- 20 Kasım 2024 - -YENİ- KÖTÜLÜĞÜN REKLAMI
- 31 Temmuz 2024 - İÇ SESİMİZ
- 24 Aralık 2023 - YER ÜSTÜ HAZİNELERİMİZ!
- 14 Haziran 2023 - Kürt Meselesi -2-
- 01 Mayıs 2023 - Kürt Meselesi Nedir? Ne Değildir? (1)
- 20 Aralık 2022 - Kayseri’de Yaşayan Bir Bilge; Ali Biraderoğlu
- 15 Kasım 2022 - Sokak Yazıları
- 24 Mayıs 2022 - Kuzey Kıbrıs'ta Neler Oluyor ?
- 20 Mart 2022 - Transhumanizm Yazıları -2-
- 01 Şubat 2022 - Siyasal Fitne Ateşi ve Bizim İmtihanımız
- 31 Aralık 2021 - Transhümanizm Yazıları -1-
- 02 Aralık 2021 - Sanatçı Muhalifliği Üzerine
İLYAS HAN ŞAHİN
Transhümanizm Yazıları -3- (Eleştiri-Özeleştiri)
Transhumanizm Yazıları -3 (Eleştiri-Özeleştiri)
Şahsen ben, buharın makinalarda kullanımıyla başlayan sürecin evrilerek buhar, petrol, elektrik, nükleer güç olarak giderek gelişmesi serüvenine bakarak önümüzdeki yüz yılın enerji araçları, gıda, güvenlik üçlüsünün gündeminde şekilleneceğine inanıyorum. Buhar gücünden nükleer güce uzanan süreçte yaşananları yüzyıla sığdırdığımızda gelecek yüzyılın öncüllerini tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır. Ama sorunu daha özel bir iklimde anlamaya çalışalım. Çünkü sorun çok boyutlu ve çok önemli.
Günümüzde henüz haberlerin manşetlerinden verilen dijital uygulamalar o kadar çeşitlenecekler ki artık haber değeri olmaktan çıkıp normal gelişmeler olarak algılanacaklar. Nasıl ki cep telefonları için uygulama geliştirmek, kılıf tasarlamak, yeni arayüzler geliştirmek günlük hayatımızın rutinlerinden olduysa aynen dijital gelişmeler de bu bağlamda sıradanlaşacaklar.
Geçenlerde bir haber okudum, haberde artık dijital hakimlerin yapay zeka ile donatılmış robotların adalet mekanizmasında kullanılması için arayüz programı hazırlanmış. Yani robot hakimlerle tanışabiliriz. Bunun adalete olumlu ya da olumsuz katkısı elbette uzmanların tartışması gerek. Yine genelle cerrahi alanında robot teknolojisinin kullanılması, önemli ve değerli araçların kontrolünde simülatif eğitimin yapay zeka ile donatılması gibi konular artık sıradanlaşacak. Hayatımız parmaklarımızın tuşlar ile olan ilişkisinden ibaret olabilecek. Yüzbinlerce araştırmacının odağında programlama dilleri, bilgisayar sistemleri ve bunların makine öğrenmesi dediğimiz yapay zekaya evrilmesi ile meşguller. Hukuktan güvenliğe gıdadan tıbbi alanlara kadar yapay zeka uygulamaları denenecek ve başarılı olan uygulamalar yaygınlaşırken daha da geliştirilecekler. Ve tüm bunlar vahşi bir kapitalist iklimde para/değer çatışması ile beraberinde yeşerecek sorunlar olacak.
Sizi yapay bir hakimin yargılaması, ameliyatınızın robotlarca gerçekleştirilmesi, okulun simülatif olarak evlere gelmesi, hologam hocaların öğretime başlaması vs. bunlar olması olası şeyler. Peki tüm bu gelişmeler psikososyal olarak insanlar anasıl yansıyacak. İnsan-insan, insan-toplum, insan-adalet, din-insan, din-toplum gibi düzlemlere nasıl yansıyacak. 20. Yüzyıl emperyalizminin kanlı geçmişi enerji kaynaklarının paylaşımlarına sahne olmuştu. İlerde nasıl bir dünya bekliyor bizi. Kafa yoran bu soruların cevaplarını tam ve doğru vermek için zamana ihtiyacımız var ama tahminlerimiz sesine kulak versek bizlere neler söylüyor acaba?
ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ BAĞLAMINDA BUGÜNKÜ SORUNLARIMIZ
İnsanların dini değerlere bakış açısının dijitalleşmesi, “Allah” kavramının salt din dersi bağlamında ele alınması ve hayatın diğer alanlarında seküler bir anlayışa maruz kalınması. Ahlaki değerlerin dini değerlerden arıtılarak sekülarize edilmesi. Dindar kesimin salt dini ögeler kapsamında dünyayı değerlendirmesi ve bunun sonucunda sanatta, edebiyatta ve en önemlisi bilimde geri kalınması. Maalesef bilinçsiz ve önyargılı bir batılılaşma süreci yaşayan ülkemizde ahlaki-dini değerlerimizi salt seküler değerlerle değişirsek gelişiriz ve ilerleriz anlayışı sonucunda toplum Dimyat’a pirice giderken elinden bulgurdan olmuştur. Bilimin de Allah’ın ayeti olduğu gerçeğini anlamakta zorlanmamız eleştirel bakış açısı geliştirmeyişimiz ise ayrı bir öz eleştiri alanıdır.. Örneğin; Hayırseverlerin hep Cami yaptırması ama bilime/fenne katkı sağlama konusunda az istekli oluşları ilk akla gelen durum. Öyle ya Camide ibadet ediliyor ve sevabı Camiyi yaptırana da veriliyor. Ama bir genetik araştırma merkezinde bilimsel deneyler ve araştırmalar yapılıyor. Bu alanda yapılan faaliyetlerinde ibadet hükmünde olduğunu anlatmakta zorlanıyoruz maalesef. Müslümanlar sonsuz bir hayret ile uzayın derinliklerinde Allah’ın kudretini, merhametini ve muhteşemliğini teleskoplarla, matematiksel denklemlerle aramadıkça bu durum değişmeyecek sanırım. Bizler hep ölüme ve ölüm sonrası ile meşgul olurken diğer medeniyetlerin ileri düzeyde bilimsel gelişmelere imza atmasını uzun uzun düşünmemiz gerekir. Oysa hiç ölmeyecekmiş gibi bilimle uğraşsak, yarın ölecekmiş ahlaki değerlere uymak idealimiz olmalıdır.
Çocuklar ve Gençler
Öncelikle çocuklarımız. Ellerinde tablet, telefon yada laptop ile günlerinin uzun zamanını geçiriyorlar. Özellikle renkli, hızlandırılmış level atlamaya dönük oyunlarla meşgulleri. Çoğu ellerindeki sanal silahlar ile düşman avlıyor ya da yarış içerikli oyunlarda yarışı kazanma derdindeler. Birkaç saatlik oyun sonunda gerçek hayata döndüklerinde renksiz, hızsız, rekabetsiz bir dünya. Yani gerçekte yaşamaları gereken hayata dönüyorlar. İnternet dünyasının renkli ve eğlenceli sarmalları yok bu hayatta. Görevler, sorumluluklar ve yapılması gereken bir yığın uğraş ile muhatap olduklarında isyan ediyorlar. Çünkü sevdikleri dünya renkli, sorumluluk olmayan, acıkmayan, yorulmayan, görevleri olmayan kahramanların dünyası iken dönüp geldikleri dünyada bunlar yok. Uyumsuzluk, asosyal, asi, miyop-hipermetrop gözlü, az yiyen, heyecanlı, hırçın ve sabırsız prototiplerle karşı karşıyayız. Anneler. babalar çaresiz. Endişeliler. Salgın döneminde evlerde iyice perçinlenen dijital bireylik topluma adapte olmakta zorlanıyor. Elinde kılıç ile yanındaki masum insanı doğrayan bireyler, oyundan aldığı hazzı gerçek yaşama taşımak isteyen maceracı gençlerin silahlarla okulları basarak önüne geleni vurması, bilinç altına verilen mesajla intihar eden çocuklar/gençler. Toprakla, ağaçla tanışmamış, paylaşımdan uzak, saygı yoksunu ve konformist bir dünyada sürekli plastik araçların içesinde yaşayan emojilerle iletişim sağlayan test ve sınav dünyasında yaşayan çekirdek ailesiyle aile büyüklerini yılda birkaç kez gören bir nesilden bahsediyoruz. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Tüm suçu dijital dünyaya atmıyoruz elbette. Ama ailenin doldurmadığı/dolduramadığı boşluğu dolduran bir dijital dünyadan bahsediyoruz. Aslında ebeveynlerinde ruhsal, bedensel tedaviye ihtiyacı olan çok komplike ve önemli bir problem bu. Devletlerin eğitim sistemlerini sürekli sorguladıkları bir dünya. Ben yaşamadım çocuğum yaşasın, her dediğini yapayım, küçükken yapsın özentisi geçsin gibi değersiz ucube uygulamalar ile uçurumun kenarına sürüklediğimiz çocuklarımızın berbat görüntüleri karşısında ağlayıp sızlamak hiçbir işe yaramıyor. Annelerin feminel akımların da etkisiyle anneliği meslekleştirmesi, babaların evlerde otoritelerinin kaybolması, aile büyüklerinin kadın-erkek dalaşıyla yersiz egoları ve din kavramının meslekleştirilerek belirli zümrelere has zannedilmesi meselelerin özünü oluşturan sorunlardan bazılardır.
Ayrı ayrı yazı konusu olan bu sorunların içerisinde çocuk yetiştirmek, gençlerle iletişim halinde olmak elbette çok zor. Çözüm odaklı olmayan, bataklıkta sinekle uğraşan reçeteleri bir yana bırakırsak problemleri mödüler analitik yöntemlerle çözmek yerine sadece yasaklayarak çözmeye çalışmak ise artık bomboş bir davranıştır. Bir sonraki yazımızda modüler analitik çözümler nedir, neler olmalıdır konusu üzerine yoğunlaşacağız. Çünkü karşımızda bir ateş var. Evladımız, komşumuz gençliğimiz yanıyor. Ve ateş her geçen gün daha da güçlenecek. Karınca misali bu yolda olup insanlara ulaşabilirsek belki de bu bizim ahiret necatımız olacaktır. Kim bilir belki sizin de..
4 Yorum
Mehmet Bal
14 Nisan 2022Sedat taştan
14 Nisan 2022Kazım UNUR
14 Nisan 2022elif
21 Nisan 2022