- 15 Aralık 2024 - -YENİ- KARI-KOCA ARASINDA SEVGİ BAĞINI GELİŞTİRME VE DEVAM ETTİRME
- 09 Aralık 2024 - SURİYE ZAFERİ MASADA KAYBEDİLMESİN
- 03 Aralık 2024 - SÜRESİZ NAFAKA ZULMÜ MEDENİYET YIKIYOR
- 02 Aralık 2024 - AİLE HUZURUNU KAÇIRAN “EL SÖZÜ” : DIŞ MÜDAHALE
- 08 Kasım 2024 - HUZURLU BİR HAYAT İÇİN 30 ETKİLİ ÖNERİ
- 20 Ekim 2024 - CEPHE ŞEHİDİ YAHYA SİNVAR
- 15 Ekim 2024 - CUMA GÜNÜ TATİL OLSUN: MEDENİYET MEFKÛREMİZ
- 25 Eylül 2024 - DURSUN BU HAYASIZCA AKIN: AİLENİ KORU
- 14 Eylül 2024 - PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V) ŞAHSİYETİNDE GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNDE ŞAHSİYETİN İNŞASI
- 07 Eylül 2024 - DOĞU SEFERİ: DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI VE SUFFE - NİZAMİYE MEDRESELERİ
- 23 Ağustos 2024 - OBSESYONLARIN AİLE HUZURUNA OLUMSUZ ETKİSİ
- 21 Ağustos 2024 - HAZLARIN YÖNETİMİ VE ERTELENMESİ: GENÇLİK
- 02 Ağustos 2024 - ŞEHİT SÜLALESİ: HENİYYE
- 30 Temmuz 2024 - TBMM İSMAİL HENİYYE'Yİ KONUŞTURSUN
- 19 Temmuz 2024 - MESLEK SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
- 15 Temmuz 2024 - SİYONİST ASKERLER VATANDAŞLIĞIMIZA LEKEDİR
- 05 Temmuz 2024 - TATİLDE ÖĞRENCİLERİ GELİŞTİREN 50 FAALİYET
- 26 Haziran 2024 - ÇOCUKLAR KARDEŞİNİ NEDEN KISKANIR?
- 12 Haziran 2024 - BOŞANMALARI AZALTMA YOLLARI: SAĞLAM EVLİLİKLER İÇİN STRATEJİLER
- 16 Mayıs 2024 - DİN VE MANEVİYATIN PSİKOLOJİK İYİ OLUŞA OLUMLU ETKİSİ
- 04 Mayıs 2024 - AİLEDE ÇATIŞMA VE ANLAŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ
- 23 Nisan 2024 - HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ İSE KUVA-İ MİLLİYE?
- 15 Nisan 2024 - İMDAT ÇAĞRISI: GENÇLİĞİ KAYBEDİYORUZ
- 13 Nisan 2024 - İSMAİL HENİYYE'NİN ŞEHİTLERİ VE İMTİHANIMIZ
- 08 Nisan 2024 - AŞAĞILIK KOMPLEKSİ: BİR NESLİN KATİLİ
- 22 Şubat 2024 - NESLİ İHYÂ, MEDENİYETİ İNŞÂ MANİFESTOSU
- 10 Şubat 2024 - NETANYAHU'NUN NİHAİ GAZZE HEDEFİ: KİM YÖNETECEK
- 06 Şubat 2024 - MADDİ VE MANEVİ YIKIMLARIYLA 6 ŞUBAT DEPREMİ
- 29 Ocak 2024 - KADIN ALDATMASINDA ERKEK ETKİSİ
- 25 Ocak 2024 - İNSANLIK VİCDANINA GAZZE ÇAĞRISI: SEN DEĞİLSE KİM?
- 23 Ocak 2024 - KOCANIN ALDATMASINDA KADIN ETKİSİ
- 21 Ocak 2024 - GAZZE VE HAYATIN ANLAMI
- 09 Ocak 2024 - GAZZE'Yİ UNUTTURMAK: SUİKASTLAR VE OPERASYONLAR
- 29 Aralık 2023 - ÇOCUKLARDA SAĞLIKLI CİNSEL KİMLİK GELİŞTİRME
- 27 Aralık 2023 - DİZİ TERÖRÜ AİLE VE İNANÇ MEDENİYETİMİZİ YIKIYOR
- 23 Aralık 2023 - Katil Amerika ve İsrail sona geldi
ADNAN KALKAN
SURİYE ÜMMET SORUMLULUĞUMUZ VE FİTNE!
