Ömer Arif

İstikamet Üzere Olmak

İSTİKAMET ÜZERE OLMAK

 

Öncelikle Rabbimiz toplumsal hayatımız içinde istikamet üzere olmamızı nasip etsin. (Amin).

“ Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır; biri hariç hepsi cehennemdedir.”Buyurunca Allahın Rasulü,onlar kimdir, Ey Allah'ın Resulü dediler.Bunun üzerine Benim ve ashabımın yolu üzerinde bulunan (ilke ve prensiplerini ona göre belirleyen kimselerdir.)"Buyurdu.

BU mana ve mahiyette, istikametin ümmet noktasında özellikle ve özellikle ahir zamanda, çoğu zaman sözünün bile söylenmekten kaçınıldığı bir lafız haline gelmiştir. Çünkü insanlar “Yahu böyle bir dönemde dosdoğru olunur mu ki?” noktasında artık istikamet lafzının bile telaffuzu ağır gelmeye başlamıştır. 

Böyle bir zamanda istikamet lafzı çok önemlidir. Kendilerini manevi âlemde dereceler addedip derecelerle vasıflandıran bir takım insanların, gündeminde devamlı kerameti tuttuğu bir zamanda istikameti gündeme hakiki boyutu ile ele almak ciddi bir vazifedir.  

Üç gün üst üste doğru bir iş yapmayı unutmuş bir ümmet, millet olarak istikameti  gündemde tutabilmek ilk önce kendi hayatımız açısından çok önemlidir. Asıl derdimiz istikamet üzere olabilmek. Bu itibar ile istikameti dert edinme sözü “Şuurlu Müslüman” için çok yakışan bir sözdür.Müslümanların istikameti konuşması, vücubiyetini ve gereğini gündemde tutması heyecan verici bir nitelikte sevindiricidir.

Resulullah (sav) Efendimize hitaben (Hud 112.ayette;

   “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve seninle birlikte tövbe edenlerde dosdoğru olsunlar.” Rasulüllah      efendimizden daha müstakim olan bir kimse yoktu. O halde iken kendisine (sav) “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ve akabinde “ Seninle beraber tövbe edenlerde dosdoğru olup istikamet üzere olsunlar” uyarısı gelmiştir. 

Hocalar genelde “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” kısmını alıp ayetin bu bölümüyle yetinmişlerdir. Sadece burayı alıp geri kalanını kesmek yanlış bir ifade algısına yol açar. Anlaşılması gereken algı, “Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et ama seninle beraber tövbe edip yanında bulunanlarda dosdoğru olmaya devam etsinler.” Resulullah (sav) Efendimizi yaşlandıran  yer işte bu algı ve “Seninle birlikte olanlar da dosdoğru olsun” kısmıdır ki; bu kısım en önemli bölümdür. Bu durum, cemaatin, cemaat halinde dosdoğru olmasıdır. Cemaat halinde istikamet üzere olma düsturudur. 

 

İstikamet alanları  ise şunlardır;

Kalpte istikamet,

Usulde istikamet,

İbadetlerde istikamet,

Günahlardan uzak durmada istikamet,     

Adetlerde istikamet,

Muamelatta istikamet 

Nefis terbiyesinde istikamet.

 

Hud suresi 112. Ayeti kerime istikamet ayetlerinin en başında gelir. İstikamette cemaatin önemine ise ayetin “seninle birlikte tövbe edenler” bölümü ile vurgulanmaktadır. 

Bu ayetin diğer bir yönü ile almamız gereken mesaj ise Peygamber efendimizin

 İstikametinin fıtri olmasıdır ve  peygamberler masumdur. Allah Teala  devamlı olarak istikamet üzere olmamızı telkin eder. Buna bağlı olarak verilen mesaj “sana tabi olarak tövbe edenler de istikamet üzere olmanın önemini bilsin” ilkesidir. Anlaşılması gereken bir diğer husus ise gerek müşrik konumdan tövbe ederek iman etme ve gerekse mümin olarak istenilen seviyede bulunamama durumuna karşı istikamet üzerinde kararlı bir duruş gösterme azminde olma durumudur. 

Böylesi bir durumda ise istikamet üzere olmanın düsturlarından birisi “sebat”tır. Yani istikamet üzere olanlar sebat edecekler. 

İkinci düsturu “Tövbe” dir. İstikameti bozan her ne durum var ise anında tövbeye sarılmak gerekir. 

Bir diğer düstur ise “Taşkınlık Yapmayın”… ayetidir. Allah'ın koyduğu istikamet sınırlarından birisidir. “Sakın ha taşkınlık yapmayın, muhakkak ki O (cc) sizi her an görüp gözetendir”  Bir kimsenin istikamet üzere dirayetli bir şekilde olması için murakabe dediğimiz Allah'ın her an görüp gözettiğini bilmemiz gerekir. 

Bu,Peygamber Efendimizin  Hud Suresi beni yaşlandırdı demesinde;

*sebat var

*tövbe var

* Tövbe edenlerinde tövbelerine sadık kalıp istikamet üzere kalmaları var

* Ölçüyü aşmama ve Allah'ın koyduğu sınırdan taşmama var

* Ve her an murakabe halinde olup Rabbül âleminin her an görüp gözettiğinin şuurunda olma hali var. 

 

İstikametin bereketi ile alakalı diğer bir ayeti kerimede Fussilet Suresi  30.ayet;                               

Muhakkak ki: “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere olanlara (Allah'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler: “Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaat olunduğunuz cennetle sevinin!” (derler).

Rabbimiz Allah (Azze ve Celle) deyip istikamet üzere dosdoğru olanların meyvesi nedir? Ayeti Kerimeden anlaşılacağı üzere “Onların üzerine melekler iner ve şunu söylerler “Korkmayın ve üzülmeyiniz ve size vaat olunan cennet ile sevinin.”

İstikamet üzere olunduğu zaman, insanların korktuğu,mahzun olduğu o günden korkmayınız. Siz, o gün mahzun olmayacaksınız.  Sevinin ki size müjdeler olsun; Allah'ın size vaat etmiş olduğu cennetlerde sevinin. 

Yine “Rabbimiz Allah'tır deyip de sonra dosdoğru olanlar varya  onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzunda olmayacaklar.          

                                                                                                       Cin suresi 16. Ayeti Kerime;

^Gerçekten o müminler, hak üzere dosdoğru olsalardı biz onlara bol ve bereketli su indirirdik.” Burada ki sudan maksat bizim bildiğimiz yağmur manasına gelir ama bununla beraber burada inen suyun bereket olması ifadesi anlaşılır. Ürünlere berekettir, insanlara berekettir, üründen beslenen hayvanata berekettir.

İstikamet üzere olmak ile ilgili Rabbimiz bir başka ayeti kerimede şöyle buyuruyor.  Kehf 110: “Deki ben ancak sizin gibi bir beşerim ama bana vahyediliyor “         

 Sonuç itibari ile ilahınız tek bir İlah (Azze ve Celle) olduğu bildiriliyor. 

O İlahınıza  kaalu belada verdiğiniz söze ve onun göndermiş olduğu peygambere uyma noktasında dosdoğru olunuz. 

 

Enam Suresi 126. Ayet:

“İşte bu senin Rabbinin dosdoğru yoludur. Düşünen, ibret alan kavim için biz bunu detaylı bir şekilde apaçık bir şekilde bu dosdoğru yolu  beyan ettik”

Peygamberimiz        büyük ve dosdoğru bir çizgi çizdi. O çizginin sağ ve sol tarafına da küçük çizgiler çizdi. Daha sonra :

” İşte bu benim dosdoğru yolum” dedi, ve ayeti kerimeyi sonuna kadar okudu. Sağ ve soldaki küçük çizgileri göstererek, işte bunlar ki her birinin başında kendisine çağıran, batıla çağıran, şeytanların bulunduğu yollardır.” Buyurdu. “Sakın ha bunlara uymayın, yoksa siz yoldan çıkarsınız.”

Burada ifade edilen şeytandan maksat şeytanın yoluna uyanlardır  ki; her yolun başlarında adamlar var. Buradan da anlaşılacağı üzere, sağ tarafa yuvarlanıp helak olmakla, sol tarafa yuvarlanıp helak olmak arasına bir fark yoktur. Yıllarca sağ tarafa yuvarlananların kurtuluşa erdiği, sol tarafa yuvarlananların helak olduğuna dair aslı olmayan izahatlar yapılmıştır. Asıl olan sağa veya sola yuvarlanmadan sırat ı müstagim üzere olabilmektir. 

