1] Abdürrezzak, Musannef, Had. no.10375, c.VI, s.168; Ahmed, Müsned, c.VI, s .226
[2] Bak: Ahmed, Müsned, c.V, s.85
[3] Ebu Davud, 8, savm, 74, Had. no:2458, c.II, s.827; Tirmizi, 65, Savm, 782, c.III, s.151
Henüz Yorum yok