Kayseri-Suriye olaylarına dikkat etmek lazım. Gizli bir el yine planını işliyor gibi geliyor bana. Bir tarafta Suriye'de Türkiye bayrağını yakanlar diğer tarafta ise Kayseri'de ve başka illerimizde Suriyeli kardeşlerimize karşı yapılan saldırgan tutumlar... Yine Müslüman Müslümana düşürüldü. Emin olun yine Müslüman'ı Müslüman'a düşüren ifsat komitesi nargilesini çekip alkolünü yudumlayarak keyifle bizi izliyordum. Nitekim inançlı insanlar bu fitneye sebep olmaz.
Yaklaşık 13 yıldır Suriye'de başlayan savaş nice canlar aldı. Bir tarafta Esad ordusunda yer alan Sünni askerler, diğer tarafta sünni kökenli ordularda yer alan bazı gizli müfsitler... Bir taraftan Amerika'nın desteklediği ordular diğer tarafta Rusya'nın desteklediği ordular... Bununla birlikte iktidarı elde tutmaya çalışan Esad ve diğer tarafta ülkesine Esad diktatörlüğünden kurtarmaya çalışan Suriye orduları... Nasıl bir fitne ortamı olduğunu artık herkes anlamış olmalı...
Türkiye, Suriye, Irak, Mısır, Arabistan'a kadar birlik ve beraberlik sağlanmadığı sürece Kudüs ve Mescid-i Aksa özgür olamaz. Gerek Ebu Ubeyde ra. gerek Yavuz Sultan Selim gerekse Selahattin Eyyubi evvela Kudüs'ün çevresindeki birlik ve beraberliği sağlayarak Mescid-i Aksa'yı Özgür kıldılar. Bu anlamda müspet bir Suriye yönetimine ihtiyaç var. Duamız odur ki bir an önce, Suriye halkının bir bütün olarak seçime gidip kendi başlarına kendilerinden bildikleri birini devlet başkanı seçmeleridir. Elbette bu zaman alacaktır.
Türkiye Suriye olaylarına dönecek olursak... Gezi olayları misali büyük bir fitne ortada geziyor. Yine Müslüman'ı birbirine kırdırıyor. Müslümanlar uyanık olmalı. Bu fitneye gelmemeli.
Özellikle Türkiye halkının Suriyelilere yönelik bazı bakış açıları ve söylemlerinin artık değişmiş olması gerekiyor. Bunlardan biri, Suriyelilerin Türkiye'de olması sebebiyle işsizlik olmasıdır. Oysa durum tam tersi, Suriyeliler sanayiden ve ziraatten ellerini çekerlerse, Türkiye ekonomisi çökecek hale gelmiştir. Bu anlamda vatanını seven, Suriyelilere karşı olmaz. Almanya başta olmak üzere Batılı devletler sürekli dışarıdan iş gücü alır, kalkınır. Biz ise bize iltica eden kardeşlerimizin ülkemizde çalışmasına karşı çıkıyoruz. Her bir Müslüman gayet iyi bilir ki, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Suriyelilerin rızkı bizim ülkemizde olduğu sürece hiç kimse onları buradan çıkaramaz. Biz de rızıkları bittiği takdirde bütün dünya güçleri bir araya gelse Suriyelileri Türkiye'de tutamaz. Rızık konusuna biz böyle inanmışız. O halde kim kimin rızkını yiyor söyler misiniz? Yoksa rızık konusunda Allah'a itimadımız mı yok?
Diğer bir konu ise, biz 15 Temmuz misali, vatanımıza musallat olanlara karşı savaştık. Suriyeliler neden vatanını savunmak yerine kaçıp Türkiye'ye geliyor... Bir örnek vereyim: Bir zaman idareci olarak çalıştığım bir kurumda benden önce işe alınan ve temizlik işlerine bakan Suriyeli bir çalışanımız vardı. Adam her türlü işi yapıyor ve bizim vatandaşlarımızdan çok daha aşağı bir maaş alıyordu. Adamla yakınlaştıkça samimileştik. İlmi yönü gayet iyi, karakteri oturmuş tam bir beyefendi... Böyle birinin temizlik işinde değil bir fabrikanın başında olması gerekirdi. Bu sürede 15 Temmuz gerçekleşti. Ben gündüz kuruma geliyor gece ise nöbet tutmaya gidiyordum. Tabi gündüz ister istemez, gece uyumadığımızdan dolayı uykusuz ve yorgun oluyorduk. Kendisi de 15 Temmuz'da Fetö'nün oyunlarının bozulması için çok dua etti. Bir gün kendisine, bizim fetö'ye karşı mücadelemizi anlattım. Kendisi de savaşmak yerine Türkiye'ye neden geldi, diye sordum. Adam önce daldı gitti, sonra gözleri doldu. Samimiyetimize binen anlatmaya başladı. 4 yıl vatanı için mücadele etmiş fakat "Allahu ekber" deyip sıktıklarında, karşı tarafın da "Allahu ekber" deyip kendilerine sıkanlara şahit olunca, Daeş'in, Rusya'nın, Amerika'nın ajanlarının cirit attıklarına şahit olunca "ben Müslüman öldürmem" deyip hicret etmiş. Bundan daha hikmetli nasıl davranabilirdi ki? Suriye'deyken işletme işleyen adam, Türkiye'ye gelmiş tuvaletlerden kadın pedlerini çöpe atıyor. Tuvalet temizliyor. Bir gün yanıma geldi "Adnan hocam, toplantıda söyleseniz de adet pedlerini çöp kovasına atsalar olur mu? Sürekli tuvalet tıkanıyor ve içinden ped çıkıyor" dedi. Ne kadar utandığımı anlatamam... Zerre kadar vicdanı olan adam burada biraz empati yapar. Kim kendi ülkesini, kendi isteğiyle terk edip öyle bir hayattan böyle bir hayata gelir? Bizim karşımızda Fetö vardı, biz mücadele ettik... Peki onların karşısında kim vardı? Veya kimler vardı? Fitnenin olduğu yerden hicret farz haline gelmez mi? Diyeceksiniz ki bu bir kişidir, ama emin olun binlercesi vardır. Hiç unutmayacağım başka bir örnek ise Hatay'da bize anlatılandı... Tek göz çadırda tüm aile kalıyordu. Bir adam bize "hanımımla bacı-abi hayatı yaşamak zorunda kaldık. Cinsel hayatımız dahi yok. Tek göz çadırda banyo yok, tuvalet yok" vs. demişti. Ey iman edenler! Hani Allah Kur'an-ı Kerim'de "müminler kardeştir" demişti? Hani Allah Resulü sav. "Şarkta bir müminin ayağına diken batarsa garptaki mümin onun acısını kendinde hissetmediği sürece gerçek manada iman etmiş olmaz" demişti? Şimdi biz kimin oyununa geldik, geliyoruz?
Bir öğretmen bizim bir çocuğumuza tokat attığı zaman "psikolojisi bozuldu" diye dava açıyoruz, şikayet ediyoruz... Peki ya çocuğunu okula gönderemeyen Suriyeli kardeşlerimizin çocuklarının psikolojisi? Geceleri uyurken kapılarını kilitlemekle yetinmeyip kapılarının arkasından yığınak yapıp korunmaya çalışan Müslüman Suriyeli kardeşlerimizin bu hali? Bir kuruşa çalıştırılıp bu olaylar yüzünden işe gidemediği için evine ekmek götüremeyen kardeşlerimizin durumu? Unutmayın! Ölüm var ve hesap var...
Herkes kendi imtihanını yaşar ve her millet her ülke gibi... Bir yazarımızın bir gözlemi dikkatimi çekmişti: "Suriye savaşı öncesinde Suriye'ye gitmiştim. Irak Savaşı'nda Suriye'ye sığınan Müslümanlara karşı "Iraklı" muamelesi yapıyorlardı. Fazla sürmedi kendileri de bu savaşta aynı konuma düştüler ve "Suriyeli" dendiler." Yazarımız şöyle devam ediyor, "şimdi Suriyeliler bize sığındı ve biz onlara "Suriyeli" muamelesi yapıyoruz. Korkarım ki biz de "Türkiyeli" muamelesi görelim. Çünkü "kınayan kınadığıyla kınanmadıkça can vermez" diye inancımız vardır. Uyanın, titreyin ve kendinize gelin. Biz ensarız onlar ise muhacir. Muhacir mecburiyetten bize sığındı ama biz ensarlığımızı yapamazsak çok ciddi manevi tokatlar yiyebiliriz. Belki de son zamanlarda Türkiye'de yaşadığımız bunca dalgalanma ve bunalımların temelinde mazlumlara yeteri kadar elimizi uzatamayışımız olabilir. Allah bilir ya...
Ey sivil toplum kuruluşları! Harekete geçin ve akil heyetler oluşturarak hem Suriyeli kardeşlerimizi ziyaret edin hem Türkiyeli kardeşlerimizi ziyaret edin.
Ey alimler ve diyanet! Bu konularla alakalı, İslam kardeşliği konusunu işleyin. Problemli olan yerleri ziyaret edin. Kardeşliği yeniden tesis etmeye çalışın.
Ey devletimizin bürokratları ve siyasileri! Siz de bu tür sorunların yaşandığı yerleri ziyaret edin ve kardeşlerimizi kardeşlikle yeniden buluşturunuz. Eylem ve söylemlerinizin ayrılıklara değil birlikteliğe vesile olmasına dikkat edin.
Ey eli kalem tutan yazarlar ve dili kelam yapan hatipler! Kardeşliği yayın, kardeşliği yazın. Müminler kardeştir.
Ey Müslüman Türkiye ve Suriye halkı! Sosyal medyada, basında, whatsApp gruplarında ve bütün sosyal medya ortamlarında ayrılıkçı değil birlik ve beraberliği pekiştirecek olan paylaşımlar yapınız. Nitekim Her ayrılık Müslüman coğrafyasına atılan bir bombadır.
Şimdi herkes üzerine düşeni yapmalı yoksa hem Türkiye hem Suriye hem İslam coğrafyasına yazık olacak. Fitne ehli her fırsatta kardeşliğimize fitne sokuyor ve bizi birbirimize düşürüyor. Abdullah ibni Sebe ruhu hortlamış ve kardeşliğimizi bozmaya, bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. Münafıklara, fitnecilere, ajanlara prim vermeyelim. Hepimiz yeniden Kur'an-ı Kerim'i okuyalım ve kardeşliğimizi İslam kardeşliği olarak yeniden pekiştirelim. Daha 100 yıl önce bize ait olan Suriye, Filistin, Arabistan, Mısır kısacası Arap coğrafyası bugün her yönden bizden koparılmak ve Müslümanlara büyük darbe vurulmak isteniyor. Bu fitne ateşine sakın ha alet olmayalım. Bizim ayrılığımız İsrail'in Arz-ı Mevud hedefine yarar. Bakın bugün ayrılığımız Filistin'de 40 bin Müslümanın şehit olmasına sebep oldu. Oysa 5 ülke Filistin'e Ordu çıkarsa bu olaylar bitecek. Birlik ve beraberlikten başka çaremiz yok. Ya birlikte yeniden büyük bir medeniyet kuracağız ya da batının oyuncağı haline geleceğiz. Bütün bunlar birlik ve beraberlik ile kardeşlik müessesemizi yeniden diriltmekten başka çaremiz olmadığının kanıtıdır. Başka çaremiz yok. Ayrılığın ve fitneye alet olmanın büyük vebali var. Allah katında büyük cezası var. Uyanıp kendinize gelelim...
Rabbim! Basiret, feraset, cesaret, ihlas ve gayret ile Müslüman kardeşlerimizle kardeşliğimizi pekiştir. Fitneye karşı durmayı ve mücadele etmeyi bizlere nasip eyle. Müslüman kardeşlerimizle birlik olup büyük medeniyetler kurarak yeryüzündeki zulmü kökünden kazımayı bizlere nasip eyle. Bizim evlatlarımızı ve bütün müminleri ahir zamanın cazibeler fitnelerinden kurtar ve muhafaza eyle. Âmin
Adnan Kalkan
Henüz Yorum yok