Zaman içinde sıratı müstagım üzerinde olma mücadelesi, insanların gündeminden çıkarıldı. Neden böyle olduğunu şeytanın davranışları ile açıklayalım: Şeytanlar kendisini sattığı zaman veya kendi sattığını başkaları da sattığı zaman onlarla birlikte satmasını ister. Doğru yol üzerinde hiçbir adam kalsın istemez. O yol üzerinde bir adam gördüğü zaman tahkir etmeye başlar, hakaret etmeye başlar. 

Namazımızda devamlı   “Rabbim bizi sırati müstagım üzere sabit tut.”  diye okuyoruz. Bu, şunu ifade eder; Ya Rab! bizi sıratı müstagım üzere tut, istikamet üzere sabit kıl. Dolayısı ile duamız her gün beş vakit namazımızda  Fatiha Suresinde var. 

 

Nisa Suresi 68;

“ Biz onları dosdoğru yola ilettik buyuruyor. Hidayet Allah'ın dilemesi ve hidayet; kul yöneldikten sonra Rabbi Zülcelalin ikram etmesidir. 

Şairin dediği gibi;

 Hidayet senden olmazsa dirayet neylesin, 

Ya Rab Arapça bilse bile Ebu Cehle ayet neylesin.

 

Ebu Cehil,  Ebu-l Hakemdi. Çok dirayetliydi ve öyle de bilinirdi. Kendi döneminin filozofu idi. Resulullah Efendimizi     bizzat gördü. Mübarek ağzından ayeti kerimeler dinledi. Mucizeler gördü. Üstelik Arapçayı herkesten çok iyi bilirdi. İşte bu noktada “Hidayet senden olmazsa dirayet neylesin Ya Rab” sözü hakikat oldu.

 

 Âli İmrân 51;

“Hiç şüphesiz ki Allah benim de sizin de rabbinizdir.O zaman O'na kulluk ediniz. İşte dosdoğru yol da budur.”  

 

Yasin Suresi 61. Ayet: “Bana kulluk ediniz işte bu dosdoğru yoldur.” 

 

Yunus 25;

“Allah selamet yurduna davet ediyor, Allah dilediğine ve dileyen kullarını dosdoğru yola iletir.” 

Yani insandan, bir yöneliş,Talep,Dua ve İstek olacak o zamanda Allah ona bir hidayet dileyecek ve onun yolunu açacak." 

Derseniz ki “Hidayetten nasibini almak için mücadele etmeyen adamın suçu nedir?”

Deriz ki ; Öyleyse o adam hidayete hiç yönelmedi.

 Hidayetin derdini çekmedi.

Hidayet için dua etmedi

Ayşe Annemiz

“Ya Resulullah   bu Ebu Cedan var…Müslüman olmadı ama bu adam, cahiliyet döneminde çok cömert, insanlara da faydası dokunan bir adamdı. Peki cehenneme girse bile bu iyiliklerinin faydasını görmeyecek mi?

-Ya Aişe! Ben bir defa bile Ebu Cedanın “Allahım! beni affet dediğini duymadım.” 

Anlaşılıyor ki “Allahım! beni affet” sözü ne kadar önemli bir yöneliş sözdür.

Resulullahın ifadesi ile diğer yönden, ömür boyu hiç hayır işlememiş, namaz kılmamış, ibadet yapmamış, ve evlatlarına borcunu ödeyemeyen insanları affetmesini isteyen tüccar bir adam varmış. Borcunu ödeyemeyeni affederek kendisinin de Allah  tarafından affedilmeyi umarmış. 

Cebrail Aleyhimüsselam “Ya Muhammed!Allah bu adamın hesabını şu şekilde gördü:           

Adam “Ya Rabbi!Borcunu ödeyemeyenleri affetmesi için evlatlarıma nasihatta bulunurdum ki Allah, umulur ki bizi affeder” diye.Bu  amelimden başka bir amelim yok” dedi. 

Allah, “Evet, sen dünyada iken kul olduğun halde affedersin, ben de seni affettim” buyuruyor. 

Buradan anlaşılıyor ki Rabbe yöneliş ve aynı zamanda Allah'akarşı hüsnü zan beslemek  çok önemlidir.

Rabbim rahmetiyle muamele eylesin.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri