Murat Çakır

Aldananlar...

ALDANANLAR..

Bizimkisi ahretliğini de yanına alarak değer verdiği bir abisinin cenaze namazına katılmak için yola çıkar. Yolda beraber aynı davada yol alan abileri ile yaşadıkları hatıratları dile getirip onu yâd ederler. Abileri her zaman “Mazlum coğrafyada bulunan yerlerin önce tarihi, konumu ve uğradıkları zulmü gençlere anlatıp bilinçlendirerek, gerçek anlamda oralara yardım etmeli, daha kaliteli ve çözüme odaklı eylemler yaparak kesin sonuçlar elde etmeliyiz” dediğini hatırlatarak sohbet ediyorlardı. Cenaze namazının kılınacağı camiye gelip etrafa baktıklarında bizimkisinin suratı düşmüş bir anda çehresini hüzün kaplamıştı. Ahretliği dediği arkadaşı bunun farkına varmış olmalı ki; "Bak koltuk sahiplerine, dün vefat haberini alan ve sosyal medyada boy boy abimizle resimlerini paylaşıp üzüntülerini belirtenler bugün yoklar. Ama kameralar olsaydı en önde olurlardı." dedi. "Kameraların gücünü anladın mı? Eğer abimiz daha popüler olup, dünyevi makamlarda mevki sahibi olsaydı bugün burada o paylaşım yapanların hepsi kamera kadrajına girmek için yarışırdı." diye ekledi kızgın bir ifadeyle...

Bizimkisi sustu ve Belediyenin yapmış olduğu masaya sandalyesini düzelterek, cebinden çıkardığı kâğıt ve kurşun kalemle; ruhumuzu işleyenlere, ruhumuza işleyenlere hürmetle bir kaç kelam yazdı oracıkta.
 
Hayata başladığımızda herkes değer kazanmak için uğraşır. Kimileri alın teri ile mücadele verir, kimileri birilerin sırtına basarak. Peki, biz zaten değerli başlamamış mıydık hayata? Bize gösterilen değer neydi? Hayatı nasıl yaşamalıydık? Biraz daha başarı için ve biraz daha unvan için ve biraz daha makam için mi yaşamalıydık? Ne uğruna olmalıydı mücadele? Kendimizi önemli biri olarak göstermek mi?
 
Aslında hiç birimiz değerli olmak için bir etikete, bir vasfa ve bir makama ihtiyacımız yok. Bizler zaten insan olarak eşref-i mahlûkatız. Bizi, Allah yaratarak değeri vermiş zaten. Ve bizler bu değeri kaybetmemek, insan kalabilmek için mücadele vermemiz gerekir. Hangi değer, hangi unvan, hangi makam ve hangi etiket Allah' ın bize verdiği değer, unvan, makam ve etiketten daha değerli hissettirebilir bizleri.

Bizler bilmez isek insan olmanın kıymetini, kendimize vermemiz gereken değeri; kaybetmek korkusuyla oturduğumuz o koltuklar, o makamlar bizi değerli yapmaz, bizi insan yapmaz. Demiyor mu?

Hz. Ömer; ''Kişiliğini makamından alanlar, makamdan sonra kişiliksiz kalır'' diye. 
 
Eğer yapacağımız mücadele Allah rızası için olmuyorsa oturduğumuz makamlar, dünyalığımız da önde olmamızı, bir cemiyete girdiğimizde kişilerin ayağa kalkmasını, saygı duyulmasını sağlayabilir. Lakin mahşerde bizi rezil eder. Bu ilgiden, alakadan başımız döner ve farkına varmadan şeytanın hizmetine köle, değeri bulunmayan değersiz bir insan olup çıkarız. Allah'ın rızasını kazanmak için makamlar sadece araç olmalıdır. Bizi yoktan var edene kul olma mücadelesi, insan olma şerefini hatırlatacak en iyi yoldur.

Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rabbimiz iyi kul olma şerefine erişmeyi bizlere nasip etsin. Bizlere oyunlar kurmaya çalışan, kulluğumuzu engellemeye çalışan şeytanın şerrinden korusun. Makamlarla, mevkilerle, fazla ilgi alakadan oluşan baş dönmeleri ile kendi değerini, kendi kıymetini bulduğunu zannedenlerden eylemesin, zira onlar aldanırlar..

Yazdıklarını buruşturup, kalemi ile birlikte çıkardığı cebine tekrar koydu.. Koyarken Bir abisinin sözleri geldi aklına;

"Tribüne oynamak Yahudi şiarıdır. Müslüman  şahsiyetlidir. İnsanlar nefislerindeki değerleri nebi şahsiyeti ile değiştirmezse Üzerlerindeki hüküm değişmez. Bir şeyi başarmak zorunda değiliz, ancak o yol üzere olmalıyız."Ve ahretliği ne dönüp "Allah bize bizden daha fazla değer veriyor ve hepimizle teker teker ilgileniyor. Sınav sistemi kusursuz ilerliyor" dedi...

"Er kişi niyetine" sözünü işitir işitmez abisine son görevini yapmak üzere safa doğru ilerledi. Safa durduğunda bir ayet düştü aklına;

"Toplanma gününde Allah sizi bir araya getirecektir. O gün, aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah' a inanır, makbul ve güzel işler yaparsa, Allah onun günahlarını siler ve devamlı kalmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere koyar. İşte en büyük kurtuluş ve saadet budur."

(TEGÂBUN SURESİ 9. AYET)

Selam ve Dua ile

Murat ÇAKIR

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri