Hakir El-Fakir

Derdi Olmayan Nöğürsün?

 

                                                         DERDİ  OLMAYAN  NÖĞÜRSÜN

 

21. Yüzyılın 20. Senesine girerken; sıfatınızı ekşiterekten, “Yani bu çağda da böyle sufiler kaldı mı?”  diye siz homurdanmadan ben söyleyeyim, Evet kaldı!

Şaşırmayın efendim, ben bir sufiyim. Bu demek oluyor ki aynı zamanda gözü kara bir mücahidim.  Uzmanlık alanlarım arasında, uluslarüstü siyaset, ekonomi, komplo teorileri profesörlüğü, eğitimin her çeşidi, adam satma- kayırma vs vs. gibi alanlar bulunmakla beraber, çocukluğumdan beri düşe kalka yürüdüğüm hayat denen şu yolda, çobanlıktan tutun tamirci çıraklığına, oradan geçin inşaat ameleliğinden harman savurganlığına kadar bilumum ayakaltı işleri görmüş geçirmiş naçizane bir kardeşinizim.

 Hobilerim arasında, ahkâm kesmek, gıybet-dedikodu, cihana ayar vermek, herkese hayrıma akıl dağıtmak gibi halisane ameller mevcuttur. Fobilerimin başında ise, Rızık endişesi gelir. Elbette rızık Allah’a aittir. Amenna ve saddakna. Kendim için endişe ediyorsam namerdim!. Benim endişem kendi rızkımla alakalı değil, mü’min kardeşlerimin rızkı ve geleceğinden endişe ederim. Özellikle halis- muhlis mü’min ve mü’mine olan eşim ve çocuklarım için… İnanın o mü’minler için uykularım kaçar, geceler var ki uyku girmez gözüme, zalim yastık diken oldu yüzüme.

 Yaşça hepinizden büyük olmama rağmen mütevaziliğimden mütevellit sizlere saygı ve hürmetlerimi arz ederim. Aslında içinizden biriyim. Sizin gibi düşünüp sizin gibi yaşamaya gayret ediyorum. Her yazdığım yazıda siz ya da sizin tanıdığınız birileri ufak tefek bişeyler bulacaktır. Bir hisseniz var, yani Eminim buna. Yok eğer yazdıklarımdan bir hisse göremiyorsanız siz bu toplumda yaşamıyorsunuz veyahut ezbere yaşıyorsunuz demektir. Velhasılı diyeceğim o ki; sözüm meclisten dışarı, kimse üstüne alınmasın efendim.

İsmim Hakir. Dervişlik dönemimden kalmadır kendisi. El Hakir olarak anılmamın sebebi, muhakkirliğimden nazire değil bilakis, son derece naif, zarif ve mütevazı oluşumdandır. Övünmeyi hiç mi hiç sevmem. Zinhar!. Birisi beni övdüğünde zil takıp oynayasım.. pardon pardon, sanki böyle  testereyle beni kesiyorlarmış gibi geliyor. Şimdi yapamasam da gençliğimde sabahlara kadar gözyaşıyla yaptığım ibadetlerim aklıma gelse, biri anlayacak diye yüzüm kızarır. Biraz yaşımızı aldık, tabi olgunlaştık. Meselelere gençliğimizdeki gibi sathi/ lafzi bakmıyorum artık. İşin özünü / künhünü keşfettim.

 Mesela; tasavvufun en önemli nefis terbiyesi esaslarından birisi malumunuz, “az yemek, az uyumak, az konuşmaktır”. Ben eskiden bu esası uygularken, Allah kabul etsin, yılın üçte ikisini oruçlu ve gecemi de ibadetle geçirirdim. Malayani  konuşmamaya da dikkat ederdim. Şimdi şu yaşıma geldim ama işin özünden zerre miskal  sapmadım. Yine az yiyorum az konuşuyorum ve az uyuyorum. “Karnım tok iken çok az yerim, akrabalarımla az konuşur, dizi izlediğim geceler az uyurum”.

Nasipse mücahitliğimizi de bir başka yazıda paylaşmak dilerim. Ayağınızı sıcak tutun, başınızı serin.. dert etmeyin öyle derin derin.

 

El Hakîr

                                                                                                                                   (Gayrimeşhur yazar)

 

 

 

1 Yorum

A

A

27 Aralık 2019
Süper

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri