Abdülaziz Öztürk
Kudüs'ün Ümmet Mesajı
Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da şu anda şahit olduğumuz işgal girişimleri, sadece bölgesel ve uluslararası siyasetin değil, aynı zamanda dinler tarihinin de konusudur. Filistin ve Kudüs’ün kadim tarihine baktığımızda hak ve batıl davası her zaman daim olmuştur. Küfre karşı iman galip gelmiş ve zafer inanların olmuştur. Bu bağlamda, Yahudilik ve Hıristiyanlığa ait kutsal kitapların tahrif edilmiş mevcut versiyonların daki atıflara baktığımızda meseleler itikadî bir surete de bürünüyor. Dolayısıyla bölge tarihini ve dinler tarihi okumalarını yapmadan, onların kaynaklarını incelemeden, günümüz Ortadoğu’sunu da ve siyasetini de anlamak zordur.
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in İsrailoğulları kıssasından sıkça bahsetmesi ve onların Filistin-Mısır-Sina-Filistin topraklarında gerçekleşen tarihî yürüyüşlerinden söz etmesi boşuna değildir. Kur’ân-ı Kerim’in sıklıkla İsrailoğulları’ndan söz edip durmasının da, Hz. Peygamber (sav)’in Yahudilerin devlet kurma hazırlığında olduğu bir şehre, Medine-i Münevvere’ye hicret etmesinin de hikmetleri burada gizlidir. Kısaca özetleyecek olursak bu dava kıyamete kadar, bu meseleler de hep gündemimizde olacaktır.
İslam’ın Kudüs Mesajı
Allah Resulü (sav) zamanında Kudüs’te Mescid-i Aksa fiziken ve cismen mevcut değilken yaklaşık 14 yıl boyunca namazlar Kudüs’e dönülerek kılındı. Miraç yolculuğu sırasında Allah Resulü (sav)’in Kudüs’e uğraması da, Kudüs ile ilgili nazil olan ayeti kerime ve Allah Resülü (sav)’in hadis-i şerifleri de Kudüs’ün her daim gündemimizde olması mesajıdır.
Ümmet olarak ister ihmal edelim, ister ciddiye alalım, Kudüs her zaman “ana meselemiz” olarak kalacaktır. Tarihin de coğrafyanın da kalbidir Kudüs. Bu hakikatin bilincinde olmak ümmet bilincinde olmak demektir. Kudüs’e kim hâkim olursa ümmetin kaderi de ona göre şekillenir.
Kadir gecesinden beri Mescid-i Aksa ’ya yapılan Siyonist işgal saldırıları devam ederken batı ülkelerinin meclislerinde Siyonist bayraklar asılarak destek mesajları verilmeye başlandı. Buna karşılık birkaç İslam ülkesi dışında çok güçlü sesler çıkmadı.
Buna karşılık ABD ve İngiltere’nin ikiyüzlü siyaseti ve Yahudileri cesaretlendirici mesajları ise küfrün tek millet oluşunun bir göstergesidir. Onlar küfürde tek millet iken bizler hala iman da tek bir ümmet olamazsak mağlubiyeti de tatmamız yakın olacaktır.
Kudüs’le ilgili Neler Yapabiliriz?
Kudüs davasında yol alabilmek için Kur’an ve sünneti iyi anlamamız gerekmektedir. Yüce Kitabımız Kur’ân, sadece emir ve yasakları öğrenmek ya da sevap kazanmak için değil, tarih ve siyaset açısından da okumak zorundayız. Kur’an-ı Kerim’i okuduğumuzda ve Allah Resülü (sav)’in hayatına baktığımızda karşımızı mükemmel bir bakış açısı çıkacaktır. Bu bakış açısı vahyin ışığıyla bizlere ümmet bilincini ve ruhunu verecektir. Görev ve sorumluluklarımızı yükleyecektir.
Kur’an’da geçen İsrailoğulları kıssaları bizlere onların nasıl bir ruh hali içinde hareket ettiklerini göstermektedir. Hz. Musa (as)’ın Firavunla olan mücadelesi, İsrailoğullarının Firavun tarafından katledimeleri ve Hz. Musa (as)’a yaptıkları itiraz bizlere büyük bir mesaj vermektedir.
A’râf suresinin129’uncu ayetinde İsrailoğulları Hz. Musa’ya şöyle itiraz eder “Ey Musa, sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da bize eziyet edildi!” Söylemek istedikleri açıktır: “Peygamber olduğunu söylüyorsun, ilahî yardım vaat ediyorsun, şu halimize bak!” Kavmine önce sabır tavsiye eden Hz. Musa, daha sonra şöyle der: “Olur ya, belki Rabbiniz düşmanlarınızı yok edip, yeryüzünde (onların yerine) sizi getirir de nasıl amel edeceğinize bakar.”
Anlayabilirsek aslında bizlere verilen büyük bir mesaj var. Ayeti kerimede anlatılan acılar, çekilen sıkıntılar, karşılaşılan mahrumiyetler değildir. Onlar gelir geçer, sabredenler için ecir ve manevî derece olur. Sıra size geldiğinde ve emanet size tevdi edildiğinde nasıl amel edeceksiniz, siz asıl buna kafa yorun.
Kudüs Ümmet Davasıdır.
Kudüs davası Ümmet davasıdır, İslam Davasıdır. Siyonist Arapların dedikleri gibi Arap davası değildir veya bir mezhebin veya etnik bir grubun davası da değildir. Ama bugüne kadar arap dünyasına kabullendirilen şuur Kudüs’ün Arap davası olduğu algısıdır. Bu da ümmet arasında yaşanabilecek dünyasındaki iç çatışmaların, rekabetlerin, kıskançlık ve kinlerin fitilini hazır vaziyette oluşturmuştur. Sadece bir kıvılcıma bakar. Müslümanlar arasında, kuvvetle muhtemel, Kudüs’ün yönetimi ve hâkimiyetiyle ilgili ciddi gerilimler ve kavgalar çıkar.
Kudüs’e layık mıyız?
Ümmetin zihni siyonizmin argümanları tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal ile sağlıklı düşünmeyi bir tarafa bırakın onların istedikleri şekilde tepkilerimizi ortaya koyuyoruz. İsrail’e sövmek, işgalin kötülüğünden söz etmek, yaşanan dramları ortaya dökmek en kolayı. Sonuç olarak bir arpa boyu kadar yol alamıyoruz.
- Acaba Kudüs’e layık olmak için neler yapmalıyız?
- Nefislerimizi ve nesillerimize ümmet bilinci, Kudüs ruhu inşa edebildik mi?
- Kudüs’ü ne kadar tanıyoruz?
- Peygamberlerin Kudüs mesajı nedir? Biliyor muyuz?
- Siyonistler hangi dilden anlar?
- Hayber’de kesilen hurma ağaçları neyin mesajıydı?
Kudüs’le ilgili yeni bir strateji ve yeni bir planlama yapılmadığı müddetçe Kudüs davasında Siyonist İşgali durduramayız. Nasıl ki küfür davasında olanlar taviz vermiyorsa, devlet olarak destek veriyorsa bizlerde Kudüs Davasında taviz vermeden devletler olarak dimdik durmalıyız. 57 İslam ülkesinden 7si bile ortak hareket edemezken demek ki, önümüzde yürünecek uzun bir yol var. Rabbim ümmete ümmet ruhu, basiret ve feraset versin.
Abdülaziz ÖZTÜRK/Kayseri
Henüz Yorum yok